Beach türkçesi Beach nedir

  • Coğrafya alanında kullanılır.
  • Az çok kalın bir kum katmanıyla örtülü ya da kum ve yassı çakılların birbirine karıştığı yalı şeridi.
  • Kıyı.
  • Çimerlik.
  • Karaya çekmek.
  • Plaj.
  • Yalı.
  • Kumsala çekmek.
  • Kumsal.
  • Sahile çekmek.
  • Karaya oturtmak.
  • Sahil şeridi.
  • Sahil.
  • Kıyı kenar çizgisinden itibaren kara yönünde yatay olarak en az 100 m genişliğindeki alan.
  • Kıyıya sürmek.
  • Kıyı şeridi.

Beach ile ilgili cümleler

English: Ali claimed that he didn't know his beach house was being used for illegal activities.
Turkish: Ali deniz evinin yasa dışı eylemler için kullanıldığını bilmediğini iddia etti.

English: Ali gave us permission to use his beach house.
Turkish: Ali bize plaj evini kullanmamıza izin verdi.

English: Ali and his friends sat on the beach and watched the boys swimming.
Turkish: Ali ve arkadaşları sahilde oturdu ve erkek çocuklarının yüzmesini izledi.

English: Ali and Mary are playing beach volleyball.
Turkish: Ali ve Mary plaj voleybolu oynuyorlar.

English: Ali and Mary went to the beach by bicycle.
Turkish: Ali ve Mary sahile bisikletle gitti.

Beach ingilizcede ne demek, Beach nerede nasıl kullanılır?

Beach bag : Plaj çantası.

Beach ball : Plaj topu.

Beach buggy : Kum arabası. Plaj arabası. Kumsal arabası. Çimerlik arabası.

 

Beach bum : Plaj serserisi.

Beach chair : Plaj koltuğu. Şezlong. Özellikle açık havada (örneğin kumsalda) kullanılmak üzere tasarlanmış katlanabilir oturak.

Beach hut : Sahil kulübesi.

Beach umbrella : Şemsiye.

Beach house : Yazlık ev. Kıyı evi.

Beach road : Sahil şeridi. Sahil yolu. Bir deniz kıyısı boyunca uzanan yol.

Beach sand : Sahil kumu. Kumsal kumu. Kıyı kumu. Deniz kıyısındaki kum. Sahilde bulunan kum. Sahil şeridinde bulunan yumuşak tanecikli kum. Plaj kumu.

İngilizce Beach Türkçe anlamı, Beach eş anlamlısı

Sözcükler, direkt olarak Beach ile ilgili eş anlamlı kelimeler olmayabilir. Kelime anlamı benzer olan sözcükler olabilirler.

Beachheads : Güvenli yer. Emniyetli yer. Düşman kıyıları üzerinde ele geçirilen çıkarma yeri. Çıkarma sahili. Kıyıdaki mevzii. Kıyı başı. Köprübaşı.

Watering place : Suvat. Termal. Kıyıda bulunan tatil yeri. Kaplıca. İçmeler. Doğal bir su kaynağı. Hayvanların su içmesine elverişli yer.

Banks : Banka. Küme. Tuş arası (müzik terimi). Silindir arası (motor). Set. Uçağın bir yana yatması. Yığın. Alabama eyaletinde şehir.

Seaboard : Deniz kıyısı. İskele. Kıyıya yakın. Geminin sol yanı. deniz taşıtlarının yanaştığı, çoğu tahta ve betondan yapılmış denize doğru uzanan yer. Kıyı bölgesi. Yalı boyu. Sahil kesimi. Deniz kenarı.

Agricultural specialisation : Herhangi bir bölgede, yetişme koşulları ve tecim olanaklarının çok elverişli olması nedeniyle, tarımsal girişimlerin bir ya da birkaç ürüne dayandırılması yöntemi. Tarımsal özelleştirme.

Littoral : Gelgitin güçlü olduğu yerlerde, bu olayın etkisi altında kalan kıyının ön bölümü. Yalı boyu.

 

Waterside : Sahilde çalışan. Su kenarında biten. Deniz kıyısı. Sahilde olan. Deniz kenarı. Göl kıyısı. Sahilde bulunan. Irmak kıyısı.

Strand : Flesa. Halatlarda lif demetleri. Bükmek (ip). Örgü. Saç teli. Halatın bir kolu. Saç tutamı.

Beach synonyms : bathing beach, sandy seashore, coasted, abrasion platform, border, abandoned meander, shoreline, sandier, sandy, age pyramid, edge, afforestation, alluvial deposit, beaches, sandbanks, sands, air route, bathhouse, adventife cone, tongue of land, sandbank, coastlines, shipwreck, plages, beach road, ageing of the population, coasts, littorals, brink, wreck, aluvial coast, altimetric profile, coastal.

Beach ingilizce tanımı, definition of Beach

Beach kelimesinin İngilizce - İngilizce çevirisi (English to English) : To run or drive (as a vessel or a boat) upon a beach. To strand. Shingle. Pebbles, collectively. As, to beach a ship.