Spread türkçesi Spread nedir

  • Örtmek.
  • Fark.
  • Açılmak.
  • Şölen.
  • Bulaşma.
  • Kar oranı.
  • Ara.
  • Sermek.
  • Ekmeğe sürülen şey.
  • Yayılım.
  • Sirayet etmek (hastalık).
  • Kenara çekilmek.
  • Açıklık.
  • Sıçramak.
  • Taşınır değerler borsasında piyasa yapıcı tarafından belirlenen alış ve satış fiyatları arasındaki fark. kredi faizlerinde geri ödeme riskine göre belirlenen faiz farkı.
  • İktisat alanında kullanılır.
  • Açmak.
  • Aynı konuyu yazan karşılıklı iki sayfa (gazete).
  • Genişlik.
  • Yayılma.
  • Uzanıp gitmek.
  • Genişleme.
  • Bulaşmak.
  • Bölüştürmek.
  • Kurmak (sofrayı).
  • Dağılma.
  • Ziyafet.
  • Saçılmak.
  • Meydan almak.
  • Yaymak.
  • Sapma (balistik).
  • Yayılmak.
  • Yayılış.
  • Dağıtmak.
  • Bölmek.
  • Şişmanlık.
  • Uzatma.
  • Örtü.
  • Sürüştürmek.
  • Sürmek.

Spread ile ilgili cümleler

English: Ali spread some strawberry jam on a slice of bread.
Turkish: Ali bir dilim ekmeğe çilek reçeli sürdü.

English: A cold snap spread across Europe.
Turkish: Bir soğuk hava dalgası Avrupa'ya yayıldı.

English: A fire can spread faster than you can run.
Turkish: Bir yangın senin koşabileceğinden daha hızlı yayılır.

English: A dreary landscape spread out for miles in all directions.
Turkish: Kasvetli bir manzara, her yöne millerce yayıldı.

English: After he died, he wanted his ashes spread over the ocean.
Turkish: O öldükten sonra küllerinin okyanusa atılmasını istedi.

 

Spread ingilizcede ne demek, Spread nerede nasıl kullanılır?

Spread about : Yaymak.

Spread abroad : Kulaktan kulağa yayılmak. Herkese yaymak. Yaymak (dedikodu vb.).

Spread around : Çevreye yayılmak. Çevreye yaymak.

Spread butter on bread : Ekmeğe yağ sürmek. Ekmek üzerine tereyağı sürmek.

Spread eagle : El ve ayaklarını birbirine değdirme (buz pateni). Aşırı milliyetçilik. Gergin kanatlı kartal. Şovenizm. Kartal duruşu pozisyonu.

Spread eagled : Kol ve bacakları yana açılmış olarak yatmak.

Spread over : Yayılmak. Sermek. Sarmak. İstila etmek.

Spread out the table : Masayı kurmak. Sofrayı kurmak.

Spread foundation : Sığ temel. Radye temel. Yüzeysel temel. Yayık taban.

Spread oneself too thin : Kırk tarakta bezi olmak.

İngilizce Spread Türkçe anlamı, Spread eş anlamlısı

Sözcükler, direkt olarak Spread ile ilgili eş anlamlı kelimeler olmayabilir. Kelime anlamı benzer olan sözcükler olabilirler.

Ampleness : Çokluk. Bolluk. Etraflılık. Büyüklük.

Conveys : Taşımak. İblağ etmek. Yollamak. Nakletmek. Taşımak götürmek. İletmek. Bildirmek. Aksettirmek. Götürmek.

Strew : Neşretmek. Serpmek. Saçmak. Serpiştirmek. Dağılmak.

Come untied : Çözülmek.

Carve up : Bıçaklamak. Paylaştırmak. Taksim etmek.

Elongation : Gezegen-yer-güneş üçlüsünün oluşturduğu açı; yer'den gezegene ve güneş'e bakan iki doğrultu arasındaki açı. Uzama. Isıtma ya da çekme ile bir cismin boyca büyümesi. Germe. Devam. Uzanma. Sürdürme. Fizik, uzay, madencilik, veterinerlik alanlarında kullanılır. Elongasyon.

Candor : Açık kalplilik. Samimiyet. Toksözlülük. Tarafsızlık. Açık sözlülük. Açıkyüreklilik. Saflık. Asıl fikrini söyleme. Doğruluk.

 

Broadcasts : Saçmak. Ekmek (tohum). Yayımlamak. Duyurmak. Yayınlar. Yayın yapmak (radyo ve televizyon terimi).

Drail : Takip etmek. Bulaştırmak. Sürüklemek.

Spread synonyms : bring up in conversation, continuance, allot, apartness, candidness, discharge, caparisoned, banish, cot, adiposities, deal, diffuse, budded, breadth, candidnesses, chubbiness, fullness, expanse, difference, whoopla, disparities, expansions, cachets, metastasize, deployments, corpulencies, cavorts, conveyed, extension, elongations, transmission, discrepancy, break open.

Spread zıt anlamlı kelimeler, Spread kelime anlamı

Gather : Bir araya gelmek. Biriktirmek. Büyümek. Büzgü yapmak. Kendini toplamak. Toparlanmak. İrin toplamak. Devşirmek. Kazanmak.

Stand still : Kıpırdamamak. Hareketsiz kalmak. Hareket etmemek. Kımıldamadan durmak. Hareketsiz durmak. Kımıldamamak.

Spread ingilizce tanımı, definition of Spread

Spread kelimesinin İngilizce - İngilizce çevirisi (English to English) : To be extended or stretched. To spread a tent or a sail. To extend in length and breadth, or in breadth only. To open. As, to spread a carpet. To stretch or expand to a broad or broader surface or extent. An arbitrage transaction operated by buying and selling simultaneously in two separate markets, as Chicago and New York, when there is an abnormal difference in price between the two markets. It is called a when the difference in price is less than the normal one. Extent. To unfurl. Compass. To expand. To extend in length and breadth in all directions, or in breadth only.