Pressures türkçesi Pressures nedir

Pressures ile ilgili cümleler

English: The pressures of supporting a big family are beginning to catch up with him.
Turkish: Büyük bir aileyi geçindirmenin sıkıntıları onunla arayı kapatmak için başlıyor.

Pressures ingilizcede ne demek, Pressures nerede nasıl kullanılır?

Cross pressures : Karşıt basınçlar. İçinde bulunduğu ayrımlı durumlar ya da üyesi bulunduğu değişik toplumsal katman ve kümeler dolayısıyla bir bireyin altında kaldığı çelişik etkiler.

Pressurestat : Buhar basıncına göre denetim sağlıyan aygıt. Buhar denetir. Presostat. Basınç ayarlayıcısı.

Pressure altitude : Basınç irtifası. Basınç rakımı. Basınç irtifaı. Basınç yüksekliği.

Pressure angle : Basınç açısı.

Pressure arch : Basınç kemeri. Basınç yayı.

Pressure cabin : Basınçlı kabin.

Pressure controller : Basınç ayarlayıcı. Basınç regülatörü. Basınç kontrolörü.

Pressure diverticulum : İtme divertikülümü. Basınç divertikülümü.

Pressure control : Basınç reglajı. Basınç denetimi. Basınç kontrolü.

Pressure cooker : Düdüklü tencere.

İngilizce Pressures Türkçe anlamı, Pressures eş anlamlısı

Sözcükler, direkt olarak Pressures ile ilgili eş anlamlı kelimeler olmayabilir. Kelime anlamı benzer olan sözcükler olabilirler.

 

Radiation pressure : Işınımın, yayılma doğrusuna dik bir düzlem üzerinde, birim yüzeye birim zamanda verdiği itim (impuis); (p = eıc, e = birim zamanda birim yüzeye gelen erke, c = ışik hızı). Işınım basıncı. Akımmıknatıssal ışınıma dik tutulan bir yüzeye etkiyen basınç. Fizik, uzay alanlarında kullanılır. Radyasyon basıncı.

Oppression : Bunalma. Zulüm. Zulum. Eziyet. Ezme. Boyunduruk. Zulmetme.

Bleed off : Gaz boşalmak. Yük atma. Boşaltma. Basınç boşalmak. Boşaltmak. Kaçırmak. Yük atmak. Kaçmak.

Narrowness : Kısıtlılık. Kısıntı. Sınırlama.

Balls ache : Rahatsızlık veren kimse veya şey (argo terim). Boyun ağrısı. Taşak ağrısı. Kıç ağrısı. Baş belası. Rahatsızlık.

Greyness : Grilik. Neşeli. Bozluk. Kır.

Coerce : Bir şeyi kabule zorlamak. Zorlamak. Baskı yapma. Tazyik etme. Baskı yapmak. Baskı altında tutmak. Mecbur etme. İcbar etme. Mecbur etmek.

Congestion : Sıkışıklık. Kan birikmesi. Kan toplanması. Yoğunluk. Kan hücumu. Kalabalık. Genellikle dolaşımın yoğun olduğu yollardan söz edilirken kullanılmakla birlikte, besleyemeyeceği ve kentsel işlevlerini gereği gibi yerine getiremeyeceği ölçüde büyümüş, yüzölçümü, işlevlerine dar gelmeye başlamış kentler için de kullanılan terim. Tıkanıklık. Birikme.

Drought : Kuraklık. Su kıtlığı. Kuruluk. Susuzluk. Nemsiz. Kıtlık. Kurak.

Press : Topluca ilerlemek. Çabuklaştırmak. Sıkmak (limon vb.). Hızlandırmak. Ütülemek. Zorlamak. Sıkmak. Bastırmak. Basım yoluyla çoğaltılarak, belirli zamanlarda çıkan basmalar.

Pressures synonyms : hydrostatic head, pressure level, iop, force per unit area, corpuscular radiation pressure, physical phenomenon, intraocular pressure, jam, coercions, agitation, constraints, ironing press, boredom, duresse, coercitive, coercing, constriction, having hard time, constraint, annoyance, suction, vapor pressure, angst, bore, stress, boredoms, affliction, grayness, urgencies, compulsion, coerces, piezo, bores.

 

Pressures zıt anlamlı kelimeler, Pressures kelime anlamı

Decompression : Basınç düşmesi. Boşaltma. Dekompresyon. Baskıyı azaltma. Basıncı azaltma. Basıncın herhangi bir biçimde ortadan kalkması. derin deniz dalgıçlarında ve yükseklere çıkan pilotlarda atmosferik basınçtaki azalmasının normal koşullarda da devam etmesi durumu. kontrol altına alınamaz ise dekompresyon hastalığı biçimlenir. yapay olarak bu durumun düzeltilmesine yönelik geliştirilen teknik. Açma. Basıncın düşürülmesi. Basınç düşürme. Yükün kaldırılması.

Refrain : Alıkoymak. Frenlemek. Sakınmak. Kendini tutmak. Nakarat. Çekinmek. Kaçınmak. Geri durmak.