Ödev nedir, Ödev ne demek
- Yapılması, yerine getirilmesi, insanlık duygusu, töre ve yasa bakımından gerekli olan iş veya davranış, vazife, vecibe
- Öğretmenin öğrencilere okul dışında yapmaları için verdiği çalışma.
"Ödev" ile ilgili cümle
- "Öğretmenleri ödev vermiş, ders çalışıyorlar." - A. Ümit
- "Şimdiye kadar ihmal ettiğim için kendimi suçlu saydığım bir ödevi yerine getirdim." - N. Hikmet
Eğitim alanındaki sözlük anlamı:
Tek bir öğrenciye ya da bütün bir sınıfa, üzerinde düşünmeleri ve çalışmaları için verilen konu, sorun, iş. bk. ev ödevi, sınıf ödevi.
Belli bir ders konusu ya da ünitesi ile ilgili olarak öğrencinin yapması gereken zihin ya da beden çalışması.
Felsefi anlamı:
Yapmak zorunda olduğumuz, yapmamız gereken şey; ahlakça yükümlü olduğumuz şey. Ödev duygusu:
Ödevlere karşı sorumluluk duygusu.
İstemelerimizin belirleyicisi olarak ahlak yasası üzerine bilinç (Kant).
Hukuki terim anlamı:
vazîfe. ~ ler: vezâif, vazîfeler.
İngilizce'de Ödev ne demek? Ödev ingilizcesi nedir?:
assignement, duty
Ödev kısaca anlamı, tanımı:
Ödev bilmek : Bir şey yapmayı kendisi için yerine getirilmesi zorunlu bir iş olarak kabul etmek, borç bilmek.
Ödev bilimi : Bir mesleği uygularken uyulması gereken ahlaki değer ve etik kuralları inceleyen bilim dalı, deontoloji.
Performans ödevi : Öğrencinin herhangi bir konuyla ilgili bilgisinin ve yeteneğinin düzeyini ölçebilmek için verilen ev ödevi.
Ödev bilimsel : Ödev bilimi ile ilgili, deontolojik.
Ödevcil : Ödevine bağlı olan, ödevlerini yerine getirmeyi seven, vazifeşinas.
Ödevlendirilme : Ödevlendirilmek işi.
Ödevlendirilmek : Ödevlendirme işine konu olmak.
Ödevlendirme : Ödevlendirmek işi.
Ödevlendirmek : Birine ödev vermek.
Ödevli : Ödev yüklenmiş olan, vazifeli.
Yapılma : Yapılmış. Yapılmak işi.
Getirilme : Getirilmek işi.
İnsanlık : İnsanı insan yapan, insanın doğasını oluşturan niteliklerin hepsi, insaniyet. İnsanın değerini, saygınlığını veren öz, insana yaraşır yaşama ve düşünme ilkesi, insaniyet. Doğru dürüst insana yakışır durum, adamlık, âdemiyet. İnsanların tümü, beşeriyet. İnsan olma durumu, insaniyet. İnsanca davranma, insaniyet. İnsanı sevme, insan sevgisi, insancıl olma, insaniyet.
Duygu : Duyularla algılama, his. Önsezi. Belirli nesne, olay veya bireylerin insanın iç dünyasında uyandırdığı izlenim. Nesneleri veya olayları ahlaki ve estetik yönden değerlendirme yeteneği. Kendine özgü bir ruhsal hareket ve hareketlilik.
Töre : Bir toplumdaki ahlaki davranış biçimleri, adap. Bir toplulukta benimsenmiş, yerleşmiş davranış ve yaşama biçimlerinin, kuralların, görenek ve geleneklerin, ortaklaşa alışkanlıkların, tutulan yolların bütünü, âdet.
Bakım : Birinin beslenme, giyinme vb. gereksinimlerini üstlenme ve sağlama işi. Bir şeyin iyi gelişmesi, iyi bir durumda kalması için verilen emek. Bakma işi.
Gerek : Gerçekleşmesi zorunlu olarak beklenen, lazım. İcap.
Ödev bilmek : bir şey yapmayı kendisi için yerine getirilmesi zorunlu bir iş olarak kabul etmek, borç bilmek.
Ödev dağıtıcılığı : ( ) eşdeğerliğini dile getiren ödev mantığı kuralı.
Ödev değillemesi : ( ) eşdeğerliklerini dile getiren ödev mantığı kuralları.
Ödev etiği : Ödev duygusu dışında ahlaki değer taşıyan hiçbir motif olmadığını, bir eylemin sadece ödev ve yükümlülük duygusuyla yapıldığı zaman gerçek bir ahlaki değer taşıyabileceğini savunan etik görüş.
Ödev mantığı : Temel mantığa ödevsel yöneticileri katmakla oluşturulan genleşmiş mantık dizgesi. || Anl. yükümlülük mantığı, düzgüsel dizgeler mantığı Ö ödev, İ izin yöneticileri olduğunda başlıca ödev mantığı kuralları şöyledir: ( )
Ödev yöneticisi : p gibi bir önermeden Öp (p ödevdir) önermesini oluşturan doğrusal olmayan birli eklem. || Öp önermesinin ( ) tamdurumunda doğru olması, p önermesinin ( ) ın ödevsel almaşığı olan (...) gibi her tamdurumda doğru olması demektir. Ödev yöneticisinin ikillisi izin yöneticisidir: ( )
Ödevbilim : Herhangi bir meslekten olan kişilerin birbirleri ve başkaları ile olan ilişkilerinde izlemeleri gereken ahlak ilkeleri ve yerine getirmek zorunda bulundukları ödevler üzerinde duran bilim dalı.
Ödevce yetkin tamdurum : Ödev olan her durumun gerçek olduğu ya da biçimsel olarak: (...)koşulunu yerine getiren (...)tamdurumu.
Ödevler : Devlet alacaklarına ilişkin haklarla vergilerin gereği gibi gerçekleşmesi, izlenilmesi ve alınması sağlanılmak üzere yasalarıyla görevlilerine verilmiş, yapılmaması halinde sorumluluğu gerektiren ödevler.
Ödevsel almaşıktık bağıntısı : ( ) de yansımalı olan (...) gibi bir almaşık bağıntısı.
Ödev ile ilgili Cümleler
- Bu, ödevimi bitirdikten sonra okuduğum kitap.
- Ödevimde bana yardımcı olman çok hoştu.
- Ödevime yardımcı olduğun için sana minnettarım.
- Onun ödevi uzun bir zaman sürecek.
- Ödev kolayca yapıldı.
- Ödevimde bana yardım etmen çok hoş.
- Ali ev ödevini yapmayı bıraktı ve ışığı kapattı.
- Ödevimde bana yardım edebilir misin?
- Neredeyse ödevimi yaptım.
- Bu ödev çok uzun sürecek.
- Ödev, düşündüğümden daha fazla vaktimi aldı.
- O bazen kız kardeşine dönem ödevlerini yazdırır.
- Ödev gelecek Pazartesi teslim edilecek.
- Bu ödev fazla zaman gerektirecek.
Diğer dillerde Ödev anlamı nedir?
İngilizce'de Ödev ne demek? : n. duty, obligation, assignment, homework, schoolwork, incumbency, task, theme
Fransızca'da Ödev : devoir [le], obligation [la], ordre [le], tâche [la]
Almanca'da Ödev : n. Aufgabe
Rusça'da Ödev : n. долг (M), обязанность (F), задача (F), задание (N), поручение (N)
Bu kısımda Ödev nedir? Ödev ne demek? gibi ya da benzeri soruları üye olmadan pratik bir biçimde hemen sorabilir, daha sonra kısaca Ödev tanımı, açılımı, kelime anlamı hakkında ansiklopedik bilgi verebilir veya dilerseniz Ödev hakkında sözler yazılar ile ingilizce veya almanca sözlük anlamı paylaşabilir, diğer web sitelerinden de birçok kaynaklar sunabilirsiniz. Spam veya çok kısa yazılan mesajlar yayınlanmayacaktır.