Vuru nedir, Vuru ne demek

Bir fizik terimi olarak tanımı:

Sıklıkları yakın iki dalganın girişimi ile oluşan ve sıklığı, sıklıklar çıkarımına eşit olan dalga.

Sinema ve Televizyon dünyasındaki anlamı:

Son derece kısa süren im.

Değeri genellikle değişmez olan bir nicelikte ortaya çıkan ani yükselme, artış.

Bilimsel terim anlamı:

mekanik: Bir makinenin piston, sıkacak ve benzeri gibi parçalarının devimi, gidiş gelişi.

yankıbilim: Birbirine yakın sıklıkta iki müzik sesinin bir anda yayımlanmasıyla duyulan ve ses yeğinliğinin belli aralıklarla değişmesi biçiminde ortaya çıkan olay.

radyoculuk: Eş çevrimde oluşan yakın sıklıktaki iki titreşimin karışmasından doğan olay.

İngilizce'de Vuru ne demek? Vuru ingilizcesi nedir?:

beat, pulse, impulse, stroke

Fransızca'da Vuru ne demek?:

coup

Osmanlıca Vuru ne demek? Vuru Osmanlıca'da ne anlama gelir?:

darabân

Vuru anlamı, tanımı:

Vurucu : Etkileyici. Silah attığında hedefini vuran.

Vurucu güç : Silah gücü yüksek, özel eğitim görmüş askerî birlik, vurucu tim. Sivil bir kuruluş içinde etkili silahlarla donatılan birlik.

Vurucu tim : Vurucu güç.

Vuruculuk : Vurucu olma durumu.

Vuruk : Çarpık, çarpılmış.

Vurulma : Vurulmak işi.

 

Vurulmak : Vurma işine konu olmak. Âşık olmak, gönül kaptırmak, sevdalanmak.

Vuruluş : Vurulma işi.

Vurunma : Vurunmak işi.

Vurunmak : Kendine vurmak. Giyinmek, örtünmek. Koymak.

Vuruntu : Ateşleme bozukluğu veya yanmanın sıra dışı olması sebebiyle bir motorun içinden gelen gürültü.

Vurup kafayı yatmak : Uykusu geldiğinde hemen yatmak.

Vuruş : Tempo. Vurma işi. Bir ölçüyü oluşturan eşit sürelerden her biri, darp. Bir kuvvetin etkileme süresi ile şiddetinin çarpımından çıkarılan nicelik.

Vuruşkan : Dövüşken.

Vuruşkanlık : Dövüşkenlik.

Vuruşma : Vuruşmak işi.

Vuruşmak : Birbirini vurmak, dövüşmek. Savaşmak, çarpışmak.

Başlama vuruşu : Futbolda oyuna ilk başlamada veya her golden sonra topu orta yuvarlağın merkezinde yeniden oyuna sokmak için yapılmış olan vuruş, santra.

Beyninden vurulmuşa dönmek : Beklenmedik bir durum karşısında olağanüstü bir üzüntü ve şaşkınlığa uğramak.

Ceza vuruşu : Ceza atışı.

Çift vuruş : Kurala aykırı ancak kasıtlı olmayan bir davranış dolayısıyla topun doğrudan doğruya kaleye vurulamadığı, iki vuruşlu bir ceza türü, endirekt atış.

Dış vurum : Dışa vurum.

Dış vurumcu : Dışa vurumcu.

Dışa vurum : Ruhsal olayların belli işaret veya tasvirlerle yansıtılması, insan ruhunun algılanabilecek biçimde kendini dışa yansıtması, ifade, dış vurum.

Dışa vurumcu : Eserlerinde hikâye etmeye, tahkiyeye ağırlık veren yazar, dış vurumcu, anlatımcı, ekspresyonist.

Dışa vurumculuk : Olayların, varlıkların gerçekten olduğu gibi değil de sanatçının iç dünyasına göre anlatılması anlayışına dayanan sanat akımı, dış vurumculuk, anlatımcılık, ekspresyonizm.

 

Kale vuruşu : Futbolda topun karşı takım oyuncuları tarafından kale çizgisi dışına çıkarılması sonucunda, genellikle kaleci aracılığıyla oyuna yeniden başlanması için yapılmış olan atış.

Korner vuruşu : Köşe atışı.

Köşe vuruşu : Köşe atışı.

Önleyici vuruş : Dış politikada taraflardan birinin saldırısını önlemek amacıyla önceden müdahalede bulunma.

Serbest vuruş : Bir oyuncunun kural dışı davranışta bulunması üzerine, kural dışı davranışın yapıldığı noktadan karşı takım oyuncularının yaptığı vuruş, frikik.

Yıldırımla vurulmuşa dönmek : Yıldırım çarpmışa dönmek.

Kasılma : Kasılmak işi, takallüs.

Atım : Atma işi. Atılan bir şeyin gidebildiği uzaklık.

Hareket : Kas ve eklemlerin, belli doğal şartlar içerisinde işlemeleri sonucu vücut bölümlerinde düzenli ve olumlu etkilerle oluşturdukları yer değişimi. Deprem. Yola çıkma. Vücudu oynatma, kıpırdatma veya kımıldanma. Davranış, tutum. Demir yollarında katarların düzenlenmesi ve hangi saatlerde yola çıkıp hangi duraklarda karşılaşacaklarını düzenleme işleri. Bir cismin durumunun ve yerinin değişmesi, devinim, aksiyon. Bir parçanın yavaşlık, çabukluk derecesi. Belirli bir amaca varmak için birbiri ardınca yapılmış olan ilerlemeler, akım. Devinim.

Vuru eşlemesi : Alıcıda düzenli aralıklarla üretilen bir dizi vurunun, mıknatıslı kuşağa da geçirilmesine, bu vuruların bir çeşit elektronik diş deliği işlevi görmesine dayanan, görüntü ile ses kuşağının eşlemeli saptanması olanağı bulunmadığı vakit, eşlemeyi sağlamak için başvurulan yöntem.

Vurucu gırıcı : Hayta

Vurucu kuş : Yırtıcı kuş.

Vurucular vurasıca : Kötü bir ölümle ölesice (ilenç).

Vurulabilme : Vurulabilmek işi.

Vurulabilmek : Vurulma imkânı veya olasılığı bulunmak.

Vurulmah : Aşık olmak

Vuruluverme : Vuruluvermek işi.

Vuruluvermek : Ansızın vurulmak.

Vurum : Yüreğin çalışması sonucu atardamarlarda görülen atış hâli. Nabız. (biyoloji) Yüreğin çalışması sonucu,atardamarlarda görülen atış hali.

Vuru ile ilgili Cümleler

  • Vuruldum!
  • Merhametimden şüphe edeni vururum.
  • Vuruldum.
  • Vurulma hakkında endişe etmeden bu caddede yürüyebilmeyi istiyorum.
  • Ali evinin önünde vurularak öldürüldü.
  • Vuruldular.
  • Vuruldun mu?
  • Ben üç kez silahla vuruldum.
  • O vuruldu ve sokakta ölüme terk edildi.
  • Ali alnından vuruldu.
  • Ali vurularak öldürüldü.
  • Birkaç sivil, paralı askerler tarafından vuruldular.
  • Vurucu topa vurabilir mi yoksa ıskalar mı?
  • Vurulduk.

Diğer dillerde Vuru anlamı nedir?

İngilizce'de Vuru ne demek? : beat, impulse, pulse

Rusça'da Vuru : n. пульсация (F)