Afan nedir, Afan ne demek

Yerel Türkçe'deki anlamı:

Yürek oynaması, çarpıntı, helecan, tasa, iç sıkıntısı, hafakan.

Afan tanımı, anlamı

Afana : Bereketsiz (çokça beyaz ekmek hakkında)

Afana etmek : Çarçur etmek, ziyan etmek: Parayı afana etti gitti.

Afana tufana çevirmek : Allak bullak etmek, alt üst etmek.

Afanipteriozis : Pire ısırığıyla meydana gelen hastalık.

Afanslan : Birden, ansızın.

Afanta : Avanta. Bedava, beleş.

Yürek oynaması : Yürek çarpıntısı. [Bakınız: yürek atması]. Aşırı korku. Kalp çarpıntısı, hafakan.

Çarpıntı : Kalbin hızlı ve sık vurması.

Helecan : Kalp çarpıntısı, çırpıntı.

Hafakan : Sıkıntı, çarpıntı, afakan.

Sıkıntı : İşsizlik, tekdüzelik, bezginlik vb. sebeplerden doğan ruhsal yorgunluk, cefa, eziyet. Bir bozukluğun, karışıklığın sebep olduğu etkili ve sürekli yorgunluk, mihnet. Bulunmama durumu. Yokluk ve parasızlığın yol açtığı geçim darlığı. Sorun, mesele, sendrom, problem.

Oynama : Oynamak işi.

Yürek : Kalp. Mide, karın, iç. Kupa. Bir kimsenin ruhsal yönü, gönül. Acıma duygusu. Herhangi bir şeyden çekinmeme, korkmama, yüreklilik, korkusuzluk, cesaret.

Çarpı : Kaba sıva, çarpma sıva. Birbiriyle çarpılan iki sayı arasına konulan işaret: "a x b" veya "a . b", "a çarpı b" diye okunur.

Yüre : Çevre. Değirmenlerde, taşla kasnak arasında kalan ve hayvan yemi olarak kullanılan salt un. Kağnı arabasının tekerleğindeki ağaç kesim. İç, yan. Giz, sır. Duyunç, vicdan.

 

Hele : Özellikle. "Sonunda" anlamıyla geciken davranışları bildirmek için kullanılan bir söz. Uyarma, korkutma veya söz verme anlatan bir söz.

Çarp : Gelişi güzel çizilmiş, eğri.

Tasa : Üzüntülü düşünce durumu, kaygı, endişe, gam. Tatmin edici olmayan veya tedirgin eden durumların ortaya çıkmasını önleyebilmede, güvensizlik içinde bulunulduğunda duyulan tedirgin edici duygu.

Sıkı : Dar. Güçlü ve çabuk, hızlı. Disiplin. İyice sıkıştırılmış, doldurulmuş, tıkız, gevşek olmayan. Dikkatli, titiz ve göz yummadan uygulanan. Zorlu, güçlü ve etkili. Cimri. Ağızdan dolma ateşli silahlarda, barut ve kurşunun üstünden namluya sokulup bastırılan bez ve kâğıt parçaları vb. şeylerin tümü. Zorlayıcı durum. Yoğun. İlkelerine çok bağlı, hoşgörüsü olmayan, katı. Sıkıca, iyice.

İç : Herhangi bir durumun, cismin veya alanın sınırları arasında bulunan bir yer, dâhil, dış karşıtı. Muhteva. Bir ülke, şehir, topluluk vb.nde olan veya yapılan. Kabuğu olan veya dışı kabuk durumunda bulunan yiyeceklerde kabuğun sardığı bölüm. Değişik yemeklerde kullanılmak üzere et ile sebzelerin ince kıyımının karıştırılması ve yoğrulmasıyla meydana getirilen karışım. Cisimlerin yüzeyleri arasında kalan her nokta. Mide, bağırsak, karın. Ten ile dış giysiler arası. Oyuk şeylerin boşluğu. Akıl, gönül, irade gibi insanın manevi varlığını oluşturan şeylerden herhangi biri. Nesnelerin veya kimselerin arasında bulunan nesne veya kimse, ara. Pirinç, soğan ve baharatla hazırlanan, dolmalarda kullanılan karışım. İnsanın manevi varlığıyla ilgili olan. Somut kavramlarda iki veya ikiden çok şeyde merkeze daha yakın olan.

Diğer dillerde Afaji anlamı nedir?

İngilizce'de Afaji ne demek ? : aphagia