Afana tufana çevirmek nedir, Afana tufana çevirmek ne demek

Yerel Türkçe'deki anlamı:

Allak bullak etmek, alt üst etmek.

Afana tufana çevirmek anlamı, tanımı

Afan : Yürek oynaması, çarpıntı, helecan, tasa, iç sıkıntısı, hafakan

Afana : Bereketsiz (çokça beyaz ekmek hakkında).

Tufa : Çene ya da çene kemiği. Dokunan ipliği sıkıştırmaya yarayan bir çeşit araç. Yanak çukuru. Çöplük. Çalı kümeleri. Dokuma tezgahında sıkıştırıcı parça. Kem.

Tufana : Büyük balık ağı. Yiğit, iriyarı.

Çevirme : Çevirmek işi, tedvir. Çevrilmiş, tercüme edilmiş. Uzaktan dolaşıp düşmanın yan gerilerine düşerek onu istemediği bir durumda dövüşmek zorunda bırakma, sarma, muhasara. Kuzu, oğlak vb. hayvanların şişte, kor üzerinde çevrilerek pişirilmişi. Dikenlerden, ağaç dallarından yapılmış duvar. Bir müzik parçasındaki aralığın veya bir cümle parçasının tiz sesini pese, pes sesini tize dönüştürmek işi.

Çevirmek : Bir şeyin yönünü değiştirmek. İşlemek, yapmak. Geri göndermek. Çeviri yapmak. Yolundan alıkoymak, yoldan döndürmek. Kâğıt oyunu oynamak. Yönetmek, idare etmek. Bir giyeceği söküp iç yüzünü dışa getirmek. Öteki yüzünü görünür duruma getirmek. Döndürerek hareket ettirmek. Bir durumdan başka duruma geçmek. Bir durumdan başka duruma getirmek, dönüştürmek. Durdurmak. Çevrilemek, tevil etmek. Bir yerin çevresini bir şeyle sarmak, kuşatmak.

 

Tufan : Nuh Peygamber zamanında yağan ve bütün dünyayı su altında bırakan şiddetli yağmur. Şiddetli yağmur. Çok yoğun ya da şiddetli şey.

Allak bullak : Altüst, karmakarışık.

Bullak : Her tarafı sallanan. Kalaycı çırağı.

Bulla : Abla. Ağa karısı, hayvan sahibi kadın, hanım, karı. Teyze. [Bakınız: böle]. [Bakınız: bılla]. [Bakınız: bülüç]. Yeni ötmeye başlayan horoz. Civciv. Kabarcık; balıklarda gaz kesesinin çeperleri kalınlaşmış ön ucundan çıkan iki ince kanalın açıldığı, içi zarla örtülü, alt kısmı gaz, üst kısmı perilenf içeren bölmeli çukurluk. Kabarcık, kesecik, baloncuk. Lernacopodidae ailesindeki dişi kopepod kabukluların baş ve maksillar bezlerinden salgılanan, maksillanın sürekli olarak bağlı olduğu tutunmaya yarayan ölü yapı. Deri veya mukozalarda yuvarlak, bezelye büyüklüğünde veya daha büyük, seröz sıvı içeren lezyon, vezikülden daha büyük şişlik.

Etmek : Bir işi yapmak. "İyi, kötü" zarflarıyla birlikte davranmak. Demek, söylemek. Eşit değer kazanmak. Birini bir şeyden yoksun bırakmak. Küçük ya da büyük abdestini yapmak. Bulmak, erişmek. Herhangi bir değerde olmak. Kötülükte bulunmak.

Etme : Etmek işi.

Alla : Allah.

Üst : Bir şeyin yukarı, göğe doğru olan yanı, üzeri, fevk, alt karşıtı. Sınıflamalarda temel olarak alınan bir tipe göre ileri derecede olan. Bir şeyin dış yüzü, yüzey. Bir şeyin görülen yanı, yüzü. Birine göre yüksek aşamada olan kimse, mafevk. Vücut, beden. Öte, arka. Giyecek, giysi. Birkaç şeyden birbirine göre yukarıda olan. Artan, geriye kalan bölüm.

Alt : Bir şeyin yere bakan yanı, zir, üst karşıtı. Birkaç şeyden aşağıda olan. Bir şeyin yere yakın bölümü. Birine göre daha aşağı mevkide olan kimse, madun. Sınıflamalarda ikinci derecede olan. Bir nesnenin tabanı. Oturulurken uyluk kemiklerinin yere gelen bölümü.

Diğer dillerde Afaji anlamı nedir?

İngilizce'de Afaji ne demek ? : aphagia