Within the bounds of possibility türkçesi Within the bounds of possibility nedir

  • İhtimaller dahilinde.
  • İmkanlar dahilinde.
  • İhtimal dahilinde.
  • İmkanların el verdiği ölçüde.
  • İmkanları el verdiği ölçüde.
  • Olası.
  • Olasılık dahilinde.
  • Olanaklar çerçevesinde.

Within the bounds of possibility ingilizcede ne demek, Within the bounds of possibility nerede nasıl kullanılır?

Within : Dahilinde. İçeriye. İçeri. İçerisinde. İçeride. İç. İç kısım. İçinde. İçinden. Bünyesinde.

The : Belirli veya spesifik bir kimse veya şeyi ifade etmek veya tanımlamak için kullanılan betimleyici (gramer). Belli bir objeyi veya kişiyi veya yeri nitelemek için kullanılır. Belgili tanımlık. Belirli durumlarda isimden önce kullanılır.

Bounds : Sınırlarını çizmek. Sınır hatları. Sınır çizgileri. Sıçramak. Zıplamak. Sınırlamak. Sınırlar. Sekip geri gelmek. Kısıtlamak. Sınır.

Of : -nin. -dan. -den övünerek bahsetmek. Den. -den. -in. Karşı. -li. -nın. In.

Possibility : Kapı. Olabilirlik. Olasılık. İhtimal. Olanaklılık. Olayların ve nesnelerin içindeki nesnel gelişme eğilimi. Olurluk. Olanak. İmkan.

Within the family circle : Aile çevre içinde. Aile yönelimli bir şekilde. Aile üyeleri mevcudiyetiyle. Yakın ailevi ilişkiler dahilinde. Aile üyeleriyle birlikte.

Within the confines of : -nin sınırları içinde. -nin limitleri dahilinde. -nin sınırları dahilinde.

 

Within the bounds of : -nin bölgesi içinde. -nin çerçevesi içinde. -nin alanı içinde. Şümulü dahilinde. Sınırı dahilinde. -nin sınırları içinde.

Within the compass : -nin içinde. -nin alanının içinde. -nin dahilinde.

Within the grasp of : Yetkisi dahilinde. Gücü dahilinde.

İngilizce Within the bounds of possibility Türkçe anlamı, Within the bounds of possibility eş anlamlısı

Sözcükler, direkt olarak Within the bounds of possibility ile ilgili eş anlamlı kelimeler olmayabilir. Kelime anlamı benzer olan sözcükler olabilirler.

Allowable : İndirim yapılabilir. Emniyetli. Hoşgörülebilir. Yapılmasında sakınca olmayan. Müsade edilebilir. Uygun. Caiz. Kabul edilebilir. Bırakılabilir.

In all probability : Her türlü olasılıkta. Büyük bir olasılıkla. Çok mümkündür. Büyük olasılıkla. Ne olursa olsun. Oldukça muhtemel. Her ihtimale göre. Muhtemelen. Büyük ihtimalle.

In all likelihood : Büyük ihtimalle. Büyük olasılıkla. Neredeyse kesin. En iyi ihtimalle. Büyük bir olasılıkla. Çok mümkündür. Büyük bir ihtimalle.

A priori : Önsel. Öncül. Olay öncesi duruma dayalı analiz. Deneyden önce. Muhtemel. Apriori. Bilimsel düşünüşe aykırı olarak, deneyden önce ve ondan bağımsız olarak elde edildiği ve başlangıçtan beri bilinçte var olduğu savlanan bilginin bu niteliği. Hiç bir gözlem ve deneye dayanmayan. deney öncesi. Fizik, kimya olaylarını denemsel yollarla değil, ana ilke ve yasalardan, kesin matematiksel tümdengelimlerle bulmaya ilişkin. Bir denemeye girişmeden us yolu ile ileri sürülen yargı.

Contingently : Bir ihtimal. Belki.

Incidental : Bağlı. Rastlantısal. Küçük. Arızi. Özgü. Tesadüfi. Tesadüfen meydana gelen. Küçük ve önemsiz. İsteğe bağlı.

 

In posse : Bil kuvve. Muhtemel bir şekilde. Potansiyel bir biçimde. Gizil. Muhtemelen.

Conceivably : Tasavvurundan haraketle. Böyle bir varsayımı dikkate alırsak. Makul olarak. Muhtemelen.

Feasible : Makul. Muhtemel. Olanaklı. Olurlu. Fizibil. Fizibıl. Mantıklı. Uygulanabilir. Elverişli.

Earthly : Olanaklı. Dünyaya ait. Akla yatkın. Ayakları yere basan. Maddi. Olabilecek. Dünyevi. Mümkün.

Within the bounds of possibility synonyms : earthliest, eventual, earthlier, in the air, in the cards, contingent, conceivable.