Fresh türkçesi Fresh nedir

  • Acemilik.
  • Küstah.
  • Körpe.
  • Yeni.
  • Hayat dolu.
  • Dirilik.
  • Dinç.
  • Canlı.
  • Zinde.
  • Işıl ışıl.
  • Giyilmemiş.
  • Yüzsüz.
  • Arsız.
  • Temiz.
  • Yeni olmuş.
  • Taravet.
  • Körpelik.
  • Serin.
  • Taze.
  • Acemi.
  • Günlük.
  • Serinlik.

Fresh ile ilgili cümleler

English: Ali enjoys the fresh air.
Turkish: Ali taze havayı sever.

English: After eight years of Bush the election of Obama was, for many, a breath of fresh air.
Turkish: Sekiz yıllık Bush döneminden sonra Obama'nın seçilmesi birçok kişi için bir nefes taze havaydı.

English: A refrigerator keeps food fresh for a long time.
Turkish: Bir buzdolabı yiyeceği uzun bir süre taze tutar.

English: Ali emptied the water out of the bottle before he refilled it with fresh water.
Turkish: Ali taze suyla yeniden doldurmadan önce, suyu şişeden boşalttı.

English: A fresh layer of snow covered the street.
Turkish: Taze bir kar tabakası caddeyi kapladı.

Fresh ingilizcede ne demek, Fresh nerede nasıl kullanılır?

Fresh air : Açık hava. Temiz hava. Kırsal bölge havası. Taze hava. Temiz saf hava.

Fresh air friend : Temiz hava delisi.

Fresh air inlet : Temiz hava girişi. Taze hava emme deliği. Taze hava girişi.

Fresh air ventilator : Taze hava vantilatörü.

Fresh bean : Taze fasulye.

Fresh meat : Yakında kesilmiş olan hayvandan kesilen et. Yeni gelenler. Taze et. Destek birlikleri (savaşta).

 

Fresh blood : Yeni eleman. Henüz kurumamış olan kan. Taze kan. Yeni ekler veya üyeler (işçiler, vs.). Yeni askerler (savaşta). Destek birlikleri.

Fresh fruit : Taze meyva. Yaş meyve.

Fresh food : Taze besin.

Fresh feed : Taze yem. Çok kısa bir süre önce üretilmiş veya toplanmış fakat depolanmamış, kurutulmamış veya konsarve edilmemiş yem.

İngilizce Fresh Türkçe anlamı, Fresh eş anlamlısı

Sözcükler, direkt olarak Fresh ile ilgili eş anlamlı kelimeler olmayabilir. Kelime anlamı benzer olan sözcükler olabilirler.

Chillier : Üşütücü. Soğuk. Soğuk bir şekilde. Frigo.

Inexperience : Görgüsüzlük. Toyluk. Yenilik. Deneyimsizlik. Tecrübesizlik. Cahillik. Hamlık. Çaylaklık.

Strong : Demir gibi. Alkollü. İstikrarlı. Keskin. Zorlu. İradeli. Koyu. Şiddetli. Sağlam. Yetenekli.

Datebook : Randevu defteri. Tarihlerin ve özel olayların kaydedildiği küçük defter. Ajanda.

Nippier : Soğuk. Acı (söz). İğneleyici. Acı. Çevik. Garson (bayan). Atik. Keskin tadı olan. Hızlı.

Muffed : Yüzüne gözüne bulaştırmak. Beceriksizlik. Becerememek. Yapamamak (bir işi). Acemice iş yapmak. Iska. Manşon. El kürkü. Boru bileziği.

Brasher : Sırnaşık. Aceleci. Atılgan. New york eyaletinde yerleşim yeri. Saygısız.

Airy : Hayali. Kendine bir hava veren. Havadar. Boş. İşe yaramaz. Neşeli. Çalım satan. Hafif. Çevik. Hava gibi hafif.

Flaring : Evaze. Parıltı. Parlak. Göz kamaştırıcı. Boru ağzını şişirme. Bir optik dizgede, görüntü yüzeyine düşen gereksiz ışık. Koni gibi açılma. Ağız genişletme (cam). Gösterişli.

Awkwardness : Eli işe yakışmazlık. Kullanışsızlık. Terslik. Hantallık. Münasebetsizlik. Biçimsizlik. Yakışık almayan. Sakarlık. Aksilik.

 

Fresh synonyms : fresh cut, new made, undecomposed, animate, tender, lack of experience, balds, brilliantly, dewier, brassy, clean, everyday, humming, day to day, clumsier, cool, liveliness, unspoilt, above ground, bald, algid, huskier, chaste, amateurish, hearty, green, daybooks, ardent, sap, bouncy, bunglers, bolder, diary.

Fresh zıt anlamlı kelimeler, Fresh kelime anlamı

Stale : Çiş (at, sığır). Bayatlamak. Bayat. Bozuk. Yorgun. Tükenmiş. Eskimek. Kaşanmak. Bayatlatmak. Adi.

Old : Pişkin. İhtiyar. Yaşlı. ...yaşında. Eski zamanlar. Köhne. Eskimiş. Kart. İhtiyarlamak. Deneyimli.

Staleness : Bitkinlik. Bayatlık. Yorgunluk. Yıpranmışlık.

Fresh ingilizce tanımı, definition of Fresh

Fresh kelimesinin İngilizce - İngilizce çevirisi (English to English) : Possessed of original life and vigor. Sound. To refresh. New and strong. To freshen. Unimpaired. A stream or spring of fresh water.