Controlling türkçesi Controlling nedir

Controlling ingilizcede ne demek, Controlling nerede nasıl kullanılır?

Controlling account : Büyük yazılıktaki sayışımlar topluluğu, günlük ve yardımcı yazılıklardaki ayrıntılı sonuçları özetleyerek gösteren sayışım. Ana hesap. Sayışımlar topluluğu.

Controlling company : Kontrol eden şirket. Birden çok şirketi idare eden ana şirket. Bir veya birkaç şirketin denetimini elinde tutan şirket. Ana şirket.

Controlling current : Kontrol akımı.

Controlling shareholder : Hakim ortak. Hakim hissedar. Çok sayıda hisse senetleri olan ve belirleyici oy sayısı olan hissedar.

Controlling system : Denetleme dizgesi.

Controllable pitch propeller : Kontrollü hatveli pervane. Piç kontrollü pervane. Değişken hatveli pervane. Hatvesi ayarlanabilir pervane. Diş açıklığı kontrol edilebilir pervane.

Final controlling element : Son denetim öğesi.

Decontrolling : Serbest bırakmak. Kontrolü kaldırmak. Denetimi kaldırmak. Kontrolü kaldırma.

Recontrolling : Yeniden kontrol etmek. Tekrar kontrol etmek.

Controllably : İdare edilebilir bir şekilde. Denetlenebilir bir şekilde. Kontrol edilebilir bir şekilde. Zapt edilebilir bir şekilde.

İngilizce Controlling Türkçe anlamı, Controlling eş anlamlısı

 

Sözcükler, direkt olarak Controlling ile ilgili eş anlamlı kelimeler olmayabilir. Kelime anlamı benzer olan sözcükler olabilirler.

Supervision : Denetleme. Gözetim. Kontrolörlük. Sinema, televizyon alanlarında kullanılır. İdare. Nezaret. Teftiş. Mesleğe yeni başlayan, yapımcının tam güvenini taşımayan ya da çok büyük bir yapıma girişen bir yönetmenin çalışmalarının güvenilir bir kimsece denetlenmesi.

Husbandry : Tutumlu olma. Çiftçilik. Ziraatçilik. İdarecilik. İdareli kullanma. Ziraat. Hayvancılık. Tarım.

Clutches : Debriyajlar. Pençe. Kavramalar. Güç.

Remote control : Uzaktan komuta. Madencilik, sinema, televizyon alanlarında kullanılır. Uzaktan yönetim. Uzak denetim. Uzaktan kontrol. Uzaktan kumanda aleti. Uzaktan yönetme. Uzaktan denetim. Bir alıcının uzaktan çalıştırılabilmesi durumu. tv. almaçların açılıp kapanmasının, oluk seçiminin, çeşitli ayarlamaların uzaktan yapılabilmesi durumu. bir alıcının uzaktan çalıştırılabilmesi durumu.

Ascendance : Üstünlük. Nüfuz. Egemenlik. Yukarı çıkma. Hakimiyet. Soy. Güç.

Inspector : Muayeneci. Eğitim ve öğretim kurumlarındaki çalışmaların yasalara ve yönetmeliklere uygun olarak yürüyüp yürümediğini incelemek ve denetlemekle görevli kimse. Kontrolör. Denetmen. Denetçi. Denetimci. Sakçı komiseri. Muayene memuru.

Attendance : Mevcut sayısı. Katılım. Hazır bulunma. Sinema, televizyon alanlarında kullanılır. Hizmet. İlgilenme. İştirak. Hizmet etme. Gitme. Belirli bir izlencenin, belirli bir sinemanın, belirli bir dönemin ya da mevsimin izleyicilerini belirten sayı.

Inspection : Bir oyunun yürürlükteki yasalara ve geleneklere aykırı olup olmadığını anlamak için yapılan inceleme. bk. sıkıdenetim. Hayvanın dışarıdan gözle muayenesi, adspeksiyon, inspeksiyon, makroskopi. her klinik muayenede ilk başvurulan muayene biçimidir. Dışarıya gidip gelen taşıtları gümrükçe denetleme işi. Teftiş. İrdeleme. Türlü gümrük işlemlerinin uygulanması için, malların ya da yolcuların yetkili gümrük görevlisince incelenip yoklanması, a. bk. gümrük yoklaması. Nezaret. Vergi yöntemi yasasının kapsamına giren ve vergi yasalarının yükümlü olarak tanımladığı kişilere ilişkin yükümlülükle ilgili özdeksel olayları ve konuları araştırarak saptama. Bakı.

 

Observational : Gözlemsel. Gözetimle ilgili. Farkında olma ile ilgili.

Joy stick : Çük (argo sözcük). Joystick. Oyun çubuğu. Denetim kolu. Kumanda kolu (uçak). Penis.

Controlling synonyms : annual audit, supervisor, government, tests, caregiving, censor, control, ascendence, examination, superintendence, watchdog, examining, countenances, countenance, dominant, composure, audit, command, control desk, audits, test, steering, managing, attendances, running, wielders, guidance, supervising, directions, scissor, introspection, direction, wielder.

Controlling zıt anlamlı kelimeler, Controlling kelime anlamı

Subordinate : İkinci plana almak. Tabi etmek. Desteklemek. Madun. Alt. İkincil. Tali bir hale koymak. Ast. Daha az önemli saymak. Tabi kılmak.