Melons türkçesi Melons nedir

Melons ile ilgili cümleler

English: I love eating melons.
Turkish: Kavun yemeyi severim.

English: Half of the melons were eaten.
Turkish: Kavunların yarısı yenildi.

English: Jale likes watermelons more than melons.
Turkish: Jale karpuzları kavunlardan daha fazla sever.

English: My sister likes melons and so do I.
Turkish: Kız kardeşim kavun sever ve ben de.

English: They are melons.
Turkish: Onlar kavun.

Melons ingilizcede ne demek, Melons nerede nasıl kullanılır?

Muskmelons : Kokulu kavun. Kavun. Şamama. Miskkavunu.

Watermelons : Karpuz.

Melon field : Bostan. Kavun tarlası.

Melon fly : 5 mm. boyunda olup, körpe kavun, karpuz ve acur kabukları altına yumurtlayarak, bunların kurtlanıp çürümesine yol açan sinek; mıh. Kavun sineği.

Melon seeds : Kavun tohumu.

Casaba melon : Bir tür kavun. Kavun. Kış kavunu.

Watermelon : Karpuz.

Cut the melon : Karı paylaşmak.

Seedless watermelon : Çekirdeksiz karpuz.

Melon : Kavun. Havadan gelen para. Kar. Kabakgiller (cucurbitaceae) familyasından, erkek ve dişi çiçekleri ayrı olan, alt durumlu ovaryumdan gelişen bakka tipi meyvelere sahip, sürünücü ve sarılıcı gövdeli, ülkemizde kültürü yapılan, tek yıllık bitki. Kazanç. Karpuz.

İngilizce Melons Türkçe anlamı, Melons eş anlamlısı

 

Sözcükler, direkt olarak Melons ile ilgili eş anlamlı kelimeler olmayabilir. Kelime anlamı benzer olan sözcükler olabilirler.

Tooth : Dişli makaralardaki çıkıntılardan her biri. Sert yüzey (kağıt). Pütürlü yapmak (kumaş ). Dişlemek. Pütür. Biyoloji, sinema, televizyon alanlarında kullanılır. Diş. Omurgalı hayvanların çenelerinde ya da ilkel yapılı omurgalıların gırtlak ya da ağız duvarında taşıdıkları sert yapılar. Diş açmak. Tırtık.

Account : Hesap vermek. Değer. Düşünmek. Yarar. Hesaplaşma. Bilgisayar, iktisat, ekonomi alanlarında kullanılır. Avantaj. Hesap görme. Açıklamasını yapmak.

Conveniences : Tuvalet (ingiliz ingilizcesi). Müsait oluş. Uygunluk. Yarar. Kolaylık. Hayatı kolaylaştıran şey. Elverişlilik. Konfor.

Expedient : Elverişli bir çare. Umar. Önlem. Uygun. Çıkarcı. Avantajlı. Çıkarlara uygun düşen. Münasip. Belki doğru olmayan fakat elverişli bir çare. Çare.

Acquirement : Başarı. Zamanla kazanılan nitelik. Marifet. Edinme. İlim. İktisap. Edinilen şey. Elde etme. Edinç.

Wings : Uçağın gövdesinden çıkan ve uçuş boyunca kaldırma gücü sağlayan uzantılar. Görünçlük çevresi. Sahnenin iki yanında, dekorun görüngüsünü tamamlayan ve derinliği sağlayan, yerleri değişebilir çerçeveler. bu çerçeveler arasındaki oyuncuların girip çıktıkları geçitler. 3 -dekorun arkasında kalan sahne oylumu. Kanatlar. Kulis. Sinema, televizyon, tiyatro alanlarında kullanılır. Bezemi, alıcıya göre, iki yandan çevreleyen kanatlar. bu kanatlar arasında oyuncuların görünçlüğe girip çıktıkları boşluk. Kulisler. Pilotluk rozeti. Sahnenin iki yanında dekoru perspektiv yönünden tamamlayan ve derinliği veren yerleri değişebilen çerçeveler. (barok çağında, italya'da, ilk kez kullanılmıştır). bu çerçeveler arasında oyuncuların sahneye girip çıktıkları boşluk.

 

Benefit : Menfaat. Fayda göstermek. Yararına olmak. Yaramak. Yararı dokunmak. Avantaj. Çıkar. Faydası olmak.

Capitals : Büyük harf. Başkentler. Büyük harfler. Başkent. Kapital. Çıkar. Sütun başı. Sermaye.

Honeydew melon : Tatlı ve sulu kavun. Kış kavunu.

Convenience : Çıkar. Yarar. Hayatı kolaylaştıran şey. Uygunluk. Lavabo. Elverişlilik. Rahatlık. Uygun zaman. Kolaylık. Halk tuvaleti.

Melons synonyms : open sesame, salvation, effectuation, capital, earning, instrumentation, muskmelon, cantaloupe, asset, cantaloup, credit, way, road, desperate measure, stepping stone, fruit, instrumentality, income, cantaloupes, voice, avail, agency, earnings, escape, cryology, bread, increment, melon, fruits, increments, casaba melon, implementation, tool.