Blow türkçesi Blow nedir
- Kaçmak.
- Kahretmek.
- Fışkırmak.
- Çiçek açmak.
- Hava vermek.
- Üflemek.
- Düşmek.
- Küfretmek.
- Çarçur etmek (argo terim).
- Çalmak.
- Sigorta atmak (elektrik).
- Uçmak.
- Esmek.
- Yelpazelemek.
- Harcamak.
- Solumak.
- Atmak (sigorta).
- Çiçeklenmek.
- Darbe.
- Soluk soluğa kalmak.
- Uçurmak.
- Su fışkırtmak (balina).
- Kaçırmak (fırsat).
- Esmek (rüzgar).
- Körüklemek.
- Patlamak.
- Yanmak.
Blow ile ilgili cümleler
English: Did I blow it?
Turkish: Ben onu üfledim mi?
English: Ali received a heavy blow on the head.
Turkish: Ali kafasından ağır bir darbe aldı.
English: Ali wasn't able to blow out all the candles on the cake.
Turkish: Ali pastadaki tüm mumları üfleyip söndüremedi.
English: "How many candles did you blow out on your birthday?" "Fifty-six."
Turkish: “Doğum gününde kaç mum söndürdün?” “Elli altı.”
English: An escape for the thief, a blow for the village.
Turkish: Hırsız için bir kaçış köy için bir darbe.
Blow ingilizcede ne demek, Blow nerede nasıl kullanılır?
Blow a fuse : Tepesi atmak. Şalteri atmak. Deliye dönmek. Sigortayı attırmak. Öfkelenmek. Sigorta atmak. Şalterleri atmak. Çılgına dönmek.
Blow a kiss : Öpücük yollamak. Öpücük atmak. Öpücük göndermek.
Blow a raspberry : Yuhalamak. Zort çekmek. Yuh çekmek.
Blow about : Savurmak.
Blow away : Birini saşırtmak. Öldürmek. Sürüklemek. Uçurmak. Üstün gelmek. Kuvvetle soluk vermek. Yenilgiye uğratmak. Birisini etkilemek. Birini silahla öldurmek. Üstesinden gelmek.
Blow fly : Sinek.
Blow drying : Saç fönlemek. Saçını fönlemek. Fön yapmak.
Blow dry : Saç fönlemek. Saç kurutma makinesi ile kurutmak. Saçını fönlemek. Fön çekmek. Fön yapmak.
Blow cock : Boşaltma musluğu.
Blow by blow : En ince ayrıntısına kadar. Ayrıntılı bir şekilde. Ayrıntılı.
İngilizce Blow Türkçe anlamı, Blow eş anlamlısı
Sözcükler, direkt olarak Blow ile ilgili eş anlamlı kelimeler olmayabilir. Kelime anlamı benzer olan sözcükler olabilirler.
Smash : Çakılmak. Sıyırma. Sert vurmak. Mahvetmek. İflas etmek. Çarpmak. Ezmek. Paramparça etmek. Ezilmek. Vurmak.
Tone : Bir çalgının tonu. Tonunu ayarlamak. Sesin yeğinliği, yüksekliği ve anlatım nitelikleri. Ton vermek. Donuklaştırmak. Rengin üç değişkeninden biri (öbürleri: parlaklık, doyma). karmaşık bir ışığın, ağır çeken dalga uzunluğu, dolayısıyla bu dalga uzunluğuna uygun düşen rengi. herhangi bir rengin; kırmızı, sarı, yeşil, mavi ve yeniden kırmızı olarak çembersel biçimde sıralanan renklerden birine olan benzerliği. (siyah, beyaz ve gri, renközü bulunmayan ışıklardır). tv. renkli televizyonda, renklilik bilgisini oluşturan öğelerden biri. Ton. Vücudu güçlendirmek. Bir sesin diklikle belirlenen özelliği. iki ses arasındaki aralığı ölçmede kullanılan birim.
Whiffling : Islık sesi çıkarmak. Üfleme.
Whiff : Koklamak. Kötü kokmak. Esinti. Koku dalgası. İma. Nefes. Hafif esinti. Koku. Kötü kokutmak.
Embitter : Canından bezdirmek. Ters ve huysuz yapmak. Ekşitmek. Hayata küstürmek. Gücendirmek. Dünyadan nefret ettirmek. Hırçınlaştırmak. Acılaştırmak. Üzmek.
Blossom out : Güzelleşmek. Gelişmek. Serpilmek.
Kick : Geri tepmek (silah). Vuruş. Yakınmak. Tepmek. Teklemek. Bir oyuncunun topu ayağı ya da kafası ile herhangi bir arkadaşına, kaleye ya da alan dışına göndermesi. Ayak ile vurmak. Bırakmak. Tekme. Vazgeçmek.
Kicking : Tekme atmak. Teklemek. Tepinmek. Tepme. Çitme atmak. Tepmek. Tekmelemek. Sızlanmak. Yakınmak. Bırakmak.
Strike off : Üzerini çizmek. Baskı. Çıkarmak. Basmak. Vurup koparmak. Kesip koparmak. Listeden çıkarmak. Basmak (kitap vb.). Silmek.
Crushes : Buruşmak. Parçalanmak. Bastırmak. Öğütmek. Ezmek. İtişmek. Kırılmak. Sıkmak. Sıkıştırmak.
Blow synonyms : hammering, knife thrust, brunt, blackguard, bop, flit, cabbaging, add, fuellers, belch forth, buffeting, evaporates, scrap, appropriate, fighting, whack, bolted, abuses, detonated, disbursed, broils, punch, sideswipe, burn, aerates, breathes, absconding, be on the wing, break out, puff out, blossoming, combat, whiplash.
Blow zıt anlamlı kelimeler, Blow kelime anlamı
Inhale : İçmek. Çekmek. Solumak. İç çekmek. Soluk almak. İçine çekmek. Solukla içeri almak. Nefes çekmek. Teneffüs etmek. Nefes almak.
Stay in place : Yerinde kalmak.
Blow ingilizce tanımı, definition of Blow
Blow kelimesinin İngilizce - İngilizce çevirisi (English to English) : A gale. Also, a state of blossoming. A blossom. To move, as air, esp. to move rapidly or with power. To put forth (blossoms or flowers). A blowing, esp., a violent blowing of the wind. As, a heavy blow came on, and the ship put back to port. A flower. A forcible stroke with the hand, fist, or some instrument, as a rod, a club, an ax, or a sword. To bloom. A mass of blossoms. To flower. To force a current of air upon with the mouth, or by other means. To produce a current of air. To blossom. To cause to blossom. As, to blow the fire. As, the wind blows.
Bu kısımda Blow kelimesinin türkçesi nedir? ingilizcede Blow ne demek? gibi ya da benzeri soruları üye olmadan pratik olarak hemen sorabilir, daha sonra kısaca ingilizce Blow anlamı, açılımı ya da türkçe kelime anlamı hakkında bilgiler verebilir veya dilerseniz Blow ile ilgili cümleler sözler yazılar ile ingilizce türkçe çeviri sözlük anlamları paylaşabilir, diğer web sitelerinden de birçok kaynaklar sunabilirsiniz. Spam veya çok kısa yazılan mesajlar yayınlanmayacaktır.