That is to say türkçesi That is to say nedir

  • Bir başka deyişle.
  • Bir başka ifadeyle.
  • Demek ki.
  • Bu demek oluyor ki.
  • Yani.
  • Şöyle ki.

That is to say ile ilgili cümleler

English: They are leaving in three days, that is to say June 10th.
Turkish: Onlar üç gün içinde gidiyorlar. Yani 10 Haziran'da.

English: A party will be held next Saturday, that is to say, on August 25th.
Turkish: Gelecek Cumartesi, yani 25 Ağustos'ta bir parti düzenlenecek.

English: He is a man of great knowledge, that is to say, a walking dictionary.
Turkish: Engin bilgi sahibi bir adam o; diğer bir ifadeyle ayaklı sözlük gibi.

That is to say ingilizcede ne demek, That is to say nerede nasıl kullanılır?

That : İçin. Şu. O kadar. Bu kadar. Diye. Öteki. O. -en. -dığı. Ki.

Is : -dır. Uluslararası sistem. Bilim adamları için bütün kalıcı metrik sistem (uzunluk, zaman, elektrik akımı, sıcaklık, ışık şiddeti, madde miktarı ve kütle temel ölçü birimleri ile). -dir. Olmak.

To : İla. Göre. Karşı. E. İle. Oranla. Kadar. -e göre. -e kadar. Arasında.

Say : Varsaymak. Söylemek. Tekrarlamak. Okumak (dua). Farzetmek. Okumak. Söz. Demek. Son söz. Buyurmak.

That is : Yani.

That is another pair of shoes : Bu tamamen farklı bir konu. Bu kesinlikle ayrı bir konu. Bu başka bir ayakkabı çifti.

That is all : Hepsinin özeti. İşin özü bu. Hepsi bu.

 

That is another story : Bu başka konu.

That is no concern of mine : Beni ilgilendirmez.

İngilizce That is to say Türkçe anlamı, That is to say eş anlamlısı

Sözcükler, direkt olarak That is to say ile ilgili eş anlamlı kelimeler olmayabilir. Kelime anlamı benzer olan sözcükler olabilirler.

So : Bu yüzden. Öyle mi. Özel düğüme geçiş damgası. Güya. Öyle. Kafi. Böyle. Şöyle.

So much so that : Öyle ki. Hatta o kadar ki. Zaten. O dereceye ki. O kadar ki.

In short : Kısacası. Sözün kısası. Kısaca. Hulasa. Özetlersek. Özetleyecek olursak. Açıkçası. Muhtasar olarak. Velhasıl.

So to speak : Öyle de denebilir. Tabir caizse. Adeta. Deyim yerindeyse. Tabiri caizse.

In this case : Öyleyse. Bu vakada. Bu durumda. Bu halde. Böyleyse. Bu takdirde.

In a word : Kısaca söyleyecek olursak. Hulasa. Kısacası. Sözün özü. Tek kelimeyle. Sözün kısası. Bir kelimeyle. Kısaca.

Viz : Demek oluyor ki.

In a sense : Bir bakıma. Bir şekilde. Bir anlamda. Bir yönden. Bir manada.

That is to say synonyms : scilicet, to wit, nominately, that means, namely, that is, you know, as follows, idest, ie, therefore, scil, id est, in other words.