Mal nedir, Mal ne demek

Mal; kökeni arapça dilinden gelmektedir.

"Mal" ile ilgili cümle örnekleri

  • "Boz atlar yağız değildi artık; mallar erimiş, zayıflamıştı." - N. Araz
  • "Onun ne mal olduğunu bilirim."
  • "Mal vardı, mülk vardı. At vardı, araba vardı." - Ö. Seyfettin

Yerel Türkçe anlamı:

Büyükbaş hayvanlar için kullanılır.

Sığır cinsinden büyükbaş hayvanlar

Güzel.

Hayvan

Mal, hayvan sürüsü

İşlenmiş, boyanacak duruma gelmiş sığır derisi.

Bir tarım aracı, çapa.

Sığır

Büyükbaş hayvan

Mal, davar, varlık ev bark

Gümrük alanında kullanılan anlamı:

Gümrük sınırından geçirilen her türlü canlı, cansız nesne ve değer.

İktisat alanındaki kelime anlamı:

Geniş anlamda, insan gereksinimlerini doğrudan veya dolaylı olarak karşılayan mal ve hizmetler.

İnsan gereksinimlerini doğrudan veya dolaylı olarak karşılama özelliğine sahip her türlü nesne.

[Bakınız: eşya]

Diğer sözlük anlamları:

Çift ve yük hayvanları

Bilimsel terim anlamı:

Satılabilen bir yerden başka bir yere gönderilen sarmalama ya da sandıklama yoluyla depolara konulabilen ürünler.

 

Yapılan ya da üretilen, topraktan, sudan çıkartılan her türlü özdek.

İngilizce'de Mal ne demek? Mal ingilizcesi nedir?:

goods, merchandise

Osmanlıca Mal ne demek? Mal Osmanlıca'da ne anlama gelir?:

mal

Mal hakkında bilgiler

Mal veya emtia, ekonomide insan gereksinimlerini ve isteklerini gidermek amacıyla alınıp satılan somut araçlar. Hizmetten farkı olarak, malların dağıtımı yapılabilir, el değiştirebilir ve üreticiden tüketiciye aktarılır. Örneğin satın alınan bir giyecek mal durumundayken, kuaförde yaptırılan bir saç kesimi hizmete örnektir. Ekonomide malın pek çok türü vardır: kamu malı (telefon kulübesi, toplu taşıma araçları, parklar...), özel mal/mülk (ev, araba, ziynet eşyaları...), vakıf malı (herhangi bir bina, ticarethane...), kurum malı (şirket otomobili, ürün otomatları...) gibi.

Mal ile ilgili Cümleler

  • Bunun hepsi kaça mal oldu?
  • Bu iki bisikletin kaça mal olduğunu bilmiyorum.
  • Adam tam bir mal.
  • Mal paylaşımında bizi unutmuşsunuz öyle duydum.
  • Seni mal!
  • Bu beklediğimizin iki katına mal oldu.
  • Tam olarak üç bin dolara mal oldu.
  • Mal varlığınının bir kısmını oğlu Robert'a bıraktı.
  • Mal paylaşırken güzellikle değil de savaşla yapıyorsunuz onu gördüm.

Mal tanımı, anlamı:

Mal adama hem dost hem düşmandır : "malın insana yararı olduğu gibi zararı da vardır" anlamında kullanılan bir söz.

Mal bulmuş mağribi gibi : "büyük bir zenginliğe kavuşmuşçasına aşırı sevinç ve coşku ile" anlamında kullanılan bir söz.

Mal canın yongasıdır : "insan, malına gelen zarardan, canına gelmişçesine acı duyar" anlamında kullanılan bir söz.

 

Mal edinmek : Kendine mal sağlamak, mal sahibi olmak.

Mal etmek : Bir değer karşılığında sahip olmak. yüklemek, ait olduğunu göstermek. kendi malı, eseri, buluşu gibi benimsemek veya saymak.

Mal kaldırmak : Ürün elde etmek.

Mal kapatmak : Para karşılığında herhangi bir üretim alanındaki verimin sırf kendisine ayrılmasını sağlamak.

Mal meydanda : Bir işin gizli bir yönünün olmadığını belirten bir söz.

Mal olmak : Bir yeri, bir şeyi benimsenmek. bir şeye bir değer karşılığında sahip olmak. bir iş, bir davranış sonucu zarara uğramak.

Mal yapmak : Servet sahibi olmak.

Malı ongun olanın adı angın olur : "malından çok ürün alan kişinin adı her yerde anılır" anlamında kullanılan bir söz.

Malın iyisi boğazdan geçer : "kişinin, yiyemediği malının bir değeri yoktur" anlamında kullanılan bir söz.

Malını yemesini bilmeyen zengin her gün züğürttür : "züğürt, yokluk içinde bulunduğundan yiyemez, varlık içinde olduğu hâlde yiyemeyen de bunun gibidir" anlamında kullanılan bir söz.

Malı götürmek : Herkesin göz diktiği bir çıkarı elde etmek.

Mal beyanı : Mal bildirimi.

Mal bildirimi : Mülkiyeti altında bulunan taşınır ve taşınmaz malların listelenerek istenen makama sunulması, mal beyanı, deklarasyon.

Mal birliği : Hukuk bakımından karı ve kocanın mallarının bir bütün sayılması.

Mal canlısı : Mala çok düşkün, malı çok seven.

Mal mülk : Her türlü taşınır ve taşınmaz maddi varlık.

Mal sahibi : Bir malı kendi mülkiyeti altında bulunduran kimse.

Mal sandığı : Para alıp veren devlet dairesi.

Mal varlığı : Bir kişiye ait para ile ölçülebilen hakların bütünü, mamelek.

Malın gözü : Bir şeyin en iyisi, en güzeli. Açıkgöz, kurnaz, çokbilmiş kimse. İffetsiz. Aşağılık ve düzenci kimse.

Anamal : Sermaye.

Ara mal : Üretilecek malı elde etmek için üretim sırasında kullanılan yarı işlenmiş mal.

Başmal : Sermaye.

Beytülmal : Devletin hazinesi.

Fason mal : Fason.

Kabzımal : Meyve ve sebze üreticileri ile satıcılar arasında aracılık eden kimse, sebze meyve toptancısı, komisyoncu.

Miri mal : Devlete ait mal, hazineye ait mal.

Resülmal : Anamal.

Sermaye mal : Bir ticari kuruluşun para, mal ve malzeme varlığının tümü.

Tapon mal : Niteliği düşük, eski mal.

Dünya malı : İnsanın hoşuna gidecek, huzur verecek durum ve şartların bütünü. Varlık, servet.

Hırsız malı : Çalıntı mal.

İşporta malı : Değersiz, niteliksiz (mal).

İthal malı : Yurt dışından getirilen mal.

Mezat malı : Bayağı ve ucuz mal.

Orta malı : Hayat kadını. Özgünlüğü olmayan, basmakalıp. Herkesin yararlandığı (nesne).

Sıra malı : Değeri ve özelliği olmayan mal.

Vakıf malı : Vakfa devlet veya kişilerden devredilen ve üçüncü şahısların kullanması mümkün olmayan mal.

Yerli malı : Ülkede yetiştirilen veya üretilen sebze, meyve veya malların hepsi.

İkame mal : Birbirlerinin yerine geçen, konulabilen mal.

Büyükbaş : Sığır, manda vb. kasaplık hayvanlara verilen genel ad.

Hayvan : At, eşek, katır gibi türlü hizmetlerde kullanılan yaratık. Akılsız, duygusuz, kaba, hoyrat (kimse). Kızılan bir kimseye söylenen bir söz. Duygu ve hareket yeteneği olan, içgüdüleriyle hareket eden canlı yaratık.

Bayağı : (ba'yağı) Hemen hemen, âdeta. Aşağılık, pespaye. Basit, adi, amiyane, banal. Gerçekten. Oldukça, epey. Herhangi bir özelliği olmayan, sıradan, alelade.

Aşağılık : Aşağı olma durumu, adilik. Niteliği düşük, adi.

Kötü : Aşırı, çok. Zararlı, tehlikeli. İstenilen, beğenilen nitelikte olmayan, hoşa gitmeyen, fena, iyi karşıtı. Kişi veya toplum üzerinde olumsuz etkileri olan. Korku, endişe veren. Kaba ve kırıcı.

Kimse : Herhangi bir kişi, kim olduğu bilinmeyen kişi.

Esrar : Hint kenevirinden çıkarılan ve kullanılacak miktara göre uyarıcı, sarhoş edici veya uyuşturucu etkileri olan bir madde. Gizler, sırlar.

Orospu : Hayat kadını. Kolay elde edilen, düşük ahlaklı kadın.

Mal aktarımı : Malları bir taşıma aracından alıp bir başkasına verme.

Mal alıcısı : Bir malı, bir özdeği parasını ödeyerek ya da borçlanarak sataktan alan kişi. Belirli işlerini sürekli olarak aynı yer ya da kişiden sağlayanlar (kişilerle bankalar, doktorlar, avukatlar arasındaki ilişkiler) gibi.

Mal alındısı : Malların genel ambar ya da satış yerlerince alınmış olduğunu saptayan belge.

Mal anlaşması : Olağan istekten daha çok elde edilen malların dağıtım ve değişim kuralları yapımı ve gönderilmesi; ederlerinin saptanması amacıyla yapılan anlaşma.

Mal arakazancı : Türdeş malların ucuza satıldığı ülkeden pahalı satıldığı ülkelere gitmesi sonucu ülke piyasalarında mal fiyatlarının eşitlenmesi süreci sırasında elde edilen kazanç.

Mal başı : Sermaye, re’sülmâl

Mal bazar etmek : Mal satmak

Mal belgeleri karşılığı borç : Malın getirilmesi ya da tutusu karşılığı alınan borç para.

Mal beşdesi : Hayvan vergisi.

Mal borsası : [Bakınız: ürün borsası] Mal alım ve satımı ile uğraşan borsa.

Diğer dillerde Mal anlamı nedir?

İngilizce'de Mal ne demek? : pref. bad; wrong; abnormal

n. time; one time; stain, taint, permanent mark

v. picture, paint, draw; describe, depict, portray

Fransızca'da Mal : kötü, fena; uygunsuz

Almanca'da Mal : n. Besitz, Eigentum, Erzeugnis, Gut, Habe, Sache, Ware

Rusça'da Mal : n. скот (M), имущество (N), собственность (F), добро (N), владение (N), достояние (N), товар (M)

adj. имущественный