Turkish: Sana bir iş teklifim var.
English: Bullying is a serious problem, but we have to understand that setting out to eliminate it entirely isn't a realistic proposition.
Turkish: Zorbalık ciddi bir problemdir fakat onu saf dışı bırakmaya çalışmanın tamamen gerçekçi bir teklif olmadığını anlamak zorundayız.
English: I've got a proposition for you.
Turkish: Senin için bir teklifim var.
English: Ali laughed at the proposition.
Turkish: Ali öneriye güldü.
English: I've got an attractive proposition for you.
Turkish: Senin için cazip bir teklifim var.
Barro ricardo equivalence proposition : Ricardo denkliği. Hükümet harcamalarının vergi veya borçlanmayla finanse edilmesi durumunda ekonomideki toplam istemin aynı düzeyde kalacağını ifade eden ve david ricardo tarafından ileri sürülen ancak daha sonra kendisinin de reddettiği kuram.
Compound proposition : Bileşik önerme.
Conditional proposition : Koşullu önerme.
Contradictory proposition : Çelişki önerme.
Contrary proposition : Ters önerme.
Exclusive proposition : Tekelci önerme.
Value proposition : Bir firmanın müşterilerine kaynaklarını daha büyük bir değer sunacak şekilde kullanmayı önerme raporu. Değer önerisi. Değer önermesi.
Propositional logic : Önermeli mantık. Önermeler mantığı. Önermeler hesabı.
Propositioned : Öneri. Teklif. Kaziye. Önerme. Sorun. Teklif etmek. Uygunsuz teklif. Uygunsuz teklifte bulunmak. Cümle. Mesele.
Inverse proposition : Ters önerme. Evrik önerme.
Sözcükler, direkt olarak Proposition ile ilgili eş anlamlı kelimeler olmayabilir. Kelime anlamı benzer olan sözcükler olabilirler.
Accumulation coefficient : Bir yüzeyde yüzerilen özdecik yoğunlaşması artış hızının, söz konusal özdeciklenin değişim evresindeki yoğuşumuna oranı. Birikim katsayısı.
Absolute concentration : Saltık derişim. Birim oylumda bulunan özdek, erke ya da başka bir varlık tutarı; santimetre küp başına erg ya da sayı olarak verilir.
Acoustic feedback : Bir ses aygıtı çıktısının birazının aygıtın girdisine ulaşarak çıktıyı etkilemesi. Hoparlör geri beslemesi. Akustik geribesleme. Ses geribeslemesi.
Denotations : Ayırma. Ad. İşaret. Vuruntu. Ünvan. Belirtme. Anlam. Delalet. Mana.
Particular : Özellik. Tam. Belirli. Titiz. Detaylı. Ayrıntılı. Madde. Dikkate değer. Özel. Olağandışı.
Premiss : Bir tasımda sonucu hazırlayan ilk iki önermeden her biri. bir bilimsel çalışmada işe koyulurken araştırmaya konu edilmeksizin doğru sayılan önerme. Öncül. Terim. Mukaddeme. Öncüller.
Move : Veriyi ana bellekte bir yerden başka bir yere aktarma. Oynamak. Devinmek. Taşımak. Kımıldamak. Kıpırdamak. Taşıma. Hareket etmek. Kıpırdanmak. Taşınmak.
Intimation : Üstü kapalı söyleme. Çıtlatma. Bildirme. İma. Haber. Üstü kapalı anlatma.
Sentential : Hüküm. Cümlesel. Tümcesel. Cümle ile ilgili. Ceza ile ilgili.
Idea : Zihinde tasarlanan, canlandırılan şey. bir işin gerçekleşmesi ya da bir sorunun çözümü için zihince tasarlanan, aranıp bulunan yol. düşünce sonucu bilincine varılan herhangi bir şey. Düşünü. Amaç. Eğitim, sinema, televizyon, sosyoloji alanlarında kullanılır. İnsan beyninin anlık ve us yardımıyla nesnel evreni yansıtmak üzere oluşturduğu kavramlar, yargılar, kuramlar vb. Tasarı. Fikir. Bir öykülü filme çıkış noktası olan konu, başlıca düşün. Akıl. Niyet.
Proposition synonyms : particular proposition, casting, diagram, device, herb, declarations, mattered, hold forth, blue print, universal, pretension, premise, diction, propositioning, converse, sentence, trace, blueprinted, touch, issue, etiquette, pointer, drawing, hangups, job offer, premisses, offer, connotations, designment, proposal, bidding, cadre, premising.
Universal : Genel olgu. Genel. Üniversal. Kapsamlı. Geniş kapsamlı. Tümel. Umumi. Çok amaçlı. Bir nesneler kümesinin tüm üyelerine ilişkin olan türsel özelliklerden her biri. bk. tikel.
Particular : Tek. Mahsus. Özel. Tek tek nesnelerin sayısız çeşitlilik gösteren ya da türsel olmayan bireysel özelliklerinden her biri. bk. tümel. Müşkülpesent. Özgü. Diğerlerinden farklı. Detaylı. Titiz. Tam.
Universal proposition : Tümel önerme.
Proposition antonyms : particular proposition.
Proposition kelimesinin İngilizce - İngilizce çevirisi (English to English) : The act of setting or placing before. The act of offering.
Sayfa düzgün görüntülenmiyorsa, lütfen sayfayı yenileyin. (F5)
Bu kısımda Proposition kelimesinin türkçesi nedir? ingilizcede Proposition ne demek? gibi ya da benzeri soruları üye olmadan pratik olarak hemen sorabilir, daha sonra kısaca ingilizce Proposition anlamı, açılımı ya da türkçe kelime anlamı hakkında bilgiler verebilir veya dilerseniz Proposition ile ilgili cümleler sözler yazılar ile ingilizce türkçe çeviri sözlük anlamları paylaşabilir, diğer web sitelerinden de birçok kaynaklar sunabilirsiniz. Spam veya çok kısa yazılan mesajlar yayınlanmayacaktır.