Grounds türkçesi Grounds nedir

Grounds ile ilgili cümleler

English: He resigned on the grounds of ill health.
Turkish: O kötü sağlık gerekçesiyle istifa etti.

English: He was fired on the grounds that he was lazy.
Turkish: O tembel olduğu gerekçesiyle kovuldu.

English: He quit the company on the grounds that he was ill.
Turkish: O hasta olduğundan dolayı şirketten ayrıldı.

English: He has good grounds for believing that.
Turkish: Ona inanmak için onun iyi dayanakları var.

English: He resigned on the grounds that he was ill.
Turkish: O, hasta olduğu gerekçesiyle istifa etti.

Grounds ingilizcede ne demek, Grounds nerede nasıl kullanılır?

On the grounds of : -e dayanan. Dayanarak. Sebebiyle. Nedeniyle. - üzerinden.

Camp grounds : Düşerge yeri. Kamp yeri.

Coffee grounds : Kahve telvesi. Telve.

Cogent grounds : Haklı sebepler. Haklı nedenler. Muhik sebepler.

Exhibition grounds : Sergi bölgesi. Fuar alanı. Özellikle sergiler veya fuarlar için ayrılmış toprak parçası.

Groundswells : Duygu patlaması veya yoğunlaşması. Dip dalgası. Ani artış. Yayılma. Artma (seçenek veya fikirler). Fırtına öncesi veya sonrası oluşan büyük deniz dalgaları.

Groundsill : Yastık. Taban ağacı. Taban kirişi. Tabanlık.

 

Gymnastics grounds : Cimnastik çalışmalarının yapıldığı açık alan. Cimnastik alanı.

Groundsheet : Su geçirmez örtü. Su geçirmez örtü (yeri örtmek için). Su geçirmez kumaş. Su geçirmez kıyafet.

Solid grounds : Katı zemin. Güçlü temel. Sağlam zemin. Sağlam temel. Katı temel.

İngilizce Grounds Türkçe anlamı, Grounds eş anlamlısı

Sözcükler, direkt olarak Grounds ile ilgili eş anlamlı kelimeler olmayabilir. Kelime anlamı benzer olan sözcükler olabilirler.

Crusts : Arsızlık. Kabuk. Yüzsüzlük. Kuru ekmek.

Motive : Eğitim, sosyoloji alanlarında kullanılır. Kaynağı, dürtüde olduğu gibi duygu olmayıp us olan neden. Motif. Genel anlamda gerek bilinçli, gerek bilinçsiz olarak davranımı doğuran, devamını sağlayan ve ona yön veren herhangi bir içtepi, itki ve tavır. organizmanın, belli bir amaca göre, birbirine bağlı bir dizi davranım göstermesini gerekli kılan gereksinim. bir etkinlik ya da eylemin gizli nedeni. kaynağı, dürtüde olduğu gibi, duygulanım olmayıp us olan neden. Güdü. Tepki ve davranışları devindiren iç ve dış etki. Motive etmek. Sevk-i ilahi. Etkilemek.

Factor : Çarpan. İstatistiksel çalışmalarda, kategorik ve nitel özelliğe sahip değişken. Kalıtımsal özellik taşıyan gen. Kahya. Etken. Finansör (üretimde). Unsur. Etmen. Katsayı. Kahya (isk.).

Inducements : Saik. Vesile. Rüşvet. Yönlendirme. Teşvik. Tahrik. Rüşvet verme. İkna. Birini kandırmak için verilen şey.

Abecedarian : Okumayı yeni öğrenen kimse. Alfabetik olarak düzenlenmiş. Çok kolay. Alfabenin harfleri ile ilgili. Çok basit.

Abutments : Kemer ayağı. Köprü kenar ayakları. Köprü ayağı.

Stadiums : Stadyumlar. Eski roma ölçü birimi (185 m.).

 

Sign : Sözleşmeyle işe girmek. Yapım imleri. Tecimevi, iş yerlerinin kapılarına asılan ve yapılan iş çeşidi ile bu işe ilişkin özel ve tüzel kişi iyeliğini kapsayan göstergeç. İşaret levhası. İnsanlar arasında anlaşmayı görüşmeyi sağlayan bütün semboller. İşaretlemek. İm. İşaret vermek. Alamet. İma etmek.

Fulcrums : Manivela dayanağı. Destek noktası. Dayanak noktası. Dayanma noktası. Dayama noktası. Taşıma noktası.

Back drop : Dip perdesi. Sahne gerisine konulan resimli perde.

Grounds synonyms : side yard, front yard, bearer, feces, cause, breadths, case, backbone, baseline, faeces, extent, coliseum, pitch, sediments, account, stadium, coffee grounds, backdrops, causatively, headstock, coliseums, cases, inducement, cogent evidence, depositions, baselined, foundation, probable cause, abutment, track, deposition, considerations, consideration.