Fountains türkçesi Fountains nedir

Fountains ingilizcede ne demek, Fountains nerede nasıl kullanılır?

Fountain head : Çıkış noktası. Asıl. Kaynak. Pınar başı.

Fountain of youth : Gençlik çeşmesi.

Fountain pen : Stilo. Dolmakalem. Dolma kalem.

Drinking fountain : Çeşme. Su çeşmesi. Fıskiyeli çeşme. Musluk. Suyu düzgün bir şekilde fışkırtarak içilmesini kolaylaştıran çeşme.

Soda fountain : Büfe. Soda makinesi. Kola makinesi.

Fountainheads : Pınar. Kaynak. Asıl kaynak. Memba (akarsu). Pınar başı. Memba. Çeşme. Ana kaynak.

Fountain : Çeşme. Asıl. Süs havuzu fıskiyesi. Aslanağzı. Köken. Fıskiye. Kaynak. Memba. Pınar.

Fount : Kaynak. Çeşme. Memba. Pınar. Font.

Fountainhead : Memba (akarsu). Pınar. Pınar başı. Asıl kaynak. Kaynak. Ana kaynak. Memba. Çeşme.

Water fountain : İçme suyu çeşmesi. Su çeşmesi. Çeşme. Soğuk içme suyunu dağıtan aparat. Musluk.

İngilizce Fountains Türkçe anlamı, Fountains eş anlamlısı

Sözcükler, direkt olarak Fountains ile ilgili eş anlamlı kelimeler olmayabilir. Kelime anlamı benzer olan sözcükler olabilirler.

Structure : Örgü. Kayaç kütlelerinin kıvrılma, kırılma gibi biçim değiştirme olayları ve iç itim sonucu birbirleriyle ilgili durumları. Oyun dokusu, işlenişi, çatısı. konunun ana çizgisi. tuluata dayanan tiyatroda senaryo. Kuruluş. Öğecik ile özdeciklerin, eksicik ya da öğeciklerden oluşma biçimi. Yapılandırmak. Şekillendirmek. Oyun yapısını ortaya çıkaran doku. Yapı. Parçaları ve öğeleri arasında yasalılık, durağan bağlar ve karşılıklı ilişkiler bulunan dizge ya da bütün.

 

Spring : Bükmek. Şafak sökmek. Çıtlatmak. İlkbahar. Genellikle kireçtaşı ve alçı taşı gibi kayaçların yaygın olduğu yörelerde görülen az çok tuzlu, içilmeye elverişli olmayan kaynaklar, bk. acı su. Yeraltı suyunun doğal olarak yeryüzüne çıktığı yer. Köprü yayı. Sustalı. Ekseni çevresinde döndürülüp sıkıştırıldıktan sonra eski durumuna gelirken bir iş, bir devinim sağlayan çelik yay.

Well : Bk. sahne altı. Apartman boşluğu. Sağlığı yerinde. Sahne altı üçüncü bodrum. Kuyu. Fışkırmak. Uygun. Petrol kuyusu. Fışkırıp akmak.

Water jet : Yüksek basınç ve hızla püskürtülen su ışın demeti. Hidro jet. İnce. Su jeti.

Anlage : Taslak. Bir organ veya bölümün ilk fark edilebilir taslağı. Başlangıç. Bir organ oluşmadan önceki hücre topluluğu.

Mines : Torpil. Maden. Maadin. Lağım. Maden ocağı. Mayın.

Mountainside : Dağlık alan. New jersey eyaletinde yerleşim yeri. Dağın yamacı. Dağ yamacı. Dağ eteği.

Construction : Bina. Çatma. Yorum. Dikinti. Tümce yapısı. Duvarlar ya da sütunlar üstüne oturtulmuş bir çatısı bulunan, insanların, hayvanların ve malların barınması ya da başka gereksinmeleri karşılamaları amacıyla yapılmış; bir yapıtasarcılık ürünü. Kurma. Yapılış. Kuruluş. Çizim.

Births : Soy. Doğum. Doğuş. Doğma. Köken. Doğurma. Doğumlar. Nesil. Yavrulama.

 

Breeder : Yetiştirici. Üretken reaktör. Üreten. Üreyen hayvan. Hetero. Üretici. Hayvan yetiştiricisi. Besici. Üretim reaktörü.

Fountains synonyms : mountain peak, fonts, font, jet, girandole, beginning, fountainhead, water fountain, basis, fount, alp, well head, bubblers, derivation, roots, aggregator, birth, headwaters, elevation, sprinklers, tap water, contexts, source, context, ben, sources, natural elevation, versant, mount, drinking fountain, ejectors, bottoms, founts.

Fountains zıt anlamlı kelimeler, Fountains kelime anlamı

Fountains antonyms : natural depression.