Narrow circumstances türkçesi Narrow circumstances nedir

Narrow circumstances ingilizcede ne demek, Narrow circumstances nerede nasıl kullanılır?

Narrow : Sıkı. Çekmek. Kısmak. Ensizleşmek. Anca yeten. Daraltmak. Kıt kanaat. Dar. Parasızlık. Cüzi.

Circumstances : Şartlar. Varlık. Durumlar. Ahval. Koşullar. Zenginlik. Mali durum.

Narrow an argument down : Bir tartışmayı açıkça belirlemek. Bir tartışmayı daraltmak.

Narrow angle beam : Sinema, televizyon alanlarında kullanılır. Dar bir oylum açısı içine toplanmış ışın. Dar (açılı) ışın. Açısı 91-179° olan ışın demeti. geniş (açılı) ışının karşıtı.

Narrow angle lighting fitting : Işığı dar bir oylum açısı içine toplayan ışıklık. Toplayıcı ışıklık.

Narrow band : Dar bant.

İngilizce Narrow circumstances Türkçe anlamı, Narrow circumstances eş anlamlısı

Sözcükler, direkt olarak Narrow circumstances ile ilgili eş anlamlı kelimeler olmayabilir. Kelime anlamı benzer olan sözcükler olabilirler.

Poorness : Yetersizlik. Mahsulsüzlük. Beş parasızlık. Düşük nitelik. Eksiklik. Verimsizlik. Züğürtlük.

Nudity : Çıplak insan figürü. Çıplaklık.

Poverties : Mahrumluk. Eksiklik. Sefalet. Düşkünlük. Haybet. Yetersizlik.

Exigency : Gereksinim. Zorunluluk. Mecburiyet. Mübremlik. İhtiyaç. Gereklilik. Gerek. Aciliyet. Acil durum.

 

Drought : Nemsiz. Susuzluk. Kıtlık. Kuruluk. Su kıtlığı. Kuraklık. Kurak.

Exigencies : Gerek. Aciliyet. Zorunluluk. İhtiyaç. Ani hareket gerektiren durum. Mecburiyet. Mübremlik. Acil durum. Gereklilik.

Nudities : Çıplaklık.

Poverty : Mutlak yoksulluk. Mahrumluk. İhtiyaç. Sefalet. Eksiklik. Kişi veya ailenin belli bir gelir düzeyinin altında kalıp, yiyecek, güvenli içecek su, sağlık, barınma, eğitim gibi temel gereksinimlerini karşılayamaması durumu. Düşkünlük.

From hand to mouth : İlerisi için düşünmeyerek. Har vurup harman savurarak. Mali açıdan günü gününe geçinme. Finansal zorluk. Günü gününe yaşama.

Failures : Aksatma. İhmal. Hayal kırıklığı. Kıtlık. Dinme. Bozukluk. Başarısızlık. Yetmezlik. Bulunmama.

Narrow circumstances synonyms : neediness, picking, pennilessness, famines, embarrassment, indigence, low life, pressures, hardship, lack of money, being without money, droughts, calamities, hardships, embarrassments, narrowness, economic deprivation, calamity, bareness, dearth, exiguity, denseness, absence, destituteness, meanness, inexistence, pressure, dearths, necessitousness, greyness, famine, impecuniousness, pressuring.