Mono nedir, Mono ne demek

Mono; Biyoloji, Zooloji alanlarında kullanılan bir kelimedir.

Biyoloji'deki anlamı:

Ötücü kuşlar (Passeriformes) takımının, bağırganlar (Clamatores) üst sınıfının, monogiller (Pipridae) familyasından, 12 cm boyunda, Güney Amerika'da yaşayan bir tür.

Zooloji'deki anlamı:

(Manacus manacus), Ötücü-kuşlar (Passeriformes) takımının bağırganlar (Clamatores) üst-familyasının monogiller (Pipridae) familyasından bir kuş türü. Uzunluğu 12 cm. Güney Amerikada yaşar.

Mono ile ilgili Cümleler

  • Monotonluğu rahatlatmak için ne yapabiliriz?
  • Din, insanlığın Tanrı ile olan iletişimini içeren diyaloğudur. Sanat onun monoloğudur.
  • Monopoly ailelerin oynaması için popüler bir oyun.
  • Ali ve Mary, Monopoly oynuyorlar.
  • Karbon monoksit karbon bileşiklerinin tam yanmamasından oluşan zehirli bir maddedir.
  • Monoton bir yaşamdan sıkıldım.
  • O monopoly oynuyor.
  • Küçük bir köyde hayat monotondur.
  • Manzara tatsız ve monotondu.
  • O Monopoly oynuyor.
  • Yaşantısının monoton olduğunu söylüyor.
  • Monoton konuşmalar, iletişim kopukluğuna ve dikkat dağılmasına sebep olur.
  • Monoton günlük yaşantısı yüzünden bunalmış gibi görünüyor.

Mono anlamı, tanımı

Alizarin monofosfat : Alizarin kırmızısı

Atların monositik erlişiyozisi : Virjinya, Merilend ve Pensilvanya’da atlarda Ehrlichia risticii’nin neden olduğu ateş, ishal ve iştahsızlıkla belirgin, sıklıkla öldürücü bir hastalık, potomak at ateşi.

 

Döngüsel adenozin monofosfat : Adenozin monofosfatta şekerin 5ı karbonuna bağlı fosforik asidin adenilat siklaz aracılığıyla ribozun 3ı karbonuna bağlanmasıyla meydana gelen, hormon ve benzerleri maddelerin fonksiyonlarına aracılık eden bir nükleotit, siklik AMP, cAMP, halkasal adenozin monofosfat. İkinci haberci olarak çeşitli metabolik yolların düzenleyicisi olan önemli bir molekül.

Döngüsel guanizin monofosfat : Guanozin monofosfatta şekerin 5ı karbonuna bağlı fosforik asidin guanilat siklaz aracılığıyla ribozun 3ı karbonuna bağlanmasıyla meydana gelen bir nükleotit, siklik GMP, cGMP, halkasal guanozin monofosfat. Hücre bölünmesinde, sitoplazmada kalsiyum iyonları yoğunluğunda ve cAMP gibi çeşitli metabolik reaksiyonlarda ikinci haberci olarak görev yapan bir molekül.

Flavin mononfikleotit : Riboflavinin ATP ile fosforilâsyonu sonucu teşekkül eden riboflavin 5' fosfat.

Flavin mononükleotit : Riboflavin fosfat, bazı oksidasyon-redüksiyon reaksiyonlarında hidrojen atomları ve elektronların taşıyıcısı olarak işlev gören koenzim, FMN.

Glandula sublingualis monostomatika : Tek olan kanalı, ductus sublingualis major ile salgısını caruncula sublingualis etrafına akıtan dil altı tükürük bezi.

Guanozin monofosfat : Guanin, riboz (ya da deoksiriboz) ve bir fosforik asitten oluşan nükleotit. Guanin, riboz ve bir fosforik asitten oluşan nükleotit, guanilat, GMP.

Halkasal adenozin monofosfat : Adenozin monofosfatta, şekerin 5' karbonuna bağlı fosforik asidin adenilat siklaz aracılığı ile ribozun 3' karbonuna bağlanması ile meydana gelen bir nükleotit. Bezlerin hormonal kontrolünde, hücreler arası haberleşmede, kanser hücrelerinde ve çok çeşitli hücre aktivitesinde önemli rolü olan, çeşitli metabolik olaylarda ikinci haberci molekül olarak kullanılan bir molekül. Siklik adenozin mo-nofosfat, halkasal AMP. Döngüsel adenozin monofosfat.

 

Halkasal guanozin monofosfat : Guanozin monofosfatta, şekerin 5' karbonuna bağlı fosforik asidin guanilat siklaz aracılığı ile ribozun 3' karbonuna bağlanması ile meydana gelen bir nükleotit. Bu şekilde meydana gelen cGMP nükleotidi hücre bölünmesinde, sitoplâzmada Ca2+ iyonları konsantrasyonunda ve cAMP gibi çeşitli metabolik reaksiyonlarda ikinci haberci molekül olarak görev yapar. Siklik guanozin monofosfat, halkasal GMP. Döngüsel guanozin monofosfat.

İnozin monofosfat : Hipoksantin, riboz ve bir fosfat grubu kapsayan nükleotit. Pürin nükleotidlerin üretiminde ara metabolit, IMP.

İnsanların monositik erlişhiozisi : Amerika Birleşik Devletleri, Avrupa ve Afrika’da insanlara Amblyomma americanum ve Dermacentor variabilis türü kenelerle taşınan Ehrlichia chaffeensis’in neden olduğu grip benzeri semptomlarla seyreden, etkenlerin genellikle dokulardaki mononükleer fagositleri istila ettiği ve bazen ölümcül olabilen hastalık.

İyonik monomerik kontrast madde : Yüksek osmolaliteli (hipertonik) iyotlu kontrast maddeler.

İyonik olmayan monomerik kontrast madde : Yüksek osmolaliteyi azaltmak için moleküldeki iyonize olan karboksil grubu yerine, disosiye olmayan amit bağlanarak osmolalitesi yarıya indirilmiş kontrast madde.

Karbon monoksit : Formülü CO olan , karbonun tam yanmaması sonucu oluşan ,maden ocaklarında, otomobil eksozlarında bulunan ,renksiz, zehirli bir gaz. Elektron transfer zincirinde sitokrom c oksidaz kompleksinden oksijene elektron transferini engelleyen, renksiz, kokusuz, tutuşabilir, karbon içeren maddelerin oksidasyonuyla oluşan, insan ve hayvanlarda zehirlenmeye neden olan, hemoglobine bağlanma afinitesi çok fazla olan, en fazla havagazı ve egzoz dumanında bulunan bir gaz bileşiği.

Listeria monocytogenes : Bazı gıdalarda bulunan ve listeriyoz olarak adlandırılan enfeksiyöz hastalığın etmeni olan Gram pozitif, aerob, spor oluşturmayan, katalaz pozitif, çomak biçiminde bir bakteri. Doğada yaygın olarak bulunan ve toprakta iki yıl kadar canlı kalabilen insanlarda ve hayvanlarda, meninjitis, endokarditis, septisemi, yavru atmayla seyreden enfeksiyonlara yol açan bakteri. Buzdolabı koşullarında üreyebilen patojen bakteri Serovar 1 ve 4b sığırlardan, serovar 4b ve 5 ise koyunlardan izole edilmektedir. Etken, pH'sı yüksek (6-7.8) silajda çoğalabilirken düşük pH'da (5.5 ve daha az) ölür.

Monoaçilgliserol : Bir molekül yağ asidinin gliserolla oluşturduğu ester, monogliserit.

Monoamin nörotransmitterler : Dopamin, adrenalin, noradrenalin gibi maddeler.

Monoamin oksidaz : Katekolamin nörotransmitter maddeler olan dopamin, adrenalin, noradrenalinden amino grubunu çıkararak faaliyetten alıkoyan enzim.

Monoamino dikarboksilik asitler : Aspartik asit ve glutamik asit gibi iki karboksil grubu içeren amino asitler.

Monoamino monokarboksilik asitler : Glisin, alanin, serin, treonin, valin, lösin, izolösin gibi amino asitlerin bulunduğu grup.

Monoamino oksidaz : Karaciğer ve böbrek başta olmak üzere tüm vücutta yaygın olarak bulunan ve noradrenalinin sinir uçlarındaki yıkımlanmasından sorumlu olan ilaç metabolizmasında görevli mikrozomal olmayan enzim.

Monobaktam : Beta-laktam antibiyotiklerin 5 ana grubundan birisi.

Monoblast : Kemik iliğinde hemositoblaslardan gelişen monosit öncü hücresi. Monosite dönüşen hücre.

Monoblok : Tekgövde.

Monobraki : Ön bacaklardan birinin yokluğu.

Monocirrhus polyacanthus : Yaprak balığı.

Monodaktili : Ayakta sadece bir parmak bulunması.

Monodelf : Plâsentalı memelilerde olduğu gibi, az çok birleşmiş tek bir uterusu olan. Bazı iplik solucanlarında (Nematoda) olduğu gibi tek bir uterusu olan.

Monodelfus : Filâmentlerin bir tüp oluşturacak şekilde birleşmiş olması durumu.

Monodont : Bazı erkek balinalarda olduğu gibi devamlı olarak tek bir dişe sahip olan.

Monodontidae : [Bakınız: beyaz balinagiller]. Beyaz balinagiller.

Monoembriyon : Her defasında tek bir embriyo meydana getiren.

Monoenoik yağ asidi : Tek çift bağ içeren yağ asidi.

Monoetanolamin : Etanolamin.

Monofag : Daha çok böcekler için kullanılan, tek tip besinle beslenen canlı. Yalnız bir tip besin ile yaşayan organizmalar, ipek böceği larvası gibi. bk oligofag, polifag, stenofag.

Monofagus : Monofaj.

Monofaj : Tek tip besin üzerinden beslenme, monofagus.

Monofazik ilaç : Yirmi bir gün boyunca kullanılan hapların östrojen ve projestin dozunun sabit olması.

Monofilament : Misina.

Monofiletik : Tek bir ortak atadan gelme; kan hücrelerinin aynı öncü hücreden farklılaşarak oluşması teorisi. Ünipotent. Tek atadan köken almış, unipotent.

Monofiletik sınıflandırma : Birbirine benzeyen yakın türlerin cinsi, cinslerin familyayı, familyaların takımı, takımların sınıfı, sınıfların dalı meydana getirdiği sınıflandırma hiyerarşisi.

Monofiyodont : Süt dişlerinin körelmesi ya da tümden bulunmaması ile sadece bir seri dişe sahip olma durumu. Süt dişlerinin körelmesiyle hayatı boyunca sadece bir seri dişe sahip olma. karşıt polifiyodont, difiyodont.

Monoftalmi : Tek gözlülük. Tek gözlü olma hâli.

Monogatari : (Japonca) Japonların masal, hikâye, roman türlerine verdikleri genel ad.

Monogenea : Balıkların, amfibiaların, sürüngenlerin, memeli deniz hayvanlarının veya kafadan bacaklıların tipik olarak deri veya solungaçlarında ektoparazit olarak yaşayan yassı solucanların bir sınıfı. Yassı solucanların bir sınıfı. Monogenealar balıkların, amfibiaların, sürüngenlerin, memeli deniz hayvanlarının veya kafadan bacaklıların tipik olarak deri veya solungaçlarında dış parazit olarak yaşarlar. Kimi türleri burun, yutak, kloaka ve idrar torbasında iç parazit olarak bulunmaktadır.

Monogenerik : Sadece bir cinsi bulunan taksonlar.

Monogenetik : Hayat devirlerini tek bir konak içinde tamamlayan parazitler. Monoksen.

Monogeni : Hepsi ya erkek ya da dişi olan oğul döl meydana getiren.

Monogenik : Tek bir genle kontrol edilen. Hepsi aynı eşeyde olan bireyler meydana getiren.

Monogenik mrna : Tek sistronlu mRNA.

Monogenomik : Tek bir kromozom takımına sahip olan.

Monogilfer : (Pipridae),türü iyi bilinir.

Monogiller : Kuşlar (Aves) sınıfının, ötücü kuşlar (Passeriformes) takımının, bağırganlar (Clamatores) üst familyasından, gerdan tüyleri uzun, Amerika'da yaşayan türleri olan bir familya.

Monogliserit : Monoaçilgliserol.

Monogoni : Eşeysiz üreme; tomurcuklanma, bölünme ya da spor meydana getirerek üreme. Eşeysiz üreme, tomurcuklanma, bölünme veya spor meydana getirerek üreme. Eşeysiz çoğalma; tomurcuklanma, bölünme ya da spor meydana getirme biçimlerinde gözükür.

Monohibrid : Bir çift alel geni heterozigot olan organizma; sadece bir karakter bakımından farklı ana ve babalar arasında yapılan çaprazlama, bk dihibrid, polihibrid.

Monohibrit : Bir karakter bakımından farklı olan ana babanın melez dölü; bir alel çifti bakımından heterozigot birey. Bir karakter bakımından melez olan bireyler.

Monohibrit çaprazlama : Sadece bir kalıtsal karakter bakımından farklı olan ana baba arasındaki çaprazlama.

Monohidrat : Bir molekül su içeren bileşik.

Monoid : Birim elemanlı yarıgrup.

Monoik : Erkek ve dişi organların aynı bitki üzerinde, fakat ayrı çiçeklerde bulunması. Bir evcikli. Erkek ve dişi organların ayrı çiçeklerde fakat aynı bitki üzerinde bulunması. İki cinslilik.

Monoik diklin : Farklı yerlerinde erkek ve dişi çiçekleri beraberce taşıyan bitki.

Monokalsiyum fosfat : Yapısında % 29 kalsiyum, % 2. 20 fosfor bulunan fosfor kaynağı, MCP.

Monokarboksilli asit : Bir karboksil grubu içeren alifatik veya aromatik karbon asidi.

Monokarpik : Hayatı boyunca bir defa meyve veren.

Monokart : Bir kulakçık ve bir karıncığı olan.

Monokasyum : Bir yan dalın ana eksenin yerini aldığı çiçeklenme durumu.

Monokin : İL-1.

Monokl : Tek gözde kaş ile yanak arasına sıkıştırılan, çerçevesiz ve tek camlı gözlük.

Monoklamit : Bir çiçekte kaliks ve korolla farklılaşmasının görülmemesi.

Monoklin : Her çiçekte stamenlerin ve pistilin bulunması. Aynı hifa üzerinde gelişen anteridyum ve oogonyuma sahip olma.

Monoklinik : Birim hücresinin iki açısı 90°(α=ß=90°), bir açısı 90° den küçük(Ө <90), bütün kenarları birbirinden farklı (a≠b≠c) olan geometrik düzende oluşan kristal şekli. CuSO4.2H2O; Al(OH)3 monoklinik kristaller oluşturur.

Monoklinik kükürt : Monoklinik sistemde kristallenmiş kükürt. Kükürt, rombik ve monoklinik kristal yapılarında iki katı faz içerdiği için allotropi özelliği gösterir.

Monoklinik sistem : Kenarları birbirinden farklı(a≠b≠c) olan alfa= gama= 90°, ß≠ 90° olan kristal yapısı.

Monoklonal : Tek bir hücreden veya bu hücreye özdeş hücreler tarafından üretilen.

Monoklonal antikor : B hücrelerinin tek bir klonundan meydana getirilen antikor. Hepsi tek bir antijen için spesifik olan birbirinin aynı antikor moleküllerinden oluşan bir populasyon oluştururlar. Bilimsel araştırma ya da ticari amaçla hibridoma hücre kültürlerinden meydana getirilirler. Bilimsel ya da tıbbi tanılarda fevkalade spesifik ajanlar olarak makromoleküllerin, virüslerin vb.nin tayininde kullanılır. Bir tek B lenfosit klonu tarafından üretilen, saf, oldukça özgün ve sadece bir tek antijeni tanıyabilen antikor.

Monoklonal antikor tekniği : Bir antijenin tek epitopik bölgesine karşı dış ortamda veya hücre kültürü sistemlerinde fazla miktarda antikor üretme tekniği.

Monoklonal gamopati : Tek bir hücre klonundan, sadece bir çeşit immünoglobulin tipinin, aşırı düzeylerde üretilmesi.

Monoklorür : Organik veya inorganik kökenli bir bileşiğin daha ziyade organik bileşikler için kullanılan tek klor içeren hali.

Monokoryon : Tek yumurta ikizlerinde olduğu gibi bir koryonu olan.

Monokotiledon : [Bakınız: tek çenekliler]. Bir çenekliler.

Monokromatik : Tek renkli. Renk görmeyen sadece parlaklık gören; renk körü. Tek dalga boylu, pratikte çok dar dalga boyu bölgesi anlamındadır.

Monokromatik ışık : Tek dalga boyundaki ışın.

Monokromatör : Polikromatik ışını dalga boylarına ayıran bir düzenek.

Monoksen : Yaşam döngüsü boyunca yalnızca bir konakçıda bulunan parazit, monogenetik. Gelişmesinde tek bir konak kullanan parazitlere verilen ad. Bir parazitin tüm hayatı boyunca tek konakta yaşaması.

Monoksen gelişme : Doğrudan gelişme.

Monoküler : Tek gözle kullanılan, bir göze sahip, bir gözle ilgili, bir gözü etkileyen. Bir gözle ilgili olan. Bir gözü tutan, bir gözü etkileyen. Bir gözle bakılan.

Monokültür : Tek bir türün üretim ve yetiştiriciliği.

Monolateral : Kamçıların bakterinin bir yanında toplanması durumu.

Monomer : Birim yapı; özellikle organik molekülleri oluşturan birini yapıların her biri. Amino asitlerin proteinlerin monomerleri olduğu gibi. Kendisi ile veya farklı moleküllerle polimer oluşturma eğiliminde olan kimyasal madde. Organik molekülleri oluşturan birim yapıların her biri. Daha küçük birimlere ayrılamayan bir ünite, yapı taşları, protomer. Polimerleri oluşturan alt üniteler veya yapılar.

Monomerik : Tek bir polipeptit zincirinden oluşan protein.

Monomfaliyen : Tek göbek kordonlu yapışık ikizler.

Monomolekül tabakası : Tek tabakalı.

Monomoleküler tabaka : Bir molekül kalınlığındaki film tabakası.

Monomoleküler tepkime : Reaksiyon denkleminde bir bileşenin derişiminin yer aldığı reaksiyon. Bir tek molekülle ilgili reaksiyon, molekül içindeki yer değiştirmeler gibi.

Monomorf : Bütün bireylerin benzer olduğu tür. Sadece bir çeşit spor meydana getirme.

Monomorfik : Monomorfa ait, monomorfla ilgili. Aynı görünüme sahip olma durumu.

Monomorfizm : Bir böcek türünde ya da kolonisinde bütün bireylerin birbirine benzemesi. [Bakınız: sol sadeleştirilebilir ok].

Monomorfizm doktrini : Mikroorganizmaların morfolojik ve fizyolojik olarak sabit bir yapı gösterdiğinin ileri sürüldüğü doktrin.

Mononchus : Tatlı sularda ve nemli topraklarda yaşayan, muhtemelen yalancı parazit olarak insan idrarında bulunduğu bildirilen nematod cinsi.

Mononegavirales : Paramyxoviridae, Rhabdoviridae ve Filoviridae ailelerinin yer aldığı üst aile veya düzen.

Mononöropati : Tek bir periferal siniri kapsayan lezyon.

Mononükleer : Tek bir çekirdeği olan. Monoenergit. Tek çekirdekli. Sadece bir çekirdeği bulunan. [Bakınız: tek çekirdekli].

Mononükleer fagositik sistem : Kemik iliğinden köken alan, yüksek fagositoz yeteneğine sahip, kandaki monositlerle onların organ ve dokulara göçü sonucu oluşan makrofajlardan oluşan hücre birliği veya düzeni.

Mononükleer fagositler : Makrofajlar.

Mononükleer lökosit : Taneciksiz akyuvarlar.

Mononükleoz : Kanda tek çekirdekli hücre sayısında anormal artış.

Monooksijenaz : İki oksijen atomundan birini substrata ekleyen, diğerini de indirgeyerek su meydana getiren oksijenaz enzimi.

Monoöstrüs : İki kızgınları arasında uzun bir anöstrüs dönemi bulunan köpek, çakal, kurt, aslan gibi etçillerin kızgınlık döngüsü düzeni.

Monopati : Sadece bir organ veya oluşumu tutan hastalık.

Monopetal : Bileşik taç yapraklı; bir taç yapraklı.

Monoplastik : Tek bir formu olma. Bir kloroplâstı olan hücre.

Monopleji : Bir bacağın felç olması. Belli bir kas veya kas grubunun felci. Çoğunlukla perifer bir felçtir.

Monoploit : [Bakınız: haploit]. Haploit.

Monopneumona : [Bakınız: tek akciğerliler]. Tek akciğerliler.

Monopodi : Arka bacakların yokluğu.

Monopodiyal : Ana eksenin baskın olduğu dallanma şekli.

Monopolar : [Bakınız: unipolar]. Monotrik.

Monopolye tutmak : Köylünün ürettiği şarabın onda birini alan subaşı ve sipahinin, kendisininki satılıncaya dek iki ay süre ile köylünün elindeki ürünün satılmasını yasaklaması.

Monopotents : Embriyonun ileriki gelişmelerde tek bir doku türünü oluşturabilme gücüne sahip olması.

Monopoyezis : Monosit yapımı.

Monoprotik asit : Sadece bir adet iyonize olabilen protona sahip olan asit.

Monopter : (Mimarlık) Eski Yunanda kubbesi sütunlar üzerine oturtulmuş yuvarlak tasarlı yapı.

Monorşid : Skrotumda tek testisi bulunan. Acanthocephala’larda yalnızca tek bir testisin bulunması.

Monorşizm : Testislerden birinin doğuştan olmayışı veya karın içerisinde kalışı nedeniyle skrotumda tek testis bulunması durumu.

Monosakkarit : Genel formülü (CH2O)n olan en basit karbohidrat. n adeti 3 olursa trioz, 5 olursa pentoz, 6 olursa hekzoz olur. Glikoz. Genel formülü (CH2O)n olan, bir polihidroksi aldehit veya keton ünitesi içeren, glukoz, fruktoz, galaktoz, arabinoz, ksiloz ve riboz gibi hidrolizlenmeyen en basit şekerlerden herhangi biri.

Monosefal : Bir kapitulumlu çiçek durumu.

Monosefaliyen : Monosefalus.

Monosefalus : Bir baş, iki ayrı vücut gösteren anomali, monosefaliyen.

Monosemptomatik : Bir belirtili.

Monosentrik : Tek bir sentromeri olan.

Monosepal : Bileşik çanak yapraklı; bir çanak yapraklı.

Monoseros : Bir boynuzu olan.

Monosiklik balık : Üreme süresince yumurtalarını tek bir porsiyon hâlinde döken balık.

Monosistronik mrna : Bireysel tek proteinin üretimi için bilgi taşıyan mRNA.

Monosit : Oval ya da at nalı şeklinde bir çekirdeği olan, farklılaşarak makrofajları oluşturan ve dokular arasına geçen, fagositoz yapan büyük kan hücresi. Oval veya at nalı biçiminde bir çekirdeği olan, farklılaşarak makrofajları oluşturan ve dokular arasına geçen, fagositoz yapan büyük kan hücresi. Kanda bulunan, kemik iliği kökenli, oval veya böbrek benzeri görünümde tek çekirdekli, sitoplazmasında azurofilik granüller içeren, fagositoz yapabilen en büyük beyaz kan hücreleri. Dokulara göç ederek kuvvetli fagositik aktiviteye sahip olan ve kronik enfeksiyon hastalıklarında sayıları artan makrofajlara dönüşür ve kanda yaklaşık 24 saat süreyle kalırlar. Kanın büyük, tek çekirdekli ve renksiz olan bir tip gözesi.

Monosit yapımı : Kemik iliğinde hemositoblastuslardan olgun monosit oluşumu, monopoyezis. Monosit olma yönünde uyarılan köken hücreler sırasıyla monoblastus ve promonosit evrelerini geçirerek olgun monosit oluşur.

Monositer lökozis : Lenforetiküler lökozis.

Monositik lökositozis : Monositlerin yüzde oranlarının artışı.

Monositik lösemi : Baskın hücre tipinin monositler olduğu lösemi çeşidi. Hayvanlarda genellikle uyuşukluk, kilo kaybı, kusma, ishal, iştahsızlık ve tekrarlayan burun kanamalarına rastlanır. Genç köpek ve kedilerde erişkin at ve sığırlarda görülür.

Monositopeni : Kanda monositlerin azalması. Kanda monosit sayısının azalması.

Monositoz : Kandaki monosit sayısında anormal artış.

Monositozis : Kanda monosit sayısının artması.

Monoskop : Değişmeyen tek bir resmi yayınlamakta kullanılan alıcı ışıtacı.

Monosodyum glutamat : Lezzet artırıcı katkı maddesi olarak kullanılan glutamik asidin sodyum tuzu.

Monosomi : Diploit kromozom takımından bir tanesinin eksik olma durumu.

Monosomik : Diploit kromozom takırtımdan bir tane kromozomu eksik olan.

Monosomiyen : Tek gövdeli yapışık ikizlik biçiminde görülen yavru gelişim anomalisi.

Monospermi : İnsan ve memeli hayvanlarda gözlenen ovumun tek bir spermatozoa tarafından döllenmesi olayı.

Monospesifik : Sadece bir antijenle reaksiyon yapan antikor. Sadece bir türe sahip olan cins, monotipik cins.

Monospor : Basit ya da bölünmemiş spor. Basit veya bölünmemiş spor.

Monostigma : Sadece bir stigması olma.

Monostom : Monostom trematod.

Monostom serker : Ventral çekmeni bulunmayan pigmentli iki veya üç göz lekesine sahip serker tipi.

Monostom trematod : Çekmenlerinden biri bulunmayan (genellikle ventral çekmen olmakla birlikte ağız çekmeni de olabilir) trematodlar (Notocotylus), monostom.

Monostotik : Bir kemiği tutan, tek kemiği etkileyen.

Monotermi : Sabah ve akşam vücut sıcaklığının aynı olması.

Monotipik : Cinsin tek bir tür ya da bir familyanın tek bir cinsle temsil edilmesi durumu. Türün alt türlerinin olmaması. Sadece bir alt birime sahip olan taksonomik bir birim.

Monotipik cins : Monospesifik.

Monotipik tür : Alt türleri olmayan tür.

Monotokoz : İnek, kısrak, koyun ve benzerleri tek yavru doğuran hayvan.

Monoton fonksiyon : Artan, azalan, artmayan, azalmayan fonksiyonlardan her biri.

Monotonlaştırma : Monotonlaştırmak işi.

Monotonlaştırmak : Monoton duruma getirmek.

Monotonluk aralığı : Fonksiyonun monotonluk özelliğinin sağlandığı aralık.

Monotrik : Bakterinin bir ucunda bir tek polar flagellumun bulunması, monopolar, monotriköz. Bakterinin bir ucunda bir tek kamçı bulunması durumu.

Monotriköz : Monotrik.

Monotrofik : Sadece bir çeşit besinle beslenen. Monotrof.

Monotron sertlik deneyi : Belirli bir derinlikteki izçukuru yapabilecek yükü ölçme kuralına dayanan ve Brinell sertlik ölçeği kullanarak uygulanan özel bir sertlik deneyi.

Monotrop : Bütün koşullar altında, yalnızca bir kararlı kristal şekli gösteren madde.

Monotropik : Sadece bir yöne dönen. Böceğin sadece bir çeşit çiçeğe gitmesi.

Monovalan aşı : Çok sayıda alt tiplere veya serotiplere sahip bir mikroorganizmanın tek alt tipine karşı geliştirilen veya canlıya uygulandığı zaman, canlıyı çoğunlukla geliştirildiği alt tipe karşı koruyabilen aşılar.

Monovalent allosterik enzim : Bir modülatör tarafından aktive edilen veya baskılanan allosterik enzim.

Monozigot : Tek yumurta ikizlerinde olduğu gibi tek bir zigottan gelişme durumu.

Monozigotik ikizlik : Tek yumurta ikizliği.

Monozoik : Sadece bir sporozoit meydana getirme. Strobilası segmentasyon göstermeyen sestot. Strobilası segmentasyon göstermeyen sestod.

Monozomi : Turner sendromu ve birçok değişik durumda görüldüğü gibi; diploit bir hücrenin bir homolog çiftinden bir kromozomun yokluğu (2n-1).

Nükleosit monofosfat kinaz : ATP’nin terminal fosfat grubunun, nükleosit monofosfata transferini geri dönüşlü katalize eden enzim.

Rosanilin monohidroklorür : Füksin.

Sitidin monofosfat : Sitozin, riboz ve bir fosfat grubundan oluşan nükleotit. Sitozin, riboz ve bir fosfat grubu kapsayan nükleotit, sitidilat, CMP.

Sodyum karbonat monohidrat : Formülü Na2CO3H2O olan, 109 °C’de su kaybeden, 851 °C’de eriyen, suda çözünen, beyaz kristaller halinde olan ilaçlarda, fotoğrafcılıkta suyun pH kontrolünde, ayrıca yiyeceklerde kullanılan, kristal karbonat ve soda kristalleri olarak da bilinen bir madde.

Timidin monofosfat : Bir fosfat, timin ve deoksiribozdan oluşan nükleotit. Timin, riboz ve bir fosfat grubu kapsayan nükleotit, timidilat, TMP.

Üridin monofosfat : Urasil, riboz ve bir fosfat grubu kapsayan nükleotit, üridilat, UMP.

Vinil siklohekzen monoksit : Formülü CH2=CHC6H9O, yoğunluğu 0,9598 g/mL, k.n. 169 °C, d.n. 100 °C, parlama noktası 57,8 °C olan, suda az çözünen, polimerlerde ve organik sentezlerde kullanılan, tahriş edici, yanıcı sıvı bir madde.

Monogam : Tek eşli.

Monogami : Tek eşlilik.

Monografi : Bilimsel alanlarda özel bir konu veya sorun üzerine yazılan inceleme.

Monolog : Bir oyunda, kişilerden birinin kendi kendine yaptığı konuşma. Çevresindekilere fırsat vermeden bir kimsenin yaptığı konuşma. Bir kişinin dinleyicilere anlattığı, genellikle güldüren olay.

Monopol : Tekel.

Monoray : Tek bir raydan oluşan demir yolu.

Monoteist : Tek tanrıcı.

Monoteizm : Tek tanrıcılık.

Monotip : Harfleri ayrı ayrı dizip döken dizgi makinesi.

Monoton : Tekdüze.

Monotonlaşma : Monotonlaşmak durumu.

Monotonlaşmak : Monoton duruma gelmek.

Monotonluk : Tekdüzelik.

Diğer dillerde Mono anlamı nedir?

İngilizce'de Mono ne demek ? : manakin