Car park türkçesi Car park nedir

Car park ile ilgili cümleler

English: I saw Tom's car parked outside the warehouse.
Turkish: Tom'un arabasını deponun dışına park edilmiş gördüm.

English: Ali noticed a dark blue car parked outside.
Turkish: Ali dışarıda park etmiş koyu mavi bir araba fark etti.

English: Dozens of cars are parked in the car park.
Turkish: Otoparkta düzinelerce araba park etmişti.

English: I last saw him in the car park.
Turkish: Onu en son otoparkta gördüm.

English: Ali noticed Mary's car parked in front of the library.
Turkish: Ali kütüphanenin önünde park edilmiş olan Mary'nin arabasını fark etti.

Car park ingilizcede ne demek, Car park nerede nasıl kullanılır?

Car : Yolcu taşıyan herhangi bir aracın bölmesi. Makine. Otomobil. Kabin. Yolcu bölümü (balon veya zeplin). Oto. Araba. Vagon. İngiltere'de tekerlekli. Motorlu veya motorsuz kara taşıma aracı.

Park : Park. Dinlenme, eğlenme ya da doğadan daha çok yararlanma amacıyla, ya olduğu gibi doğal durumunda bırakılmış ya da görsel nitelikleri değiştirilerek değerlendirilmiş, oturma, seyretme ve yürüme gibi, edilgin eğlenme ve dinlenmeye olanak sağlayan açık ve yeşil alan. Koymak. Yeşil alan. Park yapmak. Gezilik. Parketmek. Bırakmak. Koruma altına alınmış arazi. Bahçe.

 

Car park attendant : Otoparkçı. Otopark görevlisi.

Car parking : Araba park yeri. Otopark. Araba parkı. Park yeri. Park.

Underground car park : Yeraltı otopark. Yeraltı otoparkı. Zemin altı otopark.

Car accident : Otomobillerin çarpışması. Araba kazası.

Car aerial : Binit radyolarında elektromanyetik dalgaları çeken iletken tel ya da çubuk. Oto anteni. Binit anteni.

İngilizce Car park Türkçe anlamı, Car park eş anlamlısı

Sözcükler, direkt olarak Car park ile ilgili eş anlamlı kelimeler olmayabilir. Kelime anlamı benzer olan sözcükler olabilirler.

Fleetest : Alay. Seyretmek. Çevik. Yürük. Donanma. Çabuk. Fani. Filo. Süratli.

Parkings : Park etme. Park yapma. Rahatına düşkün. Parketme.

Backs : Çimenlik.

Parking area : Park alanı. Park sahası.

Car pool : Aynı şirkette veya yerde çalışan ve yakın yerlerde oturan 4-5 kişinin bir hafta birinin bir hafta diğerinin arabasıyla işe gidip gelmesi. Araba imecesi. Sırayla araba kullanma anlaşması.

Parking place : Gidiş gelişin aksamaması için bırakılacak araçlara ayrılmış özel alan. Taşıt park yeri. Park etme yeri. Durguluk.

Park : Park etmek. Parketmek. Dinlenme, eğlenme ya da doğadan daha çok yararlanma amacıyla, ya olduğu gibi doğal durumunda bırakılmış ya da görsel nitelikleri değiştirilerek değerlendirilmiş, oturma, seyretme ve yürüme gibi, edilgin eğlenme ve dinlenmeye olanak sağlayan açık ve yeşil alan. Koymak. Koruma altına alınmış arazi. Yeşil alan. Gezilik. Park yapmak.

Parkland : Florida eyaletinde şehir. Wisconsin eyaletinde yerleşim yeri. Park ormanı. Washington eyaletinde şehir. Bozkırlar gibi ağaçsızlığın egemen olduğu bölgelerde görülen ve küçük bir alanda kümelenen orman. Park bölgesi.

Hardstanding : (british usage) sert park yeri. Uçak park etmek için katı veya döşeli yüzey. Sert saha.

Car park synonyms : car parking, common, parklands, lay by, commonest, commons, the park, parking space, parking, fleeted, fleet, fleeter, garden, parking lot.