Preserved türkçesi Preserved nedir

  • Masun.
  • Korunan.
  • Korunmuş.
  • Konserve yapmak.
  • Muhafaza etmek.
  • Korumak.

Preserved ile ilgili cümleler

English: They have preserved the building.
Turkish: Onlar binayı korudular.

English: Good traditions should be preserved.
Turkish: İyi geleneklerin korunması gerekir.

English: An interesting record is still preserved of the inhuman cruelties which were inflicted on this admirable young woman in the secret of the prison house where no eye pitied her and where no friendly hand composed her aching limbs.
Turkish: Hiçbir gözün ona acımadığı ve hiçbir sıcak elin onun ağrıyan bacaklarını yatıştırmadığı cezaevinin gizli bölümündeki hayranlık uyandıran genç bir kadına yapılan insanlık dışı zulümlerle ilgili ilginç bir kayıt hâlâ korunuyor.

English: Afghan democracy needs to be preserved even with nuclear bombs.
Turkish: Afgan demokrasinin bile nükleer bombalarla korunması gerekir.

English: Rainforests should be preserved.
Turkish: Yağmur ormanları korunmalı.

Preserved ingilizcede ne demek, Preserved nerede nasıl kullanılır?

Be preserved : Korunmak.

Well preserved : İyi durumda tutulmuş. Layıkıyla depolanmış. İyi korunmuş. Düzgünce saklanmış.

Unpreserved : Korunmayan. Saklanmamış saklanmayan. Korunmamış.

Preserve formatting during updates : Güncelleştirirken biçimlendirmeyi sürdür.

 

Game preserve : Av hayvanları için ayrılmış yer.

Preservation of environment : Doğa değerlerinin, çağbilim ve yapıtasarcılık yapıtlarının ekinsel ve ekonomik değerini artırdığı yerlerin, kamu kuruluşlarının koruyucu ve geliştirici yönelti ve izlencelerine konu yapılması. bk. çevrel denetim. Çevre korunması.

Life preserver : Topuzlu baston. Cankurtaran malzemesi. Cankurtaran. Cankurtaran simidi. Can yeleği.

Preserve : Konserve yapmak. Reçelini yapmak. Şekerleme. Zarardan korumak. Konservesini yapmak. Sürdürmek. Esirgemek. Korumak. Saklamak. Reçel.

Preservation of monuments : Anıtların ve çevresinin bakım, onarım ve değerlendirilmesine ilişkin kuralları ve yöneltileri uygulamaya geçirme eylemi. Anıtların korunması.

Preservable : Korunabilir. Saklanabilen. Saklanabilir. Korunabilen. Konservesi yapılabilir.

İngilizce Preserved Türkçe anlamı, Preserved eş anlamlısı

Sözcükler, direkt olarak Preserved ile ilgili eş anlamlı kelimeler olmayabilir. Kelime anlamı benzer olan sözcükler olabilirler.

Conserving : Koruyucu. Koruyan. Konservesini yapmak.

Sundried : Güneşte kurutulmuş.

Convoying : Refakat etmek. Birlikte gitmek. Yoldaşlık etmek. Yol arkadaşlığı. Katar. Eşlik etmek. Konvoy.

Holds : Almak. Alıkoymak. Barındırmak. Kaldırmak. Durmak. Devam etmek. Tutmak. Kavramak. Sadık kalmak. El koymak.

Well kept : Bakımlı.

Embower : Gizlemek. Gölgelemek (ağaçlar). Gölgelemek. Gölgelemek (ağaçlar veya ağaç dalları).

Hold : Geçerli olmak. Günlük çekimler arasından asıl filmde kullanılmak üzere ayrılmış başarılı çekim. Sahip olmak. El koymak. Karara bağlamak. (ağırlık) taşımak. Sadık kalmak. Tutuklu olarak tutmak. Barındırmak. Almak.

 

Clad : Örtülü. Sarılmış. Bürünmüş. Örtünmüş. Kılıflanmış. Yastık. Kaplı. Koruyucu bir tabakayla örtmek. Kaplanmış.

Convoy : Konvoy. Koruma. Katar. Birlikte gitmek. Yol arkadaşlığı. Kafile. Eşlik. Eşlik etmek. Yoldaşlık etmek.

Frozen : Buz kesilmiş. Kalpsiz. Kesin. Değişmez. Dondurulmuş. Camit. Soğuk. Buz kesmiş. Donmuş. Buz kesilen.

Preserved synonyms : smoke cured, crystalised, freeze dried, lyophilised, flash frozen, brine cured, salt cured, lyophilized, priviest, retained, screened, bring through, advocate, cured, canned, dried, preserve, conserve, corned, guarded, forfend, salted, cocoons, potted, pickled, candied, held, quick frozen, cocooned, maintained, saved, desiccated, privies.

Preserved zıt anlamlı kelimeler, Preserved kelime anlamı

Fresh : Serinlik. Taze. Körpe. Küstah. Canlı. Zinde. Yüzsüz. Acemilik. Taravet. Arsız.

Destroyed : İmha edilmiş. Kendinden geçmiş. Berbat. Telef olmuş. Harap olmuş. Tarafından yıkıldı. Tahrip edilmiş. Kafası kıyak. Mahvolmuş. Yıkılmış.