Facet türkçesi Facet nedir
- Yön.
- Ortak görünü.
- Faseta.
- Böcek gözünün petek benzeri saydam kat bölgesi.
- Biyoloji alanında kullanılır.
- Sınıflamada bölüm, grup ya da alt grupların hepsinde bulunan görünüm. (örneğin iki nokta sınıflama yönteminde kişilik, nitelik, enerji, yer, zaman.).
- Görünüş.
- Façeta.
- Elmasın yontulmuş yüzü.
- Taraf.
- Böcek gözünün saydam tabaka bölgesi.
- Özellik.
- Traş edilmiş elmas ya da diğer değerli taşların yüzü.
- Bir konunun ya da herhangi bir şeyin çeşitli yüzleri.
- Bölüm.
- Tıraş edilmiş elmas yüzü.
- Kesim.
- Elmas yontmak.
- Tıraş edilmiş değerli taşların yüzü.
- Faset.
Facet ile ilgili cümleler
English: Ali is being facetious.
Turkish: Ali yerli yersiz espri yapıyor.
English: You're being facetious.
Turkish: Sen alaycı davranıyorsun.
Facet ingilizcede ne demek, Facet nerede nasıl kullanılır?
Faceted : Bir sürü yönü ve cephesi olan. Kompleks. Kesilmiş ve parlatılmış bir yüzü olan (ör. mücevher, taş).
Facetiae : Uygunsuz veya açık saçık tabiatlı kitaplar. Müstehcen fıkralardan oluşan kitaplar. Nükteli sözler. Şaka. Nükte. Komik yazı veya söz. Espri.
Faceting : Elmas yontmak. Bölüm. Tıraş edilmiş değerli taşların yüzü. Özellik. Taraf. Kesim. Görünüş. Faseta. Tıraş edilmiş elmas yüzü.
Facetious : Yerli yersiz espri yapan. Uygunsuz şakalar yapan. Uygunsuz espriler yapan. Şakacı. Esprili. Patavatsız. Sulu. Yersiz espri yapan. Alaycı.
Facetiously : Şaka yaparak. Şakacı olarak.
Multifaceted : Cok yönlü. Çok yüzeyli. Karmaşık. Komplike. Çok yüzlü. Çok cepheli. Çok yönlü.
Face a problem : Sorunla karşılaşmak. Problemle karşılaşmak. Bir sorunla karşılaşmak. Bir problemle karşılaşmak.
Facetiousness : Patavatsızlık. Şakacılık. Alaycılık.
Facetting : Elmas yontmak.
Facetted : Kesilmiş ve parlatılmış bir yüzü olan (ör. mücevher, taş). Kompleks. Bir sürü yönü ve cephesi olan.
İngilizce Facet Türkçe anlamı, Facet eş anlamlısı
Sözcükler, direkt olarak Facet ile ilgili eş anlamlı kelimeler olmayabilir. Kelime anlamı benzer olan sözcükler olabilirler.
Caput : Kısım. Kafatası (latince). Dal. Kafa. Baş. Segment. Kaput. Filiz.
Rubrics : Kırmızı başlık (gazete). Kırmızı harflerle yazılmış. Gazetede kırmızı başlık. Kural. Bölüm başlığı. Bölümlemek. Bellik. Kırmızı harfler.
Contractor : Sözleşen. Yüklenci. Anlaşmalı taraf. Paralı asker. Kalfa. İnşaatçı. Yüklenici. Bilgisayar, iktisat, ekonomi alanlarında kullanılır. Kendi adına veya sözleşmeciden devraldığı inşaat işini yapmakla yükümlü gerçek kişi. Kişiye ya da devlete ilişkin bir işi belirli koşullarına göre yapmayı üstüne alan kişi.
Act : Eylem. Görevini yapmak. Özdeğin sonsuz türlerinden bir ya da birkaçının, başkalarında uyandırdığı her türlü iz ve iz bırakma eylemi. nedensellik,bağlantısı içinde bir nedenin sonucu. Oyuncunun çeşitli ses, el, kol, mimik anlatmalariyle bir kişiyi canlandırması ya da göstermesi. bir tiyatro yapıtındaki belli bir karakteri canlandırmak ya da bir tipi göstermek. Rol oynamak. Oynamak (rol). Oyuncunun gerekli ses uygulayımı ve gövde hareketleri ile bir oyun kişisini canlandırması ya da göstermesi. Hukuk, kimya, sinema, televizyon, tiyatro alanlarında kullanılır. Yasa. Bir tiyatro yapıtında olay dizisinin ana kesimlerini oluşturan ve kendi içinde bütünlüğü olan bölüm.
A site : A yeri. Ribozomun üzerinde amino asit taşıyan taşıyıcı rna ların bağlandığı yer. aminoasil yeri, aminoaçil yeri.
Attribution : Yükleme. Bağlama. Atfetme. Hassa. Atıf. Niteleme. Yorma. Öz nitelik. Nitelik.
Course : Kurs. Köpeklerle kovalamak. Gidişat. Koşu yeri. İzlenen yol. Resmi ya da özel kuruluşlarca ilgililere belirli bir konuda birtakım bilgi, beceri ve davranışlar kazandırmak amacıyla düzenlenen ve kısa süreli derslere dayanan eğitim etkinliği. Akış. Rota. Sürgün avına çıkmak.
Breaking down : Çökme. Ayrılma. Çöküş. Sinema, televizyon alanlarında kullanılır. Yerle bir olma. Bir filmin kaba kurgusuna hazırlık olarak kesilmesi işi. Dağılma.
A protein : Tek iplikli rna fajlarındaki bir protein. Triptofan sentetaz enziminin bir protein alt birimi. laktoz sentetaz enziminin bir parçası. tek iplikli rna fajlarındaki bir protein. olgunlaşma proteini. tütün mozaik virüsünün deneysel olarak meydana getirilen protein kılıfının bir oligomeri. A proteini.
Facet synonyms : subfigure, faceting, in terms of, orientation, characteristic feature, a cells, abacus bodies, respect, part, aspects, appearance, end, abductor muscle, bedrock, face, facets, cantles, compartment, character, cacheting, aardvark, a cell, capita, aardvarks, fractions, abramis zone, rubric, attrib, external view, cachet, abiotic factor, cutoffs, ends.
Facet ingilizce tanımı, definition of Facet
Facet kelimesinin İngilizce - İngilizce çevirisi (English to English) : As, the facets of a diamond. A small, plane surface. As, to facet a diamond. A little face. To cut facets or small faces upon.
Bu kısımda Facet kelimesinin türkçesi nedir? ingilizcede Facet ne demek? gibi ya da benzeri soruları üye olmadan pratik olarak hemen sorabilir, daha sonra kısaca ingilizce Facet anlamı, açılımı ya da türkçe kelime anlamı hakkında bilgiler verebilir veya dilerseniz Facet ile ilgili cümleler sözler yazılar ile ingilizce türkçe çeviri sözlük anlamları paylaşabilir, diğer web sitelerinden de birçok kaynaklar sunabilirsiniz. Spam veya çok kısa yazılan mesajlar yayınlanmayacaktır.