Line türkçesi Line nedir

  • Oyun alanını bölen, sınırlayan ve belirleyen boyadan şeritlere verilen ad.
  • Çizmek.
  • Oyun alanını sınırlamak, belirli ölçü ve bölgeleri göstermek amacıyla yapılan ayırıcı doğru. (genellikle kireçli su ile çizilir.).
  • Sıra.
  • Askı halatı.
  • Düzdizim çizgisi.
  • İçini kaplamak.
  • Tenis, futbol, bilgisayar, bilişim, masa tenisi, sinema, televizyon, voleybol alanlarında kullanılır.
  • Kaplamak.
  • Oyun alanını bölen, sınırlayan, belirleyen boyadan şerit.
  • Sahne yukarısındaki palangalar yoluyla sarkıtılıp çekilebilen, genellikle çelikten yapılmış halat.
  • Özellikle pelajik balıkların avlanmasında kullanılan, yemli 2-7 iğneden oluşan olta takımı.
  • Satır.
  • Dizmek.
  • Sıralamak.
  • Astarlamak.
  • Kırıştırmak.
  • Sürütme oltaları.
  • İki uzak nokta arasında veri iletişim ortamı sağlayan herhangi bir bağlantı.
  • Oyun alanının sınırlarını belirten boyalı şerit.
  • Tarayıcı elektron demetinin yatay tarama sırasında soldan sağa bir gidişinde oluşturduğu çizgi.
  • Hat.
  • Çizgi.
  • Astar kaplamak.
  • Bir sokaktaki yapıların, birbirine bakarak içerde ve dışarda yerleşmelerini önlemek, sokağa koşut ve sokaktan eşit uzaklıkta yer almalarını sağlamak üzere, önyüz çizgilerinin çakışması ya da koşut gitmesi istenen varsayımsal çizgi.
  • Çizgi çizmek.
  • Doldurmak.

Line ile ilgili cümleler

 

English: Ali had to stand in line at the ticket office for over three hours.
Turkish: Ali üç saatten daha fazla süre bilet gişesinde kuyrukta beklemek zorunda kaldı.

English: Ali drew a straight line on the paper.
Turkish: Ali kağıda düz bir çizgi çizdi.

English: A straight line is a trivial example of a curve.
Turkish: Düz bir çizgi bir eğrinin önemsiz bir örneğidir.

English: Ali called Mary, but the line was busy.
Turkish: Ali Mary'yi aradı, fakat hat meşguldü.

English: A young man waited in line to see him.
Turkish: Genç bir adam onu görmek için sırada bekledi.

Line ingilizcede ne demek, Line nerede nasıl kullanılır?

Line adapter : Hat uyarlayıcısı. Hat uyarlayıcı.

Line amplifier : Hat yükselteci. Hat kuvvetlendiricisi. Hat amplifikatörü.

Line art : Hassas. Sadece iki renk pikselinden yapılmış olan görüntü.

Line at karmak : Mana. Karmakta bedene verilen ad.

Line between : Araya çizgi koy. Ara satır. Ara çizgi.

Line charts : Çizgi çizelgeler.

Line chart : Doğrusal grafik. Gözlemlerin tek tek değerler biçiminde sıralandığı aralıksız dizileri göstermek üzere başvurulan ve her seçeneğin sıklığını bir düşey doğru çizgiyle simgeleyen çift eksenler çizgesi. Çizgili çizim. Çizgi grafiği. Çizgi çizgesi. Çizgi grafik. Çizgisel çizim.

Line blanking : Satır boşluğu. Sinema, televizyon alanlarında kullanılır. Çizgi silinmesi. Satır silinmesi. Tarayıcı demetin satırbaşı yapabilmesi için gerekli süreyi sağlamak üzere alıcı ya da almaçta bırakılan boşluk.

Line break : Satır sonuna. Satır sonu. Satır kesmesi. Çizgi kesme.

Line chart autoformat : Çizgi grafik otomatik biçim.

 

İngilizce Line Türkçe anlamı, Line eş anlamlısı

Sözcükler, direkt olarak Line ile ilgili eş anlamlı kelimeler olmayabilir. Kelime anlamı benzer olan sözcükler olabilirler.

Script : Alfabe. Bitişik harflerle yazılan yazı. El yazısı. Diyalog. Not. Oyunluk yazmak. Yazılı metin (oyun veya nutuk için). Abece. Gramer, sinema, televizyon alanlarında kullanılır.

Becloud : Karartmak. İçinden çıkılmaz hale getirmek. Zorlaştırmak. Bulutlandırmak.

Collate : Sıralamak (sayfaları). Bilgisayar, bilişim alanlarında kullanılır. Harman etmek (formaları). Harmanlamak. Karşılaştırarak okumak. Düzenlenmiş iki ya da daha çok altkümeden oluşan bir öğeler kümesinin düzenini, her biri başlangıçtaki altkümelerin her birinden gelen genellikle birer, kimileyin daha çok öğe içeren bir ya da bir çok altküme oluşturmak üzere değiştirmek. elde edilen altkümelerin düzenleme ölçütü başlangıçtaki altkümelerinkiyle özdeş olmak zorunda değildir. Karşılaştırmak. Sıraya koymak (sayfaları). Karşılaştırmak (yazı). Derleyip düzenlemek.

Grains : Metali oluşturan minik tanecikler. Ağırlık birimi. Hububat. Zerre. Tane. Tanecik. Damar. Granül. Tahıl.

Lineup : Konser vb gibi bir etkinlikte sanatçıların sahne alma sırası. Satıryukarı. Düzenleme. Program. Bir sıraya dizilmiş insanlar grubu (örn.: kontrol etmek veya kimliği saptamak için). Gerçek suçluyu teşhis etmek icin (karakolda polis tarafindan) şüphelilerin sıraya dizilmesi. Belirli bir amaç için bir araya gelmiş olan insanlar veya gruplar sayısı. Zanlı teşhis odası. Teşhis maksadıyla zanlıları veya şüpheli şahısları sıraya dizme.

Bestrew : Dağıtmak. Yayarak kaplamak. Saçmak.

Draw a line : Yapmamak. Bir dur demek. Çizgi çekmek. İzin vermemek. Sınır çizmek. Set çekmek.

Lettering : Harfle belirtme. Markalama. Yazı. Harf ya da sözcük yazım karakteri. Harfler. Yazma. Harfleme.

Arrange in a row : Dizilemek.

Benches : Kürsü. Bank. Tezgah. Baro. Hakim kürsüsü. Yargıçlık.

Line synonyms : array, cross hair, seriph, rivet line, leger line, staff line, cross wire, isometric line, corrugating, corrugate, carry on with, invades, bestrews, cleaver, curlicue, alined, squiggle, crinkle, descender, juxtapose, dinted, congests, cuing, carline, amplitude, charge, arraying, delete, channel, choppers, hyphened, compiles, depicting.

Line zıt anlamlı kelimeler, Line kelime anlamı

Curve : Dönemeç. Kavisleştirmek. Eğilmek. Eğri. Bilgisayar, madencilik alanlarında kullanılır. Kavis çizmek. Bükülmek. Kavis. Bükmek. Kıvrılmak.

Straight line : Düz doğru. Düz çizgi. Düz çizgili. Doğru hat. Doğru.

Line ingilizce tanımı, definition of Line

Line kelimesinin İngilizce - İngilizce çevirisi (English to English) : Flax. A hawser. To line a box with paper or tin. Also, a cord of any thickness. Linen. A rope. A towline. A slender, strong cord. As, to line a copy book. A line for snaring birds. To cover with lines. To mark with a line or lines. As, to line a cloak with silk or fur. A clothesline. To cover the inner surface of. As, a fishing line. A linen thread or string.