Causes türkçesi Causes nedir

  • Sebep olmak.
  • Neden olmak.
  • Yol açar.
  • Nedenler.
  • Meydan vermek.
  • Yol açmak.
  • Sebepler.
  • Doğurmak.
  • Esbap.

Causes ile ilgili cümleler

English: Ali always causes trouble.
Turkish: Ali her zaman soruna neden olur.

English: Ali causes me a lot of extra work.
Turkish: Ali başıma fazladan iş çıkarıyor.

English: Bill's abrupt manner causes him to be misunderstood.
Turkish: Bill'in ani tavrı onun yanlış anlaşılmasına neden oluyor.

English: An earthquake, 8.9 on the Richter scale, hits Japan and causes a massive tsunami.
Turkish: Richter ölçeğine göre 8.9 şiddetinde bir deprem, Japonya'yı vurdu ve ağır bir tsunamiye sebep oldu.

English: Ali causes me a lot of trouble.
Turkish: Ali bana çok sorun çıkarıyor.

Causes ingilizcede ne demek, Causes nerede nasıl kullanılır?

Causes for the discharge : Düşme nedenleri.

Causes of accident : Kaza nedenleri. Kazaların oluşunu doğuran nedenler.

Cause of causes : Tanrı. Bütün hayatın kaynağı. Yaradan. Sebeplerin sebebi.

Death from natural causes : Doğal sebeplere bağlı ölüm. Doğal ölüm. Yaşlılığa bağlı ölüm.

Die of natural causes : Eceliyle ölmek. Doğal nedenlerle ölmek.

Cause a loss : Zarara neden olmak. Zarara sebebiyet vermek. Zarar vermek.

Cause a bedlam : Karışıklık çıkarmak. Kızılca kıyamet koparmak.

 

Cause a problem : Sorun doğurmak. Probleme sebebiyet vermek. Probleme yol açmak. Probleme sebep olmak. Probleme neden olmak. Problem olmak.

Cause a disturbance : Huzursuzluk yaratmak. Karışıklığa neden olmak. Karışıklık çıkarmak.

Cause a headache : Baş ağrısına neden olmak. Başını ağrıtmak.

İngilizce Causes Türkçe anlamı, Causes eş anlamlısı

Sözcükler, direkt olarak Causes ile ilgili eş anlamlı kelimeler olmayabilir. Kelime anlamı benzer olan sözcükler olabilirler.

Evoke : Aklına getirmek. Ruh çağırmak. Andırmak. Uyandırmak. Davet etmek. Hissettirmek. Çağrışım yapmak. Hatırlatmak.

Regulate : Kontrol etmek. Yoluna koymak. Ayar etmek. Düzene sokmak. Nizamlamak. Düzeltmek. Denetim altına almak. Düzenleme yapmak. Ayarlamak.

Influence : Etkilemek. Nüfuz. Özdeğin sonsuz türlerinden bir ya da birkaçının, başkalarında uyandırdığı her türlü iz ve iz bırakma eylemi. nedensellik,bağlantısı içinde bir nedenin sonucu. Tesir etmek. Etkili olmak. Etki altına almak. İtibarı kalmamak. Ses getirmek. Yankı uyandırmak. Etki.

Inclines : Eğilimi olmak. Sürüklemek. Eğilmek. Eğmek. Bayır. Yatırmak. Eğim yapmak. Baş eğerek selamlamak.

Instigate : Fitlemek. Başlatmak. Ayağa kaldırmak. Tahrik etmek. Önayak olmak. Fitnelemek. Kundaklamak. (isyanın başlamasına vb) önayak olmak. Kışkırtmak. Ayartmak.

Incite : Dürtmek. Kızıştırmak. Körüklemek. Dolduruşa getirmek. Tahrik etmek. Sevk etmek. Ayartmak. Kurmak. Teşvik etmek. Kışkırtmak.

Conduces : Götürmek. Yardım etmek. Gerektirmek. Katkıda bulunmak.

Initiate : Göstermek. Sunmak. Yetiştirilmiş kimse. Alıştırmak. Öğretmek. Başlatmak. Başlamak. Üyeliğe kabul etmek. Önayak olmak.

 

Get : Almak. Yalanını çıkarmak. Varmak. Yakalamak. Bulmak. Açığını bulmak. Kazanmak. Satın almak. Yaptırmak. Hale gelmek.

Give an opportunity : Fırsat sunmak. Fırsat vermek. Şans tanımak. Olanak tanımak. Fırsat tanımak.

Causes synonyms : pioneer, reasoning, beareth, admit, reasons, conduced, begets, allow of, inspire, induce, admit of, do, cause to, begot, admits, give place to, stimulate, spawn, create, obligate, solicit, shape, let, effect, conduce, bear children, deliver, mold, bring into the world, make, begetting, facilitate, actuate.

Causes zıt anlamlı kelimeler, Causes kelime anlamı

Dissuade : Vazgeçirtmek. Aklını çelmek. Vazgeçirmek. Cesaret kırmak. Çelmek. Fikrini çelmek. Kandırmak. Caydırmak.