Catch up türkçesi Catch up nedir

Catch up ile ilgili cümleler

English: Ali is trying to catch up with Mary.
Turkish: Ali Mary'ye yetişmeye çalışıyor.

English: Ali had planned to catch up on some work over the weekend.
Turkish: Ali hafta sonunda biriken işleri bitirmeyi planladı.

English: Ali has to study hard and catch up with the other students in his class.
Turkish: Ali çok çalışmak ve sınıfındaki diğer öğrencilere yetişmek zorunda.

English: Ali ran like crazy to catch up with Mary.
Turkish: Ali Mary'ye yetişmek için deli gibi koştu.

English: Ali couldn't catch up with the other students after he came out of his coma.
Turkish: Ali komadan çıktıktan sonra diğer öğrencilerin seviyesini yakalayamadı.

Catch up ingilizcede ne demek, Catch up nerede nasıl kullanılır?

Catch : Cezbetmek. Tutma. Tutmak. Çarpmak. Sıkışmak. Yakalama. Bulaşmak. Çalışmak. Anlamak. Tokat atmak.

Catch up on : İhmal edilmiş bir işi yapmak. (arada olup biteni) öğrenmek. Yetişmek. Ertelenmiş bir işi yapmak. Biriken işleri yapmak. Arayı kapatmak. Zaman açığını gidermek. Yakalamak. Tamamlamak.

Catch up with : -e yetişmek. Aynı düzeye gelmek. Şu ana kadar olağan sonuçların dışında kalmış gözüken bir insan üzerinde bir etkisi olmak. Yetişmek. Suç işlemiş bir insanı bulmak. Hızına yetişmek. Yakalamak. Yanlış birşeyler yapmış bir insanı bulmak. Arayı kapatmak.

 

Catch 22 : Joseph heller tarafından ikinci dünya savaşı'nın son aşamalarında yazılmış olan hicivsel bir. Aşağı tükürsen sakal yukarı tükürsen bıyık durumu. Madde 22.

Catch a bus : Otobüsle seyahat etmek. Otobüse binmek. Otobüsle gitmek. Otobüsü yakalamak.

İngilizce Catch up Türkçe anlamı, Catch up eş anlamlısı

Sözcükler, direkt olarak Catch up ile ilgili eş anlamlı kelimeler olmayabilir. Kelime anlamı benzer olan sözcükler olabilirler.

Keeping up : Su üstünde tutmak. Ayakta kalmak. İdame etmek. Devam etmek. Ayakta tutmak. Yüksekte tutmak. Yüksek tutmak. Yukarıda tutmak. Geçindirmek. Ayak uydurmak.

Catch up with : Suç işlemiş bir insanı bulmak. Şu ana kadar olağan sonuçların dışında kalmış gözüken bir insan üzerinde bir etkisi olmak. Yanlış birşeyler yapmış bir insanı bulmak. Arayı kapatmak. Hızına yetişmek. Aynı düzeye gelmek. -e yetişmek.

Beguile : Aldatmak. Çekmek. Cezbetmek. Saptırmak. Kandırmak. Nasıl geçtiğini anlamamak. Hoşça geçirmek. Aklını çelmek. Ayartmak.

Advises : Tavsiyede bulunmak. Akıl vermek. Nasihat etmek. Haber vermek. Tavsiye etmek. Fikir vermek. Öğütlemek. Danışmak. Uyarmak.

Enlightens : Açıklığa kavuşturmak. Aydınlığa kavuşturmak. Işık tutmak. Tenvir etmek. Aydınlatmak. Bilgi vermek. Öğretmek. Açıklamak.

Apprehend : İdrak etmek. Tutuklamak. Korkuyla beklemek. Tevkif etmek. Kavramak. Anlamak. Endişe etmek. Korkmak.

 

Draw up : Düzenlemek. Yığılmak. Dizmek. Doluşturmak. Kontrat imzalamak. Akdetmek. Durmak. Ayarlamak. Belge hazırlamak. Dikleştirmek.

Equaled : Dengelenmiş. Denkleştirilmiş. Eşdeğerde olmuş. Muadili olmuş. Eşitlenmiş. Bir olmak. Eş değerde olmak.

Dictate : Söyleyip yazdırmak. Dikte etmek. Yazdırmak. Zorla kabul ettirmek. Belirlemek. Söylemek. Emretmek. Gerektirmek. Söyleyerek yazdırmak.

Captivates : Meftun etmek. Cezbetmek. Çekmek. Tutsak etmek. Esir etmek. Gönlünü çelmek.

Catch up synonyms : allure, attain to, acquire, cast a spell on, be brought up, catch, adorns, clue up, instructed, concerns, accoutring, caught, act on, come up with, empierce, catches, instructing, accouters, drawing up, accoutre, adorning, apprehends, bedazzled, equaling, dictates, appoint, accoutres, bedazzle, affects, accommodate with, adorn, bewitch, apparels.