Written language türkçesi Written language nedir

  • Yazı dili.
  • Bir dilin lehçe veya ağızlarından biri üzerine kurulan ortak dilin yazıda kullanılması sonucunda ortaya çıkan yazılı dil. karahanlı yazı dili, çağatay yazı dili, türkiye türkçesi yazı dili, özbek yazı dili, türkmen yazı dili gibi vıı. yüzyıldan bugüne gelinceye kadar kurulmuş olan çeşitli yazı dilleri, ingiliz yazı dili, rus yazı dili vb. karşıtı konuşma dili’dir.
  • Gramer alanında kullanılır.

Written language ile ilgili cümleler

English: Sumerian is thought to be the oldest known written language.
Turkish: Sümercenin bilinen en eski yazılı dil olduğu düşünülüyor.

Written language ingilizcede ne demek, Written language nerede nasıl kullanılır?

Written : Yazılmış. Yazıya dökülmüş. Tahriri. Yazılı.

Language : Dili. Konuşulur. Dil. Mesleki dil. Lisan. Edebiyat.

Written accord : Yazılı olur. Bir işçi ya da işverenin kendi kuruluşunun kendi çalışmaları ile işçilerine sağladığı hakların o kuruluşla bağımlı olmayanlara da uygulanabilmesi için izin verdiğini bildirmesi.

Written agreement : Yazılı anlaşma. Yazılı anlaşma veya kontrat. Yazılı mukavele. Kontrat. Yazıtı anlaşma. Sözleşme. Yazılı sözleşme.

Written amulet : Yazılı muska. Üçgen, dikdörtgen, kare biçimlerinde dürülmüş bez, mumlu bez, muşamba ya da madenden yapılmış silindir biçimindeki birer küçük koruncak içine konan ; üzerlerinde tanrı, yalvaç, melek, ilgilinin ya da anasının adı, kutsal kitaplardan aktarmalar, dinsel sözcükler, büyülü formüller ya da açıklamalı söylenlerden biri bulunan kağıtlardan oluşan ve taşıyanı dokuncalardan koruduğu gibi, ona üstün güçle iyi bir yazgı sağladığına inanılan muska türü. bk. muska, insan muskası, hayvansal muska, taş muska, bitkisel muska.

 

Written appeal : Yazılı talep. Yazılı başvuru. Kağıt üzerinde bulunulan yazılı talep.

İngilizce Written language Türkçe anlamı, Written language eş anlamlısı

Sözcükler, direkt olarak Written language ile ilgili eş anlamlı kelimeler olmayabilir. Kelime anlamı benzer olan sözcükler olabilirler.

Accent of group : Kelime vurgusunun yerine iki veya daha çok kelimeden oluşan bir kelime grubunda, yoğunluğu kelime vurgusundan daha güçlü bir vurgunun yer alması: ‘pencere perdesi; ço’cuk arabası; ‘mor menekşe; ‘yarın geleceğim; ‘nasıl bir iş vb. Grup vurgusu.

Accusative : Belirtme durumu. Geçişli fiil taşıyan bir cümlede fiilin doğrudan doğruya etkilediği yani fiildeki işlevin etki bakımından üzerine yüklendiği adın içinde bulunduğu durum. türkçede bu durum ya eksiz yahut da yalın veya iyelik ekleriyle genişletilmiş adlardan sonra gelen +(y)ı/+(y)u eki ile karşılanır: iş bulmak, görüş bildirmek, yol sormak, ağaçlar+ı budamak, yaka+yı kurtarmak, okul+u bitirmek, istedik+im+i getirdi; yazdıklarınız+ı okudum, görünüş+ü koruyunuz gibi. ancak, bu ek üçüncü şahıs teklik ve çokluk iyelik eklerinden sonra araya bir zamir n’si alarak +nı/+nu biçimine girer; arkadaşımın yeni ev+i+ni gezdim. artık yuva+sı+nı kurmaya çalışıyor; bildik+leri+ni anlattı, yorulduğ+u+nu görmedim vb. İsmin -i halindeki sözcük. İsmin -i haline ait. İsmin -i hali. Akuzatif. İsmin i hali. İsmin -i halindeki. Yükleme durumu.

 

Adjectival construction : Somut, soyut adları ve kavramları çeşitli yönleriyle nitelemek veya belirtmek maksadıyla ve ona bağlı sıfatın tamlama dizilişinde oluşturduğu söz grubu. bu dizilişte sıfat tamlayan, sıfat tarafından nitelenen veya belirtilen ad tamlanan görevindedir: evet, pekala biliyorum ki, bir gün ben her şeyi bırakıp bu küçük yola dalarsam onun bittiği yerde bütün saadet ve hasretlerimi, eski yaşanmış rüyalarımı bulacağım, temiz, yepyeni, mesut bir adam olacağım (a. h. tanpınar, abdullah efendinin rüyaları: bir yol, s.123). bu kötü günlerinde gülsüm’e bir ana gibi bakıyordu (r.n. güntekin, kızılcık dalları, s.29). tahir ağa, bugüne kadar üç nesil yetiştirmişti (r. n. güntekin, göst.e., s.29). sonra kızgın, dumanlı bir grup oldu; ezan sesleri arasında kısık, uyuşuk lambalar birer birer yanıp kasabayı kasvetli bir gece sardı (r.h.karay, memleket hikayeleri: şeftali bahçeleri, s.33). ben bu rüyayı on yedi yaşımda iken görmüş ve onu senelerce şehir şehir, sokak sokak aramış, daha ilk karşılaşmamızda, göğsüm daralarak: “işte bu odur!” demiştim (t. buğra, yarın diye bir şey yoktur, s. 35) vb. Sıfat tamlaması.

Active verb : Etken fiil. Öznesi belli olan, öznesiyle kesin ilişkisi bulunan ve herhangi bir çatı eki almamış olan fiil: o hızlı yürüdü, ben kaçtım. (p. safa. şimşek, s. 23). büyük babam esrarlı şeyleri çok severdi (p. safa, göst. y.). asırlarca birbirlerinin kanlarını emen, gözlerini oyan insanlar, kol kola oynadılar. doğan hürriyet güneşini alkışladılar (ö. seyfettin. harem, eshab-ı kehfimiz, s. 12). tanyeri nerdeyse ağaracaktı. dağlar kül rengi bir aydınlığın içinde kapkara yükseliyordu. (t. buğra, dönemeçte, s. 5). durmak zamanı geçti, çalışmak zamanıdır. (t. fikret) vb. karşıtı edilgen fiil’dir. bk. etken çatı. Etken eylem.

Accent intensive : Söz içinde çoğu zaman vurguyu üzerinde taşıyan hecenin daha şiddetli vurgulanmasıyla, bir maksadın, bir duygunun daha iyi belirtilmesini sağlayan vurgu: yazlığa bu hafta mı taşınıyor sunuz? hayır, gele ıcek hafta; bu sevimsiz olaylar karşısında adamcağız ımahvoldu; bu gayretler yapıldı ama sonuç olarak ıhiçbir şey getirmedi; ıamma da yaptınız, dedi, siz hiç hasta görmediniz mi? vb. Pekiştirme vurgusu.

Active voice : Düz çatı. Etken çatı. Aktif ses. Aktif çatı. Yüklemin belirttiği işin özne tarafından doğrudan doğruya yapıldığını gösteren eksiz fiil çatısı, yalın çatı: ak-, belir-, biç-, eski-, duy-, kurtul-, kısal-, sabahla- vb. fiiller özneleri ve çekimli durumları ile birer etken çatı oluştururlar: arka sokaktaki dere bu yıl hiç kurumadı, hep aktı. hava (özne) karardı ve akşam oldu. kayıkçılar, (özne) kayığı kıyıya çektiler. şiddetli rüzgar (özne) ağacın dallarını kırdı. ömrümüz boyunca emek sarfettiniz. bir aralık böyle uyurken müthiş bir gürültü ile uyandım (özne: ben, h.z. uşaklıgil, kırk yıl ı, s. 41). o (özne) hızlı yürüdü, ben (özne) kaçtım (p. safa, şimşek, s. 23). büyük bakan (özne) esrarlı şeyleri çok severdi (göst.e., s. 23) vb. karşıtı edilgen çatı’dır.

Ablaut : Eklerle genişletilen bir kelimedeki ünlülerin, ünlü uyumu kurallarına bağlı olarak kendilerini ilk hecedeki ünlüye göre ayarlayıp ince sıradan kalın, kalın sıradan ince sıraya yahut da düz ünlüden yuvarlak, yuvarlak ünlüden düz ünlüye geçmeleri olayı: karşılaştırılmalıydı, okutturacağımızdan, gelebilecek miydiniz?, önümüzdekilerden, korkusuzluğundan vb. ayrıca bk. ünlü uyumu. Ses değişimi. Ünlü almaşması. Ünlü atlaması.

Literary language : Yazın dili. Edebi dil. Edebiyat dili. Edebi eserlerin dili, san’at değeri, taşıyan dil. bk. ve krş. yazı dili.

Accentuation : Ahenk vurgusu. Harekeleme. Belirtme. Vurgu. Oyun düzeninde tasarımın bir öğesi. bir uygulamada çeşitli yöntemlerle kişiler, yığınlar, eşyalar ve simgeler vurgulanır. yönetmenin önemli işlerinden biri seyircinin en çok gözüne çarpması gereken şeyi seçmesidir. vurgu, gövde görünüşleri, değişik alanlar, ilişkiler, karşıtlıklar, yükseltiler vb. ile sağlanır. sahne konuşmasında bir tümceyi, belli bir durum içindeki anlamını doğru vererek söylemek için uygun sözcükleri yoğunlaştırmakta kullanılan ses vurgusu. Vurgu işaretleri koyma. Vurgu işaretlerini koyma. Ahenk durağı ile birbirinden ayrılmış kelime öbeklerinde, çok kez vurgulu hece üzerine düşen ve anlamı güçlendirmek üzere onun şiddetini artıran vurgu: ey türk gençliği/ birinci vazifen/ türk istiklalini/ türk cumhuriyetini/ ilelebet muhafaza/ ve müdafaa etmektir./ mevcudiyetinin/ ve istikbalinin/ yegane temeli/ budur./ bu temel/ senin/ en kıymetli hazinendir. (m.k. atatürk, nutuk, s. 607). || dur yolcu/ bilmeden gelip bastığın || bu toprak/ bir devrin/ battığı yerdir. || eğil de kulak ver/ bu sessiz yığın || bir vatan kalbinin/ attığı yerdir. (n.h. onan, çakıl taşları, ant., s. 921) vb. Vurgulama.

Abstract noun : Soyut isim. Oyut ad. Soyut ad. Soyut fikir veya kavram temsil eden isim (örneğin, bağımsızlık, öfke, aşk). Varlığı düşünce yoluyla kabul edilen ve söylendiğinde, zihinde belli bir görüntü veya tasavvur uyandırmayan kavramın adı: soy, ün, düz, korku, söz, bilgi, gönül, kötülük, güzellik, doğruluk vb. karşıtı somut ad’dır.

Written language synonyms : adams apple, accidence, action noun, ablative, adjektive, actif, action verb.