Toplu nedir, Toplu ne demek

Toplu; Dil bilgisi yönünden Türkçe'de sıfat olarak kullanılır.

"Toplu" ile ilgili cümle örnekleri

  • "Toplu tabanca."
  • "Yol, toplu yaşamanın doğurduğu bir gereksinmeyi karşılamak için yapılır." - N. Cumalı
  • "Toplu bir bakış."
  • "Toplu bir oda."

Yerel Türkçe anlamı:

Kısa saplı derin kepçe.

Dokuma tezgâhında ipliğin sarıldığı kumaş.

Boncuktan örülerek yapılmış olan nazarlık.

Pencere.

Firkete.

1.Pencere. 2.Pencerelere yapılmış olan ağaç ya da demir parmaklık.

Zanaat Ticaret alanındaki sözlük anlamı:

Kanadı aşağı-yukarı doğru hareket eden pencere. (Güllüce *Gümüşhacıköy -Amasya)

Gezilecek görülecek bir yer, şehir olarak tanımı:

Samsun kenti, Alaçam ilçesi, merkez bucağına bağlı bir bölge. Diyarbakır ili, Yoğun bucağına bağlı bir yer.

Toplu kısaca anlamı, tanımı:

Toplu caz : Caz müzisyenlerinin bir araya gelerek müzik yapmaları.

Toplu çalışım : Toplu çalışma.

Toplu çalışma : Bir konu, bir iş için gerçekleştirilen birlikte çalışma, toplu çalışım.

Toplu iğne : Başında küçük bir toparlak bulunan iğne.

Toplu konut : Önceden planlanmış belli bir yerleşim bölgesinde, vatandaşa devletin açtığı kredi yardımları ve katkılarıyla oluşturulan yapılar bütünü.

 

Toplu sözleşme : İş kanununa göre, işverenle bir yerde çalışan işçiler arasındaki çalışma şartlarını ve ücretleri düzenlemek amacıyla işçilerin bağlı olduğu sendika ile işveren arasında belli bir süre için imzalanan anlaşma.

Toplu tabanca : Mermileri şarjöre değil bir eksen etrafında dönen top içerisine yerleştirilen tabanca.

Toplu tartışma : Dinleyici durumunda olanların da söz alabildikleri belli bir konu üzerinde düzenlenmiş toplantı, forum.

Toplu taşıma : Bir şehir halkının ulaşım gereksiniminin, çok sayıda insan taşımaya elverişli büyük taşıma araçlarıyla karşılanmasını sağlayan ulaşım sistemi.

Derli toplu : Düzenli bir biçimde. Düzenli, dağınık olmayan, düzen verilmiş.

Toplu taşımacılık : Toplu taşıma yapma durumu.

Topluca : (toplu'ca) Toplu olarak, beraber. Vücutça biraz dolgun.

Topluluk : Müzik eserlerini birden fazla ses veya sazla seslendirmek için oluşturulan grup, ansambl. Aynı türden canlıların bir araya gelmesiyle oluşan küme. Sanatçı grubu. Vücudun dolgun olma durumu. Nitelikleri bakımından bir bütün oluşturan kimselerin hepsi, toplum, camia, cemiyet. Aynı yerde bulunan insan kalabalığı.

Topluluk adı : Birlik kavramı taşıyan topluluğa verilen ad, topluluk ismi: Ordu, alay, tabur, sürü gibi.

Topluluk eki : Adlarda sayı bakımından topluluk ve birliktelik gösteren ek.

Topluluk ismi : Topluluk adı.

Topluluk sayısı : Topluluğu meydana getiren sayı.

Toplum : Topluluk. Aynı toprak parçası üzerinde bir arada yaşayan ve temel çıkarlarını sağlamak için iş birliği yapan insanların tümü, cemiyet.

 

Toplum bilimci : Toplum bilimi bilgini, içtimaiyatçı, sosyolog.

Toplum bilimi : Toplumun oluşum, işleyiş ve gelişim yasalarını inceleyen bilim dalı, içtimaiyat, sosyoloji.

Toplum bilimsel : Toplum bilimiyle ilgili olan, sosyolojik.

Toplum dışı : Toplum kurallarına uymayan ve toplumun dışında kalan kimse. Toplumun dışında kalan.

Toplum dışılama : Aforoz.

Toplum felsefesi : Toplumcu görüşe dayalı düşünce ve değerlendirme.

Toplum polisi : Toplumsal olayları izlemek ve denetlemek amacıyla oluşturulmuş polis birimi ve polisiye güç.

Toplum yapısı : Sosyal hayattaki irili ufaklı pek çok sayıda sosyal grubun meydana getirdiği yapı.

Toplumcu : Toplumculuktan yana olan kimse veya görüş, sosyalist.

Toplumcu gerçekçi : Toplumcu gerçekçilik yanlısı olan.

Toplumcu gerçekçilik : Toplumsal olayları ve ilişkileri toplum bilimi açısından ele alarak hem gerçekçilik hem de gelişme süreci içinde irdeleyen roman türü. Toplumsal olayları ve ilişkileri toplum bilimi açısından ele alarak hem gerçekçilik hem de gelişme süreci içinde irdeleme.

Toplumculuk : Toplumsal refahı devlet inisiyatifinin getireceğini savunan, işçilerin yönetime katılmalarına ağırlık veren, hür teşebbüsü devletin ve sendikaların baskısı altında tutmaya çalışan, telkin ve propagandalarını eğitim, tarım ve vergi reformları üzerinde yoğunlaştıran siyasi öğreti, sosyalistlik, sosyalizm, erkincilik karşıtı.

Toplumdaş : Aynı topluma bağlı bireylerin her biri.

Toplumiçinci : Toplummerkezci.

Toplumlar arası : Birçok toplumu ilgilendiren.

Toplumlaşma : Toplumlaşmak durumu.

Toplumlaşmak : Toplum durumuna gelmek.

Toplumlaştırma : Toplumlaştırmak işi.

Toplumlaştırmak : Toplumculuk ilkeleri çerçevesinde topluma mal etmek.

Toplummerkezci : Toplummerkezcilik yanlısı, toplumiçinci.

Toplummerkezcilik : İnsanın kendisini evrenin merkezi sayma görüşü, toplumiçincilik.

Toplumsal : Toplumla ilgili, topluma ilişkin, içtimai, maşerî, sosyal.

Toplumsal baskı : Belli bir topluluk içinde süregelen bir değeri gerçekleştirmek için bireylere veya topluluklara o konudaki tutumlarını, davranışlarını değiştirmeleri için yapılmış olan baskı.

Toplumsal bilim : Toplum bilimi.

Toplumsal bilinç : Bir toplumdaki ruhsal etkinliklerin veya ruhsal durumların bütünü. Kişinin toplumdaki sorumluluğunun farkında olması.

Toplumsal bunalım : Toplumun genel olarak içinde bulunduğu sıkıntılı durum.

Toplumsal bütünleşme : Ortaklaşa amaçların izlenmesinde duygu ve davranışlarda ortak ölçümün geliştirilmesi. Toplumda amaçların izlenmesinde beliren duygu ve davranışlardaki birlikteliğin geliştirilmesi.

Toplumsal çözülme : Birbirine bağlı kişiler veya gruplar arasında amaca ulaştıracak görevlerin yapılamaması sebebiyle ilişkilerin bozulması.

Toplumsal davranış : Toplumun değişik katmanlarında ve bireyleri arasında sağlanan iletişim etkinliği ve ilişkileri.

Toplumsal dayanışma : Toplumun kurum ve kuruluşlarıyla ortak değerlerde birleşmesi ve birlikte hareket etmesi.

Toplumsal değer : Toplumun her katmanı tarafından benimsenen ve savunulan değer.

Toplumsal değişme : Toplumun siyasal, sosyal ve ekonomik gelişme ve değişmelere paralel olarak gösterdiği eğilim.

Toplumsal denge : Bir toplumun başlıca kesimlerinin geniş ölçüde bir uyum içinde bulunmasını sağlayan toplum ve kültür bakımından bütünleşme.

Toplumsal düzen : Bir toplumda kanun ve kurallara uygun düşen yapı.

Toplumsal fark : Toplumsal katmanlarıyla ortaya çıkan değişik özellik.

Toplumsal farklılaşma : Kişi veya gruplarda farklı özelliklerin topluca meydana getirilmesi, tanınması ve benimsenmesi.

Toplumsal gelişme : Toplumun bütün olarak değişmesi ve gelişmesi.

Toplumsal ilişki : Toplumun değişik ögelerinin karşılıklı etkileşimi ve ilişkisi.

Toplumsal katman : Toplumda türlü sebeplerle oluşan sınıf.

Toplumsal küme : Türlü etkileşimlerle bir arada bulunan,birden çok sayıda bireyden oluşan toplumsal birim.

Toplumsal yapı : Sosyal yapı.

Toplumsal yardım : Toplum bireyleri arasında ve toplumlar arasında kurulan yardımlaşma. Toplumsal içerikli yardım.

Toplumsallaşma : Bireyin kişilik kazanarak belli bir toplumsal çevreye hazırlanması, toplumla bütünleşmesi süreci, sosyalleşme.

Toplumsallaşmak : Birey kişilik kazanarak belli bir toplumsal çevreye hazırlanmak, toplumla bütünleşmek, sosyalleşmek.

Toplumsallaştırma : Bazı imkânlardan, kuruluşlardan toplumun yararlanmasını sağlama, toplum hizmetine koyma, sosyalizasyon. Toplumun değer yargılarına uygun duruma getirme, sosyalizasyon.

Toplumsallaştırmak : Toplumun değer yargılarına uygun duruma getirmek. Toplum yararına çalışır duruma getirmek.

Açık toplum : Dış dünya ile her türlü ilişki içinde olan insan topluluğu.

Bilgi toplumu : Bilgiyi araştırmaya ve incelemeye önem veren, bilgi teknolojilerini kullanmayı öne çıkaran toplum.

Bitki topluluğu : Benzer doğal olaylara ve yaşama koşullarına uymuş, belirli bir görünüş almış bitkilerin tümü.

Gezici topluluk : Belli bir yeri olmayıp özel araçlarla dolaşarak oyunlar sergileyen topluluk.

İlkel toplum : Yazılı kültürü bulunmayan, sanayileşmemiş, şehirleşmemiş tarım toplumu.

Kapalı toplum : Dış dünya ile her türlü ilişkisini kesmiş olan kendine yeterli insan topluluğu.

Otsu topluluk : Gövdesi odunlaşmayan kısa ömürlü bitki topluluğu.

Sivil toplum : Devletin denetimi altında olmayan, kararlarını bağımsız olarak vererek toplumsal etkinliklerde bulunan bireyler topluluğu.

Sivil toplum kuruluşu : Toplumdaki çeşitli sorunları bağımsız olarak ele alıp kamuoyunu bilgilendirme ve aydınlatma görevi yapan, öneriler sunan her türlü birlik, sivil toplum örgütü.

Sivil toplum örgütü : Sivil toplum kuruluşu.

Uygulamalı toplum bilimi : Toplum biliminin uygulamaya yönelik araştırma dalı.

Topu : Hepsi.

Hepsi : Bütünü, tamamı, tümü, cümlesi.

Topla : Üç parmaklı dirgen.

Kombine : Toplu. Bir spor dalında değişik türdeki yarışmaların sonuçlarına göre birleştirilmiş derecelendirme, toplam puana göre değerlendirme.

Düzen : Topluca ve gizlice yürütülen herhangi bir plan, dolap, komplo. Dolap, hile. Soyut ve somut nesnelerin bir sıraya, bir hedefe, bir amaca göre sıralanması, konsept. Bez dokuma tezgâhı. Toplumsal bir yapı içinde ögelerin bütüne, bütünün ögelere ve ögelerin birbirlerine göre ilişkileri. Bir kimseye, bir kuruluşa karşı toplu olarak alınan gizli karar, dolap, komplo. Belli yöntem, ilke veya yasalara göre kurulmuş olan durum, uyum, nizam, sistem. Bir devletin belli başlı ilkeleri bakımından yönetimde tuttuğu yol, yönetim biçimi, rejim. Yerleştirme, tertip. Alet edevat takımı. Müzik aletlerinde ses ayarı, akort.

Dağınık : Düşüncelerini toparlayamayan. Geniş bir alana yayılmış olan. Düzeni bozuk, düzensiz, karışık. Bir arada olmayan, birbiriyle bağlantısız. Hoş görünmeyen, uyumsuz.

Tamam : Eksiksiz. Beğenilmeyen bir iş veya öneri karşısında söylenen bir söz. Evet. Tamamlanmış, bitmiş. Yanlış ve yalan olmayan, doğru. Bütün, tüm.

Bir : Aynı, benzer. Herhangi bir varlığı belirsiz olarak gösteren (sayı). Değer, önem bakımlarından birbirinden farksız, birbirine eşit, birbirine benzer. Sadece. Ancak, yalnız. Bu sayı kadar olan. Eş, aynı, bir boyda. Sayıların ilki. Tek. Bu sayıyı gösteren 1 ve I rakamlarının adı. Beraber. Bir kez. Ortaklaşa olan, birleşik, müşterek.

Bütün : Eksiksiz, tam. Birlik, tamlık. Bozuk olmayan (para). Çok sayıdaki varlık ve nesnelerin hepsi. Parçalanmamış.

Alan : Bir alıcı merceğinin net bir görüntü sağlayabildiği derinlik ve genişliğin bütünü. Orman içinde düz ve ağaçsız yer, düzlük, kayran. Düz, açık ve geniş yer, meydan, saha. Eski Roma'da açık hava gösterisi yapılmış olan geniş yer. Yarışmaların, karşılaşmaların ve oyunların yapıldığı yer, saha. Yüz ölçümü. Bir çalışma çevresi. İçinde birtakım kuvvet çizgilerinin yayılmış bulunduğu varsayılan uzay parçası.

Vücutça : Vücut bakımından, vücudun durumuna göre.

Dolgun : Balıketinde. Dolarak biçimi yuvarlaklaşmış. Çok, bol, fazla, yüksek (ücret, para vb.). Şişkin. Öfke, kızgınlık, kırgınlık vb. duygularla dolu.

Toplu alıştırmalar : Çoğu kez neşe ve canlılık yaratır nitelikte, birden çok kişiyle yapılan alıştırmalar.

Toplu bayındırım : Bir kentin ya da kasabanın belli bir yöresinin, yangın ve yersarsıntısı gibi doğal kıranlar, eskime ya da kent yenileme nedenleriyle bir bütün olarak ele alınıp tasarlı etkinliklere konu yapılması.

Toplu bencillik : Bir toplum ya da toplumsal küme üyelerinin kendi ortak çıkarlarını başka toplum ya da toplumsal kümelerinkinden üstün sayması, başka toplum ya da kümeden olanlara karşı onların üstüymüş gibi davranması.

Toplu çekim : Bir yerin uzaktan çevrilmiş görüntüsünü veren çekim.

Toplu davranış : Toplumsal düzgülerle tam olarak denetlenmeyen, kişisel etkileşmelerin ve duyguların geniş yer tuttuğu, görece yapılaşmamış toplumsal davranış. (Örn. Kalabalıkların, yığınların bir yeni akımı ya da yeni biçimi izliyen davranışı.)

Toplu denklem : (kimya)

Toplu dizin : Ayrı ayrı zamanlarda çıkan dizinlerin belirli aralarla toplanmasından oluşan dizin.

Toplu dosya : Öğrenciye etkili bir biçimde yardım edebilmek için derlenen bütün önemli ve anlamlı bilgilerin düzenli biçimde özetlenip yazıldığı dosya. Öğrenci ya da denekler üzerinde uzunca bir süre içinde toplanan türlü bilgi ve belgelerin bir arada tutulduğu dosya.

Toplu emir : Borsada açılış fiyatının belirlenmesi için seans başlamadan önce verilen alış ve satış emirlerinin toplamı.

Toplu etkinlik üniteleri : Öğrencileri kümeler halinde araştırma ve inceleme çalışmalarına yönelten öğretim üniteleri.

Toplu ile ilgili Cümleler

  • Topluluk karşısında gerilen bir insanım bu yüzden tartışma yapmak için iyi değilim.
  • Toplu taşıma aracı ile oraya gitmek can sıkıcı.
  • Bu bizim toplumumuzun bir yansıması.
  • Ali toplum içinde saygındır.
  • Toplu taşıma ile oraya nasıl gideceğini biliyor musun?
  • Toplum, bireylerden oluşur.
  • Tom'un annesi Mustafa ve Mary hakkındaki gazete makalelerini topluyor.
  • Küçük bir topluluk ortaya çıktı.
  • Topluluk önünde konuşmaya alışkındır.
  • Tom'un etrafında bir kadın topluluğu var.
  • Toplu taşıma sistemi saat gibi çalışır.
  • Aile toplumun temel taşıdır.
  • Aile toplumun temel birimidir.
  • Topluluk önünde konuşmaya alıştım.

Diğer dillerde Toplu anlamı nedir?

İngilizce'de Toplu ne demek? : adj. collective, whole, concerted, corporate, roundabout

pref. holo

Fransızca'da Toplu : réuni, bien en chair; d'une tête; ordonné/e; synoptique

Almanca'da Toplu : adj. voll

Rusça'da Toplu : adj. собранный, массовый, сомкнутый, коллективный, благовоспитанный, пополневший, пушечный