Adaptive expectations theory türkçesi Adaptive expectations theory nedir

  • İktisat alanında kullanılır.
  • Prim.
  • İkramiye.
  • Uyarlanabilir beklentiler önsavı.
  • Uyarlanabilir beklentilerle hareket eden iktisadi karar birimlerinin, iktisat politikalarındaki değişikliklere ilişkin öngörülerini, bir önceki dönemdeki uygulamaların sonuçları ve hata paylarını dikkate alarak düzelttikleri ve özellikle ekonomideki enflasyon oranının bir önceki yılın enflasyon oranından etkileneceğini ileri süren ve ilk kez ırving fisher tarafından kullanılan önsav. krş. ussal beklentiler önsavı, rassal yürüyüş önsavı.
  • Ek ödeme vb gelirlerin dışındaki asıl ödeme.
  • Uyarlanabilen bekleyişler teorisi.

Adaptive expectations theory ingilizcede ne demek, Adaptive expectations theory nerede nasıl kullanılır?

Adaptive : Uyabilen. Uyarlanır. Uyarlamalı. Uyar. Uydurulabilir. Uyumsal. Uyarlanabilir.

Expectations : Mirasa konma beklentisi. Bekleme. Tahmin. Karar birimlerinin, iktisadi değişkenlerin gelecekte alacakları değerlere ilişkin inanç ve öngörüleri. Ümit. Umma. Miras beklentisi. Beklenti. Beklenilme. Bekleyiş.

Theory : Nazariye. Teori. Bilgisayar, eğitim, kimya, ekonomi, sosyoloji alanlarında kullanılır. Özdeğin , araştırma sınırları içindeki tüm nitel ve nicel ilişki, durum ve devinimlerinin, gözlem, varsayım, deney ve yasalarla belirlenen bilgileri üzerine düşünsel olarak kurulan genel düzenleme. Bir sonucu ilgilendiren düşüncelerin tümü, düşünce alanında kalan bilgi ve bu bilginin temel ve kuralları. Düşünce alanında kalan bilgi ve bu nitelikteki bilginin bilimsel temel ve kuralları. gözlem konusu olan bir sınıf olay ve ilişki üzerinde yapılan deneyler sonucu doğruluğu hemen hemen kesinleşen yöntemli açıklama. Bilimsel bilgilerden türetilen ve gerçeklenmeye açık olmakla birlikte henüz gerçeklenmemiş olan bilgiler dizgesi, bk. kurmaca. Bilgi edinme sürecinin herhangi bir aşamasında ortaya atılan, geçerlilik ve güvenilirliği bilimsel yöntemle saptanmış bir genel bilgi ve açıklama düzeni. Kuram.

 

Adaptive expectations : Ekonomi, iktisat alanlarında kullanılır. Uyarlamalı beklentiler. İktisadi karar birimlerinin, geçmişte gerçekleşen olaylara ve bu olaylardan elde ettikleri bilgi birikimine dayanarak oluşturdukları geleceğe ilişkin beklentiler. krş. ussal beklentiler. Adaptif bekleyişler. Uyarlanabilir beklentiler. Uyumlu beklentiler. Uyumcu beklentiler.

Adaptive expectations hypothesis : Uyarlanabilir beklentilerle hareket eden iktisadi karar birimlerinin, iktisat politikalarındaki değişikliklere ilişkin öngörülerini, bir önceki dönemdeki uygulamaların sonuçları ve hata paylarını dikkate alarak düzelttikleri ve özellikle ekonomideki enflasyon oranının bir önceki yılın enflasyon oranından etkileneceğini ileri süren ve ilk kez ırving fisher tarafından kullanılan önsav. krş. ussal beklentiler önsavı, rassal yürüyüş önsavı. Uyarlanabilir beklentiler önsavı.

Adaptive expectations model : Uyarlamalı beklentiler modeli.

 

İngilizce Adaptive expectations theory Türkçe anlamı, Adaptive expectations theory eş anlamlısı

Sözcükler, direkt olarak Adaptive expectations theory ile ilgili eş anlamlı kelimeler olmayabilir. Kelime anlamı benzer olan sözcükler olabilirler.

Abnormal budget : Olağan bütçeden ayrı bir belge olarak hazırlanan ve kabul edilen, her yıl tekrarlanmayan ve olağanüstü nitelik taşıyan harcama ve gelirleri gösteren özel bir bütçe. Olağanüstü bütçe.

Ability to pay principle : Ödeme gücü ilkesi. Vergilemenin bireylerin ödeme gücüne uygun bir biçimde yapılması gerektiğini ifade eden bir vergileme ilkesi. kaynağı bol olanların kamu projelerine daha fazla katkı vermesi gerektiği ilkesi.

Gratifications : Haz. Hoşnutluk. İftihar. Memnuniyet. Para ödülü. Sevinç. Zevk veren şey. Tatminkar. Ek ödeme. Zevk.

A shift in individual demand : Bireysel istem kayması. Bir tüketicinin bir mala olan istemini etkileyen fiyat dışındaki diğer değişkenlerde ortaya çıkan bir değişme sonucu bireysel istemin artması veya azalması, diğer bir deyişle bireysel istem eğrisinin sağa (yukarıya, kuzeydoğuya) veya sola (aşağıya, güneybatıya) kayması.

Indemnity : Kefalet. Garanti. Cezasını affetme. Güvence. Zarar ödemesi. Ödence. Tazmin. İşçilerin belirli ücretleri dışında kendilerine verilmekte olan dinlence, bayram ücretleri, güvence ve yaşlılık vb. karşılığı ödemeler. İktisat, ekonomi alanlarında kullanılır.

A shift in supply : Sunum kayması. Üreticilerin mal sunumunu etkileyen fiyat dışındaki değişkenlerde ortaya çıkan değişme sonucu sunumun artması veya azalması diğer bir deyişle sunum eğrisinin sağa (aşağıya, güneydoğuya) veya sola (yukarıya, kuzeybatıya) kayması. krş. sunumun sağa kayması, sunumun sola kayması.

Perquisite : Yan ödeme. Maaştan hariç kazanılan para. Beklenmedik kazanç. Ek ödeme. Ekstra kazanç. Ekstra gelir. Ek ödenek. Tip.

Bonus : Bir yerde çalışanlara kazançtan dağıtılan ya da iyi çalıştıkları için aylık dışı verilen para. piyango bileti ve kimi pay belgitleri iyelerine belirli zamanlarda ad çekilerek dağıtılan para. Sürpriz. Kar payı. İşteki başarım, doğum, evlenme, bayram, yılbaşı, işletmenin kuruluş yıldönümü gibi nedenlerle veya yasa ve sözleşmeye bağlı olarak normal ücrete ek olarak işveren tarafından işçilere yapılan ödeme. Temettü. Özence. Hediye puan. Ödül.

Ability to pay approach : Bireylerin, devlet harcamalarının finansmanına, elde ettikleri gelir düzeyiyle orantılı olarak vergilendirilmeleri yoluyla katılmalarını ifade eden ve adam smith tarafından geliştirilen vergileme yaklaşımı. krş. yararlanma yaklaşımı. Güç yaklaşımı.

Ability rent : Özel yeteneklere sahip olan kişilerin üretime katkılarının üstünde elde ettikleri kazanç fazlası. krş. kıtlık rantı. Yetenek rantı.

Adaptive expectations theory synonyms : emoluments, premiums, a pass through certificate, abnormal budget receipts, lagniappes, a group shares, a change in individual demand, a type mutual funds, lagniappe, bounty, premium, gratuities, a change in demand, abnormal budget expenditures, abolition of forced labour convention, adaptive expectations hypothesis, a shift in demand, gratification, bonification, bonuses, contribution, bounties, contango, gratuity, emolument, a change in supply, subsidy.