Pull in türkçesi Pull in nedir

  • İstasyona girmek.
  • (araba) gelmek.
  • Çekmek.
  • Tutuklamak.
  • Kenara çekilip durmak.
  • (tren) istasyona girmek.
  • Hapse atmak.
  • Arabayı sürmek (bir yere).
  • Durdurmak (at).
  • (taşıt) kenara çekilip durmak.
  • Durmak.
  • Girmek (motorlu taşıt bir yere).
  • Çekmek (dizginleri veya ipi vb'ni).

Pull in ile ilgili cümleler

English: I saw Tom's car pull into the driveway.
Turkish: Tom'un arabasının araba yoluna girdiğini gördüm.

Pull in ingilizcede ne demek, Pull in nerede nasıl kullanılır?

Pull : Zorlu tırmanış. Nefes çekmek. Fırt. Koparmak. İçmek. İltimas. Kenara parketmek. Çekiş. Çevirmek (iş). Çekmek.

In : Halinde. Da. Çok moda olan. İçine. Mevsimi gelmiş. İç. İçeriye. İçeri. Gelmiş olan. Tutulan.

Cost pull inflation : Girdi fiyatlarındaki artış yüzünden fiyatlar genel düzeyinin yükselmesi. Maliyet enflasyonu.

Demand pull inflation : Talep çekişli enflasyon. İstem enflasyonu. Mal ve hizmetlere olan taleplerdeki aşırı talepten dolayı fiyatlarda oluşan artış. Talep enflasyonu. Toplam istemin toplam sunumu aşması durumunda ortaya çıkan enflasyon.

Pull a boner : Büyük bir pot kırmak. Büyük bir gaf yapmak.

Pull a face : Surat yapmak. Surat asmak. Yüzünü buruşturmak. Burun kıvırmak. Surat etmek.

İngilizce Pull in Türkçe anlamı, Pull in eş anlamlısı

Sözcükler, direkt olarak Pull in ile ilgili eş anlamlı kelimeler olmayabilir. Kelime anlamı benzer olan sözcükler olabilirler.

 

Apprehended : Korkuyla beklemek. Tutuklanan. Yakalanmış (suçlu). Tutuklu. Endişe etmek. Anlamak. Kavramak.

Apprehend : İdrak etmek. Endişe etmek. Korkuyla beklemek. Yakalamak. Tevkif etmek. Kavramak. Korkmak. Anlamak.

Imprison : Hapse koymak. Sınırlamak. Mahkum etmek. Yasaklamak. Hapsetmek. Mahpusluk.

Imprisons : Hapse koymak. Sınırlamak. Mahkum etmek. Yasaklamak. Mahpusluk. Hapsetmek.

Abidden : İkamet etmek. Baki kalmak. Beklemek. Sadık kalmak (vaade veya karara). Dayanmak. Sadık kalmak. Uymak. Katlanmak.

Shop : İşlik. Okul. Gammazlamak. İş. Esnafın perakende satış yaptığı, küçük zanaat sahiplerinin çalıştıkları yer, işyeri. Alışveriş etmek. Atölye. Kurum. Alışveriş yapmak.

Jail : Nezarethane. Kodes. Hapsetmek. Hapis. Nezaret. Hapishaneye kapatmak. Kafes. Cezaevi.

Allured : Cezbetmek. Ayartmak. Çekme. Aklını başından almak (argo terim). Çekici. Albeni. Büyülemek. Baştan çıkarmak. Aklını başından almak.

Absorbs : Kavramak. Kendine katmak. İşgal etmek. Emmek. Özümsemek. Sönümlemek (sarsıntıyı veya salınımı). Yutmak. Tüm dikkatini almak (iş veya sorun). Almak (dikkati veya enerjiyi veya zamanı veya parayı). Sönümlemek.

Absorb : Soğurma eylemi. Uzay, veterinerlik alanlarında kullanılır. Absorbe etmek. Sönümlemek (sarsıntıyı veya salınımı). Almak (dikkati veya enerjiyi veya zamanı veya parayı). Bir madde veya sıvıyı emmek, içine çekmek, içine almak, yutmak, absorbe. Özümsemek. Absorbe. Karşılamak (masrafı). Tüm dikkatini almak (iş veya sorun).

Pull in synonyms : abided, appeal, arrest, cut out, come to a stop, gaols, put away, abstract, shopped, cease, accite, allures, apprehending, discontinue, lock up, send up, impound, draw in, apprehends, ceases, clap on, be at a standstill, ceased, jails, abrook, been, come to rest, abide, clap into gaol, busting, come to a halt, bust, abides.