Let be türkçesi Let be nedir

  • Karışmamak.
  • Rahat bırakmak.
  • Bozma.
  • Öyle kalsın.
  • Dokunma.
  • Kendi haline bırakmak.

Let be ile ilgili cümleler

English: Taro was in a hurry and left his wallet behind.
Turkish: Taro'nun acelesi vardı ve cüzdanını geride bıraktı.

English: I found your wallet behind the sofa.
Turkish: Kanepenin arkasında cüzdanını buldum.

English: Ali heard the toilet being flushed.
Turkish: Ali tuvaletin sifonunun çekildiğini duydu.

English: Are you sure you don't want to use the toilet before you go?
Turkish: Gitmeden önce tuvaleti kullanmak istemediğinden emin misin?

Let be ingilizcede ne demek, Let be nerede nasıl kullanılır?

Let : Müsaade etmek. İhale etmek. Gevşetmek. Yenilen. İzin vermek. Kiraya vermek. Başlama atışını türlü nedenlerle sayılmaz kılan ve atışın yenilenmesini bildiren hakem kararı. Vermek. Koyuvermek. Meydan vermek.

Be : Bulunmak. Berylliumb (berilyum). -dır. Anlamına gelmek. Durmak. Var olmak. -dir. Olmak. Mal olmak. Alaşımların hazırlanmasında kullanılan hafif bir metalik kimyasal element.

Let alone : Bırak. Kendi haline bırakmak. Şöyle dursun.

Let blood : Kanın dışarı çıkmasına izin vermek. Kanı boşaltmak. Kan akıtmak.

Let bygones be bygones : Bırakalım geçmiş geçmişte kalsın. Unutalım gitsin. Geçmişte kalsın. Dün dündür bugün bugündür. Geçmişe mazi derler. Geçmiş geçmişte kalsın. Bırak geçmişte kalsın. Eski defterleri kapamak. Geçmişi unutalım. Bırak geçmiş geçmişte kalsın.

 

Let daylight into something : Açıklığa kavuşturmak. Aydınlatmak.

Let down : Düşürmek. Boyunu uzatmak. Yüzünü kara çıkarmak. Hayal kırıklığı. Sütün indirilmesi. Düş kırıklığına uğratmak. Hayal kırıklığı yaşatmak. Kandırmak. Rezil etmek. Sütün alveollerden meme başı boşluğuna indirilmesi.

İngilizce Let be Türkçe anlamı, Let be eş anlamlısı

Sözcükler, direkt olarak Let be ile ilgili eş anlamlı kelimeler olmayabilir. Kelime anlamı benzer olan sözcükler olabilirler.

Handling : Dağıtım. Elleme. Tedavi. Bir işi idare etme. Bakım. İşleme. Kullanma. Elle kullanma. Muamele. İşleme tarzı.

Feeling : Kanı. Duygusal. His. Acıma. Bilinç. Heyecan. Görüş. Sanı. Duygu. Duygulu.

Let it ride : Uğraşmamak. Üstünde durmamak. Kafaya takmamak. Oluruna bırakmak.

Let well enough alone : Kendini uzak tutmak. Bir şeye karışmamak. İşeri olduğu gibi bırakmak. İlişmemek. Olanla yetinmek. Her şey yolundaysa ilişmemek. Fazla kurcalamamak.

Cancellation : Türeye aykırı,yerinde olmayan bir işlemin ya da bir kararın yargı ya da yetkili kurulca ortadan kaldırılması. bozma, uygulamayı kaldırma. İki yan arasında yapılmış olan sözleşmeyi temelinden bozma. sözleşmeyi ilerisi için bozma. Kaldırılma. Geçersiz kılma. Fesh etmek. Çizme. Damga (pul). Silme. Fesih.

Tact : Zaman ve durumun gerektirdiği biçimdeki davranış. İnce bir nezaket. Düşüncelilik. Sezinç. Nabza göre şerbet verme. İnsanlarla anlaşabilme yetisi. İnce bir anlayış. Davranış inceliği. Zarafet. Nezaket.

 

Palpations : El ile muayene. Elle muayene. Tuşe. Palpasyon.

Let one be : Yalnız bırakmak.

Let well alone : Bırak burnunu sokma. Bırak karışma. Hiç karışmamak. İlişmemek. Fazla kurcalamamak. Çalışıyorsa kurcalama. Bırak bildiği gibi gitsin. Kendini uzak tutmak. Bir şeye karışmamak.

Breaking : (kuyruk veya sıra) kaynak yapma. Kırılma. Ufalanma. Zorla girme. Ünlü daralması. Kırma. Meskene tecavüz. Kıran.

Let be synonyms : changing, have no concern with, bungle, breakings, fingering, interference, give a horse the reins, bungles, corrupting, fight shy of, leave well enough alone, cancellations, get your hands off, leave someone to his own devices, abolishment, dab, turn somebody adrift, cancelation, palpation, derogation, leave in peace, annulment, appulse, let slide, hand off, leave well alone, lay off, hands off, conversion, corruptions, contact, crossing out, let something ride.