Downrange türkçesi Downrange nedir

  • Bir fırlatma rampasının hedefinden sapmış (bir roketin izlediği yol ile ilgili).
  • Menzil.
  • (askeri argo) okyanus ötesine (genellikle savaş bölgesine) sevk edilmiş şeyler.

Downrange ingilizcede ne demek, Downrange nerede nasıl kullanılır?

Downright : Düpedüz. Tam. Aleni. Açıksözlü. Kesin. Dobra dobra konuşan. Dobra dobra konuğan. Büsbütün. Sözünü esirgemeyen. Tamamen.

Downrightness : Katiyet. Kesinlik. Aşağıya doğru olma.

Downriver : Akıntı yönündeki. Irmağın aşağısına doğru. Akıntı yönünde. Nehirin aşağısına doğru. Bir akarsuyun ağzı yönünde veya orada. Akış-aşağı.

İngilizce Downrange Türkçe anlamı, Downrange eş anlamlısı

Sözcükler, direkt olarak Downrange ile ilgili eş anlamlı kelimeler olmayabilir. Kelime anlamı benzer olan sözcükler olabilirler.

Gunshot : Atım. Topun menzili. Atış. Erim. Silah atışı.

Flight range : Uçuş menzili. Uçulabilecek mesafe (bir uçağın, vb.).

Rifle range : Tüfek poligonu. Poligon. Tüfek atış yeri. Atış alanı.

Compass : Kapsamak. Gizli plan kurmak. Çevirmek. Sarmak. Yayçizer. Kavramak. Erim. Kapsam. Bir çemberin özeğindeki bir iğne üzerine oturtularak yatay düzlem içinde erkince dönebilen ve çemberin çevresindeki dereceler üzerinde yön gösteren bir mıknatıs iğnesi.

 

Destination : Malın gideceği yer. İstikamet. Gidilecek yer. Varış. Maksat. Gönderilen yer. Hedef. Varış yeri. Erek.

Stage : Sahne. Bir tiyatro yapısında oyun için ayrılmış olan bölüm. (bk. skene.). Radyo ya da televizyon almacındaki çeşitli elektronik birlikleri belirten terim. Kat. Sahnelemek. Sinema, televizyon, tiyatro, jeoloji alanlarında kullanılır. Görünçlük. Etap. Sahne yaşamı. Tertip etmek.

Range : Tarafına çevirmek. Bölgede yaşamak. Dolaşmak. Akıp gitmek. Nişan almak. Sıralamak. Ulaşı. Uzanım. Bir küme öğrencinin bir testte elde ettiği en yüksek ve en düşük puanlar arasındaki ayrım. Bir dağılımın yayılmasını ölçmek üzere başvurulan ve dizideki gözlemlerin uç değerleri ya da en yüksek gözlemle en düşük gözlem arasındaki ayrıma eşit olan değer.

Halting place : Konak yeri. Konak.

Shot : Mermi. Vurulmak. Enstantane fotoğraf. Resim. Erim. Şanjan. Atış. Bitkin. Alıcının sürekli olarak bir kez çalıştırılmasıyla elde edilen film parçası. çevirim oyunluğunda, alıcının sürekli olarak bir kez çalıştırılmasıyla elde edilecek olan, her biri ayrı bir sayıyla belirtilen bölüm. alıcının bir kez çalıştırılması sırasında alıcı açısı, alıcı görüş noktası, alıcı ile çevrilen görünçlük arasındaki uzaklık, mercek çeşidi, vb. etkenlere göre başka başka özellikler gösteren görüntülerin tümü. (bu son durumda görüntüler gerek çerçeve içinde kapladıkları yer, gerek görüş açısı ve noktası, gerekse çevirim sırasında alıcının devinimiyle değişik özellikler kazanır ki, bunların her biri özel bir terimle belirtilir). tv. televizyon yayınında, sinemadaki çekimin özelliklerine karşılık olan durumlar. Atım.

Reach : Geçirmek (yumruk). Varmak. İletişim sağlamak. Temas kurmak. Uzatıp vermek. Uzanmak. Yetişmek. Vermek. Yetmek. İsabet ettirmek.

Downrange synonyms : rifle shot, gunshots, shots.