Akan nedir, Akan ne demek

Akan; İsim olarak kullanılan bir kelimedir.

Yerel Türkçe'deki anlamı:

[Bakınız: akar].

Ekin yığınlarını yağmurdan korumak için yığının üst tarafına yapılan hilâl şeklindeki cetvel.

Bakayım, göreyim anlamında: Mehmet gel akan!.

Irmak, dere, çay, küçük akarsu.

Çeşme, pınar, kaynak, su oluğu.

Akan isminin anlamı, Akan ne demek:

Bir yerden bir yere doğru akan, giden. Çeşme, pınar. Akan ismi; Türkçe kökenli olup bir Erkek ismidir.

Akan ile ilgili Cümleler

  • Londra'dan akan nehir Thames'tir.
  • “Böyle duru bir mantık karşısında akan sular duruyordu.”
  • Tom, akan suyu olmayan bir evde yaşıyor.
  • Akan Gölü'nün üstü buz tuttu.
  • Londra'dan akan nehre Thames denir.
  • Thames Londra'an akan nehirdir.
  • Küvette akan suyu var.
  • Ürdün Nehri Ölü Deniz'e akan tek nehirdir.
  • Yanaklarından aşağı akan gözyaşlarıyla bana baktı.
  • Paris'in içinden akan nehir, Seine'dir.
  • Humboldt akıntısı Güney Amerika'nın batı kıyısı boyunca kuzeye doğru akan soğuk bir okyanus akıntısıdır.

Akan ile ilgili Atasözü veya Deyim

adamın yere bakanından, suyun yavaş akanından kork : “duygu ve düşüncelerini açığa vurmayan sessiz insan yavaş akan derin su gibi tehlikelidir” anlamında kullanılan bir söz.

akan sular durmak : itiraz edememek, söyleyecek sözü kalmamak.

deli deli akanı, bura bura tıkarlar : “aşırı ve ölçüsüz davrananlara karşı önleyici, sert tedbirler alınır” anlamında kullanılan bir söz.

 

hak deyince akan sular durur : “bir anlaşmazlıkta adalet, tarafsızlık, hakkaniyet devreye girdiğinde kimsenin söyleyecek sözü kalmaz” anlamında kullanılan bir söz.

Akan anlamı, kısaca tanımı

Akana : Nine, büyük anne. Üvey anne, analık. Amca karısı, yenge

Akanak : Mecra, yatak, kuru sel yarıntıları, dere yatağı. Çağlayan, ırmak veya derede suyun hızlı aktığı yer. [Bakınız: akak]. Sakız elde edilen kök: O akanak benim, sakızını sen toplama. Kayanak oyununda “pardon” anlamında kullanılan bir söz.

Akanay : Bir yerden bir yere doğru giden güzel kadın.

Akanca : Irmak, dere, çay, küçük akarsu.

Akanda : Ağın bütün halkalarının sudan kurtulduğunu bildiren “tamam” anlamında bir balıkçı sözü.

Akaner : Bir yerden bir yere giden kimse.

Akani : Arkadaş: Biraz dur akani, bir şey soracağım.

Akansu : Bir yerden bir yere doğru akan, giden su.

Akant : Dikensi çıkıntı. Dürüst, güvenilir yemin.

Akantamebiyozis : Acanthamoeba cinsindeki türlerin neden olduğu enfeksiyon. Hastalıkta görülen en yaygın belirtiler granülomatoz amebik ensefalitis ve Acanthamoeba keratitisdir.

Akantaş : Artvin şehrinde, Murgul ilçesinde, merkez nahiyesine bağlı bir yer.

Akantella : Akantosefal grubu parazitlerin akantor ve kistakant larval dönemleri arasındaki gelişim evreleri. Gelişimi ara konağın serozası altında başlayan ve vücut boşluğunda devam eden akantor ve kistakant arasındaki başları dikenli solucan larvası.

Akanto : İğneli, dikensi.

Akantoid : Diken biçiminde çıkıntı gösteren; dikensi, diken biçimli.

 

Akantokeratodermi : Deri boynuzsu tabakasının kalınlaşması, akantokeratoz.

Akantokeratoz : Akantokeratodermi.

Akantoliz : Epidermisteki keratinositler arasındaki hücreler arası bağlantının parçalanması ve genellikle veziküllerin oluşması, malpighi tabakası atrofisi.

Akantolizis : Derinin dikensi tabakasındaki kerationositlerin birbirinden ayrılması. Epidermisin içinde yarıklar ve içi sıvı dolu keseciklerin oluşmasına neden olur.

Akantom : Yassı epitel hücrelerinden gelişen iyi huylu deri tümörü. Derinin keratinize epitel hücrelerinden oluşan iyicil tümör.

Akantomatöz epulis : Köpek ve kedilerde alt veya üst çene diş etinde, gri-pembe renkte, sapsız veya parmak benzeri, bölgesel yayılma özelliği olan ve diş eti epitelinden köken alan tümör benzeri kitle.

Akantometra : Kök ayaklılar (Rhizopoda) sınıfının ışınlılar (Radiolaria) takımından, bazı türleri ışınsal uzanan eşit boyda iskelet iğnelerine sahip türleri olan bir cins. (Acanthometra), Kök-ayaklılar (Rhizopoda) sınıfının ışınlılar (Radiolaria) takımından birgözeli cinsi. türü ışınsal uzanan eşit boyda iskelet iğnelerine sahiptir.

Akantor : Yumurtadan yeni çıkmış Akantosefal larvasına verilen ad. Başları dikenli solucanların yumurtası içerisinde gelişen ilk larval dönem.

Akantosefal : Dikensi başlı kurtlar.

Akantosefalan : Başları dikenli solucanlar.

Akantosefaloz : Dikensi başlı kurt hastalığı.

Akantosefalozis : Başları dikenli solucanlar şubesindeki türlerin omurgalılarda neden olduğu bağırsak enfeksiyonu.

Akantosefalöz : Başları dikenli solucanlar şubesindeki türlerin neden olduğu veya başları dikenli solucanlar şubesindeki türlere ait.

Akantosit : Üzerinde düzensiz, sayısı 5-10 arasında değişen sitoplazmik çıkıntılar içeren, yıldız görünümlü, alyuvar. Köpeklerde, karaciğer hastalıkları, beslenme bozuklukları, hemanjiyosarkom ve abetalipoproteinemi gibi nedenlerle oluşur.

Akantositozis : Kanda akantositlerin varlığı. Abetalipoproteinemi.

Akantoşeilonemiyozis : Mansonellozis.

Akantotik : Akantozisle ilgili, akantozise ait olan. Akantozis gösteren, akantozisle belirgin.

Akantoz : Epidermisin dikenli hücre tabakasının kalınlaşması.

Akantozis : Epidermisin dikensi tabakasının hücrelerinin hacim veya sayıca artışı sonucu oluşan deri kalınlaşması, hiperakantozis.

Akantozis nigrikans : Deride bakışımlı, 1.8 santimetre çapında, kötü kokulu, yama tarzında, siyah kadife görünümündeki kalınlaşmalarla ve seboreyle belirgin evcil hayvanlardan sadece köpeklerde görülen, deri lezyonu. İnsanlarda genellikle karaciğer tümörleriyle birlikte veya iç salgı bezlerindeki bozukluklar ve sistem hastalıklarının seyri sırasında oluşmakla birlikte, benzer ilişki köpeklerde çoğu olguda ortaya konamamıştır. Birincil akantozis nigrikans. İkincil akantozis nigrikans.

Akanyıldız : Güneş dizgesine bağlı, kesin yörüngeleri bulunmayan ve bu nedenle havayuvarının üst katmanlarına girince ateş külçesi durumuna dönüşen küçük gökcismi. Yer'in havayuvarına girince sürtünmeden dolayı akkor duruma gelen ve ardından bir ışık çizgisi bırakarak geçen meteor. Güneş sistemi içinde hareket ederken dünya atmosferinin üst katmanlarına girip sürtünme sonucu ateş külçesi durumuna dönüşen küçük nesne.

Akanyıldız yağmuru : Bir meteor sürüsünün Yer'in havayuvarına girmesinden doğan çok sayıda akan yıldız.

Birincil akantozis nigrikans : Esas olarak bir yaşından küçük Dachshund ırkı köpeklerde kesin olarak bilinmeyen sebeplerle biçimlenen, kalıtsal olduğu kabul edilen akantozis nigrikans, idiopatik akantozis nigrikans.

İdiopatik akantozis nigrikans : Birincil akantozis nigrikans.

İkincil akantozis nigrikans : Şişman köpeklerde, vücut kıvrımlarının sürtünmesi ve hipotiroidizm gibi nedenlerden veya hormonal bozukluklardan kaynaklanan akantozis nigrikans.

Ters akan koyak : Suları, uyumlu koyağın ters yönünde akan koyak.

Akan yıldız : Güneş sistemi içinde hareket ederken Dünya atmosferinin üst katmanlarına girip sürtünme sonucu ateş külçesi durumuna dönüşen küçük nesne, ağma, şahap.

Diğer dillerde Akalazya anlamı nedir?

İngilizce'de Akalazya ne demek ? : achalasia