Bring under türkçesi Bring under nedir

  • Mutsuz etmek.
  • Neşesini kaçırmak.
  • Üzmek.
  • Boyun eğdirmek.

Bring under ingilizcede ne demek, Bring under nerede nasıl kullanılır?

Bring : Kandırmak. Razı etmek. Belirtmek. Getirmek. Sebebiyet vermek. Vermek (ceza). Doğurmak. Kazandırmak. Neden olmak. Ayıltmak.

Under : Aşağısına. Altına. -den eksik. Altta. -den aşağı. Alt. Halinde. Emrinde. Altından. Daha küçük.

Bring under control : Hakim olmak. Anlam çıkarmak. Kontrol altına almak. Kontrolüne almak. Üzerinde egemenlik kurmak. Dizginlemek. Gem vurmak.

Bring into the world : Dünyaya getirmek. Babası olmak. Üretmek. Doğurmak. Yaratmak.

Bring a lawsuit : Dava açmak. Mahkeme açmak.

Bring a unit up to strength : Bir grubun mevcudunu tamamlamak.

İngilizce Bring under Türkçe anlamı, Bring under eş anlamlısı

Sözcükler, direkt olarak Bring under ile ilgili eş anlamlı kelimeler olmayabilir. Kelime anlamı benzer olan sözcükler olabilirler.

Subjected : Çektirmek. Mecbur etmek. Etmek. Maruz bırakmak.

Overpowers : Zararsız hale getirmek. Yenmek. Kaba kuvvet kullanarak (birini) etkisiz hale getirmek. Tepelemek. Kahretmek. Mecal bırakmamak. (bir duyguya) hakim olamamak. Hakkından gelmek. Ezmek.

Agitating : Karıştırmalı. Tahrik etmek. Karıştırma. Sarsmak. Çalkalamak. Propaganda yapmak. Çalkalama. Altüst etmek. Kışkırtmak.

 

Subject : Etmek. Mecbur etmek. Bir oyunun en kestirme biçimde anlatılabilecek baş olgusu. Uyruk. Çeken. Bir deneylemede deneysel değişkenin etkileri altında bırakılarak değişmeleri gözlenen ya da deneye vurulan edilgen birey ya da canlı. bk. katılmacı denek. Subjekt. Denek. Bağlı. Yüklemin gösterdiği kılış ile doğrudan ilgili olan kişi ya da şeye verilen ad; bir oluş ve kılışın gerçekleşmesini sağlayan kimse veya şey: eskiler, baharı ya tabiatta yahud tecrid halinde, tek manzarasında severlerdi (a. h. tanpınar, yaşadığım gibi, s. 114). oda karşıma düşen duvardaki hücreye konmuş büyükçe bir gaz lambasıyla aydınlanıyordu a. h. tanpınar, abdullah efendinin rüyaları, s. 90). bu tahammül edilemez bir ömürdü… (r. h. karay, memleket hikayeleri, s. 34). agah bey, içti; biraz buruk, lakin baygın kokulu, tuhaf lezzetli, hoş bir içkiydi (r. h. karay, göst. e., s. 35). ben anadolu'ya gitmezden önce manevi kuvvet denilen şeyin millet mücadelelerinde büyük bir rol oynadığına ve bunun ruhtan gelen bir yüreklilikle oluştuğuna inandım (y. k. karaosmanoğlu, ergenekon, s. 114). odada, galiba, teyzesi yatıyor. (p. safa, şimşek, s. 210). hakikatte bütün istanbul garip bir sinirlilik içinde idi (a. h. tanpınar, sahnenin dışındakiler, s. 276). o, zamanın sahibi idi (a. h. tanpınar, saatleri ayarlama enstitüsü, s. 37). siz doğru dürüst konuşmasını bilmez misiniz hiç? (t. buğra, yalnızlar, s. 216). melek, hastanın başucuna götürüldüğü zaman, bu burnu uzamış, gözleri çukura kaçmış adamla alakasını anlayamamıştı (s. f. abasıyanık, bütün eserleri 3: medarı maişet motoru, s. 170). yol ayrımına, yolu olan gelir! (k. tahir, yol ayrımı, s. 310). insan alemde hayal ettiği müddetçe yaşar (y.kemal bayatlı, kendi gök kubbemiz, s. 91) vb.

 

Subjugates : Maruz bırakmak. Yenmek. Hükmü altına almak. Zapt etmek. İnkıyat ettirmek. Fethetmek. Buyruğu altına almak (bir halkı). Zaptetmek. Tabi kılmak.

Aggrieves : Mağdur duruma düşürmek. İncitmek. Kırmak. Mağdur etmek. Kederlendirmek. Gücendirmek. Rencide etmek.

Hold down : Ezmek. Tutmak. Bastırmak. Üstesinden gelmek. Basılı tutmak. İşgal etmek. Baskı altında tutmak. Sürdürmek.

Affects : Sevmek. Taslamak. Numarası yapmak. Hoşlanmak. Tutmak. Bozmak. Etki etmek. Sarsmak. Dokunmak.

Break up : Yolları ayrılmak. Ayrılmak. Tatil olmak. Sinirsel çöküntü yaşamak. Bozulmak (nişan). İlişkiyi kesmek. Parçalamak. Dağılmak. Sona ermek.

Subdues : Yatıştırmak. Kontrolüne almak. Zorlamak. Boyunduruk altına almak. Baskı yapmak. Zor kullanarak kontrol altına almak (bir yeri veya halkı). Ram etmek. Bastırmak. Azaltmak.

Bring under synonyms : cast down, depress, bulldoze, agitate, affect, afflicts, subdue, subjecting, aggrieving, deject, overpower, chagrin, dejects, force to submit, subjugated, subduing, aggrieve, act up, subjugate, grieve, afflicting, subjects, dejecting, agitates, depresses, afflict.