Evident türkçesi Evident nedir

Evident ile ilgili cümleler

English: He is a foreigner, as is evident from his accent.
Turkish: Aksanından belli olduğu gibi, o bir yabancı.

English: It was evident to all of us that he was innocent.
Turkish: Masum olduğu hepimiz için ortadaydı.

English: It's evident that human behaviour is more dangerous for the environment than radiation.
Turkish: Apaçık ortadadır ki, insan davranışları çevre için radyasyondan daha tehlikelidir.

English: It's evident that you told a lie.
Turkish: Yalan söylediğin kanıtlı.

English: It is evident that he did it.
Turkish: Onun onu yaptığı bellidir.

Evident ingilizcede ne demek, Evident nerede nasıl kullanılır?

Be evident : Aşikar olmak.

Make evident : Açığa kavuşturmak.

Self evident : Apaçık. Aşikar. Açık. Belli. Besbelli.

Evidential : İspata ait. Aşikar. Kanıta dayanan. Kanıt oluşturan. Kanıtlara dayanan. Delile ait. Delillere dayanan. Kanıt değerinde. Delile dayanan. İnandırıcı.

Evidentiary : Ortada. Aşikar. Kanıta dayanan. Apaçık. İnandırıcı. Delile dayanan. Delile ait. Kanıtsal.

Evidentness : Herşeyin ortada olması. Aşikar olma durumu. Besbelli olma. Açıklık. Netlik.

Evidence in commission : Bunu yapmaya yetkili biri tarafından mahkeme salonu dışında bir araya getirilen (toplanan) delil veya şahit ifadeleri.

 

Evidently : Gözle görülür biçimde. Apaçık. Açıkça. Aşikar olarak. Anlaşılan. Besbelli.

Evidence : İspatlamak. İfade. Tanıt. Tanıklık. Açığa vurmak. Kanıtlamak. Belirtmek. Kanıt. Açıklık. Bir olayın doğruluğunu ortaya koyabilen yöntem. yargı yerinde bir savı gerçekleştirmek için baş vurulan belgeler.

Evidence in support : Doğrulama. İspat. Kanıtlama. Teyit etme.

İngilizce Evident Türkçe anlamı, Evident eş anlamlısı

Sözcükler, direkt olarak Evident ile ilgili eş anlamlı kelimeler olmayabilir. Kelime anlamı benzer olan sözcükler olabilirler.

Crystal clear : Tam olarak belirgin. Billur gibi. Açıkça belli. Tamamen açık. Dupduru.

Bares : Çıkarmak. Gözle görülür hale getirmek. Soymak. Çıplak. Açığa vurmak. Açılmak. Açmak.

As plain as a pikestaff : Açık seçik. Bariz. Gün gibi ortada. Gün gibi aşikar.

Bawdy : Seksle ilgi. Fuhşiyata dair. Terbiyesiz. Seksle ilgili. Sekse ilgi. Açık saçık. Müstehcen.

Blankest : Silmek. Açık yer. Boş kağıt. Boş yer. Yazısız kağıt. Feshetmek. İfadesiz. Anlamsız. Yazısız.

Balds : Sade. Süssüz. Yavan. Kılsız. Küstah. Yüzsüz. Kabak kafalı. Kel.

Clarion : Berrak ve tiz ses. Duyurmak. Boru. Boru ile çalınan müzik. Boru sesi. Temiz. Yüksek (ses). İlan etmek.

Clearly : Açıklıkla. Şüphesiz. Açık açık. Anlaşılır biçimde. Kesinlikle. Açık bir biçimde. Açık seçik. Düpedüz. Açıkça.

Barest : Yalın. Sade. Tüysüz. Yapraksız. Bomboş. Azıcık. En çıplak. Çıplak. Tamtakır.

Manifest : Toplumsal bir hareketin iktisadi, sosyal ve siyasal amaçlarının anlatıldığı belge. (manifesto cargo) gemi ile taşınan yükün içeriğini gösteren ve varılan yerin gümrük idaresine yapılan bildiri. Görülür. Ortaya koymak. Dışavurmak. Bir gemideki malları ayrıntılarıyla göstermek üzere kaptan tarafından düzenlenerek gümrük yönetimine verilen bildirge. Gemi bildirgesi. İspat etmek. Bildiri.

 

Evident synonyms : avowed, halfway, express, overt, plain, clarions, baldest, aperture, distinct, around, patent, noticeable, exposed, unmistakable, kenspeckle, aboveboard, in the open, downright, blazing, explicits, apodictic, lucent, noticeably, observable, bare, glaring, evidential, dramatic, barefaced, concrete, broader, in between, distinctive.

Evident zıt anlamlı kelimeler, Evident kelime anlamı

Unnoticeable : Farkedilemez. Göze çarpmayan. Fark edilmeyen.

Evident antonyms : unobvious.

Evident ingilizce tanımı, definition of Evident

Evident kelimesinin İngilizce - İngilizce çevirisi (English to English) : Especially, clear to the understanding, and satisfactory to the judgment. Clear to the vision. As, the figure or color of a body is evident to the senses. The guilt of an offender can not always be made evident.