Kedi nedir, Kedi ne demek

Kedi; bir hayvan bilimi terimidir.

"Kedi" ile ilgili cümleler

  • "Evcil kedi. Ankara kedisi. Van kedisi."

Biyoloji'deki anlamı:

[Bakınız: evcil kedi]

Veterinerlik alanındaki anlamları:

Kedigiller familyasından evlerde beslenebilen küçük memeli. Avcı, zaman zaman bitkisel gıdalar da tüketebilen etçil hayvan.

İngilizce'de Kedi ne demek? Kedi ingilizcesi nedir?:

cat

Kedi hakkında bilgiler

Evcil kedi (Felis catus ya da Felis silvestris catus), küçük, genel olarak tüylü, evcilleştirilmiş, etobur memeli. Genelde ev hayvanı olarak beslenenlere ev kedisi, ya da diğer kedigillerden ve küçük kedilerden ayırmak gerekmiyorsa kısaca kedi denir. İnsanlar kedilerin arkadaşlığına ve haşarat ve ev zararlılarını avlayabilme yeteneğine önem vermektedir.

Kediler anatomik olarak güçlü, esnek bedenleriyle, hızlı refleksleriyle, keskin, geri çekilebilen pençeleriyle ve küçük avları öldürmeye uyarlanmış dişleriyle diğer kedigillere benzerler. Kediler insan kulakları için çok zayıf ya da çok yüksek frekanstaki sesleri duyabilirler. Karanlığa yakın ortamlarda görebilirler. Çoğu memeli gibi, kediler insanlara göre daha zayıf renkli görüşe ve daha güçlü koku alma duyusuna sahiptir.

 

Kediler, tek başına avcılık yapmalarına rağmen sosyal bir türdür, ve kedi iletişimi, kedi feromonu ve kedilere özgü vücut dilinin yanı sıra seslenme çeşitliliğini (miyavlama, mırıltı, sesini titretme, tıslama, hırıltı ve gırtlaksı ses) de içinde barındırır.

Kediler yüksek bir üreme oranına sahiptir. Kontrollü üreme halinde, çoğalabilirler ve tescilli cins hayvanlar olarak gösterilebilirler. Ev kedilerinin üreme kontrolündeki kısırlaştırma ile oluşan başarısızlık ve eski evcil hayvanları terk etme, Dünya çapında, hayvan nüfus kontrolünü gerektirecek kadar fazla sayıda sokak kedisiyle sonuçlandı. Bu nüfus sadece Birleşik Devletler'de 60 milyona kadar çıkmıştır.

Kedi ile ilgili Cümleler

  • Ne o, küçük kedi mi? Biraz ekşi krema ister misin?
  • Kedi balığı ete tercih eder.
  • Ali kedisi için tasa süt döktü.
  • Kedi ağaca tırmandı.
  • Kedi akşam yemeği için balık aldığında sevinçten heyecanlandı.
  • "Kedi? ", yaşlı adam merak etti.
  • Ali ve Mary'nin üç kedi ve iki köpeği var.
  • Benim karım kedileri sever.
  • Dün kedimi hayvan hastanesine götürdüm
  • Kedi ateşin önünde kıvrıldı.
  • Bir İran kedisi hakkında eski bir hikaye var.
  • Taninna kedisine "Beni tırmaladığın için teşekkür ederim" dedi.
  • Kedi araba tarafından çarpılmaktan kaçtı.
  • Kedi arabama girip oraya işedi.

Kedi kısaca anlamı, tanımı:

Evcil : Eve ve insana alışmış, kendisinden yararlanılabilen (hayvan), ehlî, yabani karşıtı. Yerli.

Küçük : Geri aşamada. Niteliği aşağı olan, bayağı. Boyutları, benzerlerininkinden daha ufak olan, mikro, büyük karşıtı. Yaşı daha az olan. Makam, rütbe, derece bakımından daha aşağı olan kimse. Küçük abdest. Niceliği az olan. Değersiz, önemsiz. Kısık, parlak olmayan (ses).

 

Meme : Ateşli silahların veya bazı patlayıcıların ateşlendiği çıkıntı. Gemi çıpasında kolların birleştiği şişkin yer. Bazı araçların meme başına benzeyen bölümü. Yavrularını emzirmek için, memelilerin göğsünde türlü biçim ve sayıda bulunan, meme başı denilen çıkıntıları olan organ, bicik, emcek, emcik. Vücudun herhangi bir yerinde oluşmuş küçük çıkıntı.

Hayvan : At, eşek, katır gibi türlü hizmetlerde kullanılan yaratık. Kızılan bir kimseye söylenen bir söz. Duygu ve hareket yeteneği olan, içgüdüleriyle hareket eden canlı yaratık. Akılsız, duygusuz, kaba, hoyrat (kimse).

Kedi ciğere bakar gibi bakmak : İmrenerek bakmak.

Kedi gibi : Uysal ve sokulgan.

Kedi gibi dört ayak üzerine düşmek : En güç bir durumdan zarar görmeden kurtulmak.

Kedi ile harara girmek : Geçimsiz biri ile iş birliği yapmak.

Kedi ile köpek gibi : Birbirleriyle geçinemeyen, anlaşamayan kimseler için söylenen bir söz.

Kedi olalı bir fare tuttu : "en sonunda bir iş başarabildi" anlamında kullanılan bir söz.

Kedi yavrusunu yerken sıçana benzetir : "kişi yolsuz olduğunu bildiği bir işi yaparken kendini mazur göstermek için bahane uydurur" anlamında kullanılan bir söz.

Kedi yetişemediği ciğere pis dermiş : "kişi, elde edemediği şeyi istemiyormuş, beğenmiyormuş gibi görünür" anlamında kullanılan bir söz.

Kedinin boynuna ciğer asılmaz : "bir kimseye, kullanıp zarar vereceği, kendine mal edip ortadan kaldıracağı şey emanet edilmez" anlamında kullanılan bir söz.

Kedinin gideceği samanlığa kadar : "uygunsuz iş yapan kişi, ne kadar kaçarsa kaçsın, gideceği yer bellidir, kısa zamanda yakayı ele verir" anlamında kullanılan bir söz.

Kedinin kanadı olsaydı serçenin adı kalmazdı : "saldırganlar istediklerini yapabilecek durumda olsalardı, zayıfları kolaylıkla ortadan kaldırır, bol bol çıkarlarını sağlarlardı" anlamında kullanılan bir söz.

Kedinin usluluğu sıçan görünceye kadar : "atılgan kişilerin sessiz ve eylemsiz durmaları, onları çileden çıkaran bir durum baş gösterince sona erer" anlamında kullanılan bir söz.

Kediye peynir ısmarlamak : Güvenilmeyecek birine saklaması için bir şey bırakmak.

Kediyi sıkıştırırsan üstüne atılır : "senden çekinen, korkan kişi, çok sıkıştırırsan sana karşı gelir" anlamında kullanılan bir söz.

Kediayağı : Birleşikgillerden, süs bitkisi olarak da yetiştirilen, beyazımsı, yumuşak, sık tüylü bir bitki (Antennaria dioica).

Kedi balı : Ağaç balı.

Kedi balığı : Kedi balığıgillerden, dişleri ve solungaç yarıkları küçük bir balık (Scyiliorhinus canicula).

Kedibastı : Bütün yüzeye tutkal sürmeyi gerektirmeyen işlerde, fırçayı aralıklı bastırarak tutkal sürme işi.

Kedidili : Genellikle dondurmanın yanında yenilen bir tür tatlı bisküvi.

Kedigözü : Yollarda ışık vurduğu zaman parlayan trafik işareti. Taşıtların arkasındaki kırmızı renkli işaret lambası.

Kedi nanesi : Ballıbabagillerden, kırlarda yetişen, kedilerin kokusundan çok hoşlandığı bir bitki, yaban sümbülü (Nepeta cataria).

Kedi otu : İki çeneklilerden, kök sapı hekimlikte kullanılan bir bitki (Valeriana).

Kediyaladı : Kadife veya tiftikten yapılmış bir ürünün yüzeyine verilen şekil.

Ankara kedisi : Ankara yöresinde yetişen uzun tüylü kedi ırkı.

Bozkır kedisi : Genellikle bozkırlarda yaşayan yabani kedi (Otocolobus manul).

Denizkedisi : Tüm başlılar takımından, vücudu ince uzun, büyük başlı, derin ve büyük denizlerde yaşayan bir balık, denizmaymunu (Chimaera monstrosa).

Külkedisi : Pasaklı, görgüsüz (kadın). Uyuşuk, miskin (kimse). Çok üşüyen, ateşin yanından ayrılmayan (kimse). Sakin, yumuşak, uyumlu.

Siyam kedisi : Uzak Doğu'ya özgü, mavi gözlü bir tür kedi.

Van kedisi : Van ve yöresinde yaşayan göz renkleri farklı, beyaz tüylü kedi.

Yaban kedisi : Kedigillerden, kırçıl renkli, 60 santimetre uzunluğunda bir tür memeli (Felis silvestris).

Kedi balığıgiller : Balıklar sınıfının köpek balıkları takımını içine alan bir familya.

Kedi ne budu ne : Eti ne budu ne.

Kedigiller : Kedi, aslan, kaplan, pars vb. hayvanları içine alan etçil memeli hayvanlar sınıfı.

Kedinin kabahatini önüne koyarlar öyle döverler : "cezalandırılan kimse suçunun ne olduğunu bilmelidir ki o suçu bir daha işlemesin" anlamında kullanılan bir söz.

Aralarına kara kedi girmek : İki dost birbirine gücenmek, iki dostun arasına soğukluk girmek.

Aralarından kara kedi geçmek : Birbirinden soğumak, aralarına soğukluk girmek.

Caminin mumunu yiyen kedinin gözü kör olur : "kendisini yetiştiren kimsenin malına hıyanet eden, el uzatan kimse cezasını bulur" anlamında kullanılan bir söz.

Cins kedi ölüsünü göstermez : "onurlu kişi kötü durumlarını çok gerekmedikçe kimseye göstermez ve söylemez" anlamında kullanılan bir söz.

Dilini kedi mi yedi : "neden konuşmuyorsun?" anlamında kullanılan bir söz.

Kırk evin kedisi : Birçok eve girip çıkan (kimse).

Köpeğe hoşt kediye pişt dememek : Kendisine zarar verenlerden korunmak için en küçük bir tepkide bulunmamak.

Mart kedisi : Çiftleşme zamanında azgınlık gösteren kedi. Çapkınlık ve azgınlık gösteren kimse.

Mart kedisi gibi : Çapkın ve azgın olan.

Öz kedi balığıgiller : Köpek balıklarının örtülü omurgalılara giren bir familyası.

Sermayeyi kediye yüklemek : Parasını yiyip bitirmek.

Tok evin aç kedisi : Gereksinimi olmadığı hâlde açgözlülük eden.

Gelişmiş : Gelişme gösteren, ümranlı.

Çevik : Kolaylık ve çabuklukla davranan, tetik, atik, atik tetik.

Kuvvetli : Gücü çok olan, zorlu, şiddetli. Çok etkileyici. Üstün, donanımlı. Görevini iyi yapan, keskin. Saygın, nüfuzlu. Sağlam, dayanıklı olan. Etkili.

Pisik : Kedi.

Genel : Herkesin yararlanabileceği (yer, nesne). Bir şeye veya bir kimseye özgü olmayıp onun bütün benzerlerini içine alan, umumi. Bir genelleme sonucunda elde edilen. Yetkisi ve sorumluluğu çok olan. Ayrıntıları göz önüne alınmayarak bütünü bakımından ele alınan.

Tüylü : Uzun tüyleri olan kilim. Tüyü olan.

Etobur : Dişleri et yiyecek biçimde gelişmiş, omurgalı, memeli (hayvan), etçil, karnivor.

Kedi adımı : Dizler yukarı çekik olarak bir ayakla ötekinin yanına doğru hafifçe sıçrama.

Kedi atlaması : Dizisel, yuvarlak bacak hareketleriyle dizler yukarı çekilerek yana doğru yapılan atlama.

Kedi bağırsak solucanı : En çok 10 cm. uzunluğunda olup, kedigillerin, çok az oranda insan ve köpeğin ince bağırsağına yerleşen yuvarlak solucan.

Kedi başlı örümcek : Peru, Şili ve Arjantin’de yaşayan, ısırıkları özellikle bağlarda çalışan işçilerde nekrotik noktalara neden olan zehirli bir örümcek türü, Mastophora gasteracanthoides.

Kedi ciğere bakar gibi bakmak : imrenerek bakmak. İlgili cümle: "“Derin bir hayranlıkla gözlerini kıza kaptırmış, kedi ciğere bakar gibi süzüp duruyordu.”" H. R. Gürpınar.

Kedi cüzzamı : Kedilerde, Mycobacterium lepraemurium tarafından oluşturulan, baş ve bacaklarda deri altı granülomlarıyla belirgin, kemiriciler tarafından bulaştırılan enfeksiyon, kedi leprası.

Kedi disotonomisi : İstemsiz sinir sisteminin işlev yetersizliğinden kaynaklanan iştahsızlık, megaözofagus, kıvrım bağırsakta içerik sertleşmesi, kalp atım sayısında azalma ve gözbebeği ışık refleksinde gecikmeyle belirgin, nedeni bilinmeyen ve her yaş kedide görülebilen sinir sistemi hastalığı, Key-Gaskell sendromu, kedi otonomik poligangliopatisi, genişlemiş göz bebeği sendromu.

Kedi eozinofilik enteritisi : Kedilerde eozinofil infiltrasyonuyla belirgin bağırsak yangısı. Erişkin kedilerde birçok organı tutan hipereozinofili sendromunun bir bulgusudur.

Kedi gözlü yılan : Pullu sürüngenler (Squamata) takımından, 1 m kadar uzunlukta, Ege, Akdeniz ve Güneydoğu Anadolu bölgesinde yaşayan, güneşli taşlık yamaçlar, yol kenarları, eski duvar ve binalar bulunan yerlerde yaşayan, küçük memelilerle beslenen zehirli bir tür.

Kedi herpesvirüs enfeksiyonu : Kedilerde öksürük, göz ve burun akıntısı, keratitis, kornea ülseriyle belirgin herpesvirüs-1 tarafından oluşturulan akut seyirli hastalık.

Diğer dillerde Kedi anlamı nedir?

İngilizce'de Kedi ne demek? : [Kedi] adj. feline

n. cat, pussycat, pussy, puss

Fransızca'da Kedi : chat [le]

Almanca'da Kedi : n. Katze, Mieze, Miezekatze

Rusça'da Kedi : n. кошка (F)

adj. кошачий