Line up türkçesi Line up nedir

Line up ile ilgili cümleler

English: Line up in single file.
Turkish: Tek sıra halinde sıralan.

English: Line up and walk to the door in order.
Turkish: Sıraya gir ve kapıya doğru düzenli olarak yürü.

English: Ali told the boys to line up.
Turkish: Ali çocuklara sıraya girmelerini söyledi.

English: Line up for lunch.
Turkish: Öğle yemeği için sıraya geçin.

Line up ingilizcede ne demek, Line up nerede nasıl kullanılır?

Line : Astar kaplamak. Hat. Çizmek. Dizmek. Doldurmak. Çizgi. Bir sokaktaki yapıların, birbirine bakarak içerde ve dışarda yerleşmelerini önlemek, sokağa koşut ve sokaktan eşit uzaklıkta yer almalarını sağlamak üzere, önyüz çizgilerinin çakışması ya da koşut gitmesi istenen varsayımsal çizgi. Sıralamak. Kaplamak. Oyun alanını sınırlamak, belirli ölçü ve bölgeleri göstermek amacıyla yapılan ayırıcı doğru. (genellikle kireçli su ile çizilir.).

Line up icons : Simgeleri sırala. Simgeleri hizala. Simgeleri diz.

Line adapter : Hat uyarlayıcı. Hat uyarlayıcısı.

Line amplifier : Hat kuvvetlendiricisi. Hat amplifikatörü. Hat yükselteci.

Line art : Sadece iki renk pikselinden yapılmış olan görüntü. Hassas.

 

İngilizce Line up Türkçe anlamı, Line up eş anlamlısı

Sözcükler, direkt olarak Line up ile ilgili eş anlamlı kelimeler olmayabilir. Kelime anlamı benzer olan sözcükler olabilirler.

Parade : Geçit töreni yapmak. İlan etmek. Belirli bir düzen içinde geçmek. Sıraya dizilmek. Gösteri yapmak. Geçit. Teftiş için toplanmak. Gezinti yeri. Gösteri. Geçit töreni.

Collocate : Yerleştirmek. Dizimlemek. Yan yana yerleştirmek. Sıraya koymak. Yan yana koymak. Yanyana koymak. Birlikte bulunmak.

Alines : Oklahoma eyaletinde yerleşim yeri. Oklahoma eyaletinde şehir. Hizalamak.

Build : Örmek. Bel bağlamak. Toplanmak. Kümelenmek. Güvenmek. Yapmak. Gelişmek. Geliştirmek. Yapı.

Turn out : İçini dışına çevirmek. Yapmak. Söndürmek. Hazır bulunmak. Otlamaya çıkarmak. Olup çıkmak. Üretmek. Haline gelmek. Kapamak. Toplanmak.

Build up : Nükleer enerji, sinema, televizyon alanlarında kullanılır. Güçlenmek. Geliştirmek. Artırmak. (hastalıktan sonra) kendine gelmek. Övmek. Toparlanmak. Elektronun serbest kalması sonucu, soğrulan doz debisinin derinliğine artması. Negatif kurgusunda eşlemeyi sağlamak ya da çekimlerin gerçek uzunluğunu korumak amacıyla, görüntü ya da ses kuşağının eksik bölümlerinin yerine eklenen kılavuz. çalışma ya da dağıtım eşlemlerinin bozulmuş bölümlerinin yerini almak üzere hazırlanmış parça. Biriktirmek.

Bring into being : Yaratmak. Hayat vermek. Var etmek. Oluşturmak. Hayata geçirmek. Meydana getirmek. Vücuda getirmek.

Cue : Yapım imleri. Sıra. Sinema ve televizyon çalışmalarında yapım takımının sessizce anlaşması, belli işlerin başlama ve bitişlerinin, gerçekleştirilmesinin belirtilmesi için el ve kolla, ışıkla, kulaklıklardan sesle verilen komutlar. İsteka. Bilardo sopası. Oyuncunun, sözü karşısındakine bırakırken, söylediği son söz ya da sözler. oyunda karşısındakinin sözüne uygun karşılığı verme. karşılık. İşaret. Alıcı ışığı. Belirti.

 

Calibrated : Ölçülenmiş. Ölçülü. Kalibre edilmiş. Ayarlı. Derecelendirmek. Ayar etmek. Kalibresini bulmak. Taksimatlı. Ayarlanmış.

Behaves : Görgülü davranmak. Davranmak. Çalışmak (mühendislik terimi). Terbiyeli olmak. Davranış sergilemek. Hareket etmek. Terbiyesini takınmak.

Line up synonyms : array, assays, stand in line, juxtapose, set in type, echeloning, assembly, toe the line, echelon, strung, brew, arranges, compile, cock, adjusts, bottom, cockler, calibre, bring into line, be arranged, set to rights, assay, calibrate, shape up, compiles, draw up, chew, arrange, building up, dispose, queue up, adjust, fall in.