Kesim nedir, Kesim ne demek

"Kesim" ile ilgili cümle örnekleri

  • "Ders kesimi."
  • "Gemi, su kesiminin üstünden yaralandı."
  • "Oyunlar aruz ve hece olmak üzere iki kesime ayrılmıştı." - M. And

Yerel Türkçe anlamı:

Boy boş.

Beden yapısı: Kesimleri yiri bi uşak.

Gelinliğin kesim günü

Belli, kesin ücret.

Pazarlık, anlaşma.

Dört dönümlük toprak alan.

Değer, eder.

Son söz : Bunun kesimi neyse onu söyle.

Yazın inek ve koyunu ürününü paylaşmak üzere bakıcıya vermek : Bu yaz inekleri kesime vermiyeceğiz.

Mihr, düğün öncesi iki tarafın alınacak takı üzerinde anlaşması

Bölüm, kısım.

Sel yarıntıları.

Sözleşme. || kesim kesmek: sözleşmek || kesim nikah: evlenen kız için oğlan tarafıyla yapılmış olan ödeme anlaşması

Ürün kaldırma mevsimi.

Kesim, kesme

Kadar, derece : Ufacık çocuk bu kesim dövülür mü?

Sözleşme, nikâh, kesim kesmek

Biçim : İri kesimli.

Ücret.

Oranlama, tahmin.

Bilişim alanındaki terim anlamı:

Bir izlenceyi oluşturan, bir ölçüde birbirinden bağımsız çalışabilen yordamlardan her biri. Kesimlerin tümü sürekli olarak bellekte bulundurulabilir ya da daha az bellek sığası kullanmak bakımından, sürekli olarak bellekte bulunan bir ana kesimce çağrılan yerpaylaşır kesimler tanımlanır.

 

Hukuki terim anlamı:

fasıl (bk. ayırım).

İktisat alanındaki kelime anlamı:

Bir ekonomide üretim, mülkiyet yapısı, kayıt altına alınma gibi ölçütler dikkate alınarak benzer özelliklere göre sınıflandırılan bölümlerin her biri.

Sinema ve Televizyon dünyasındaki anlamı:

Bir filmin kaba kurgusuna hazırlık olarak kesilmesi işi.

Tarih'teki anlamı:

Osmanlı İmparatorluğunda Tuna kuzeyindeki ülkeler ile Irak ve Basra halkının tüm vergiler yerine toptan ödedikleri vergi.

Hazineye ait herhangi bir gelirin belli bir bedel karşılığı keseneğe verilmesi.

Tiyatro'daki terim anlamı:

[Bakınız: meclis]

Diğer sözlük anlamları:

Şekil, biçim, endam.

Muayyen bir vergi

Kısım, parça.

İki taraf arasında kararlaştırılan şey.

Kesim isminin anlamı, Kesim ne demek:

Erkek ismi olarak; İki taraf arasındaki kararlaştırılan şey. Biçim, endam, boy bos. Bölüm, parça. Yeryüzündeki sel yarıntıları. Ürün kaldırma mevsimi.

Bilimsel terim anlamı:

[Bakınız: kesme]

Dört dizeli bir divan koşuğu biçimi. Genel olarak ikinci ve dördüncü dizeleri uyaklı, birinci, üçüncü dizeleri özgürdür. Birinci, ikinci ve dördüncü dizeleri uyaklı olanlar da vardır. Altıncı, onuncu dizeye dek uzamış olanlar da bulunur.

Bir koşuğun 3,4 ve daha çok dizeli bölümü.

İngilizce'de Kesim ne demek? Kesim ingilizcesi nedir?:

segment, sector, cutting, breaking down

Fransızca'da Kesim ne demek?:

 

section

Osmanlıca Kesim ne demek? Kesim Osmanlıca'da ne anlama gelir?:

mukataa, kıta

Gezilecek görülecek bir yer, şehir olarak tanımı:

Osmaniye ilinde, Kadirli ilçesi, merkez bucağına bağlı bir yerleşim yeri.

Kesim hakkında bilgiler

Veri depolama aygıtlarının en küçük birimi bittir. Bir bit 0 ya da 1 olabilir. 8 bitin bir araya gelmesiyle baytlar oluşur. Bir karakter (harf, sayı) 1 bayttır. Varsayılan ayırma ile 512 baytın bir araya gelmesi ile kesimler oluşur. Kesimler bir araya gelerek izleri oluşturur. (bkz. iz-kafa-kesim)

Kesim ile ilgili Cümleler

  • Bir saç kesimine ihtiyacım yok.
  • Ali yeni saç kesimini beğeniyor mu?
  • İç bölgelerden gelen soğuk hava kütleleri kıyı kesimlere kadar sokuldu.
  • Toplam tutulma herhangi bir zamanda sadece dünya yüzeyinin dar bir kesiminden görülebilir
  • Manzara Batı Virginia'nın uzak bir kesimindeki küçük bir dağ köyüydü.
  • Ali Boston'un güney kesiminde yaşıyor.
  • Bu kentin kuzey kesiminde daha fazla insan yaşar.

Kesim tanımı, anlamı:

Kesimevi : Kasaplık hayvanların kesilip yüzüldüğü yer, kesimhane, kanara, mezbaha.

Kesimhane : Kesimevi.

İnce kesim : Kemikleri ince ve zayıf.

Özel kesim : Resmî kesimden ayrı ve bağımsız çalışan grup.

Yaş kesim : Tabandan sızma veya toplanma suretiyle yer altından sulanan veya çoğu zaman ıslak durumda olan arazi.

Ağrı kesimi : Ağrı yitimi.

Et kesimi : Hristiyanların büyük perhize girmek üzere bulundukları günler, et kırımı, apukurya.

Kamu kesimi : Devlet eliyle yürütülen ekonomik işlerin bütünü, kamu sektörü.

Söz kesimi : Gençlerin evlenmeleri için ön anlaşma yapılması, sözlenme.

Su kesimi : Geminin su üstünde ve su altında kalan bölümlerinin kesiştiği yer, su hattı.

Kesimci : Kesenekçi.

Kesimcilik : Kesenekçilik.

Kesimlik : Kesime elverişli (hayvan).

Kesme : Kıyılarımızda yaygın olarak bulunan, yuvarlak tepeli, 5 metre kadar boylu, her dem yeşil, yaprakları küçük ve kenarları testere dişli, çiçekleri yeşilimsi beyaz renkli olan bir süs ağacı, akçakesme (Phillyrea latifolia). Küp biçiminde veya köşeli olarak kesilmiş olan. Kesin, değişmez, maktu. Nazımda veya nesirde, bir cümleyi sonu anlaşılacak biçimde yarım bırakma sanatı, kat. Çizgisel iki doğru parçası ve bir eğri yayı ile sınırlanan düzlem yüzeyi. İki çekimin birbirine doğrudan doğruya bağlanmasından, iki ayrı çekimin birbirini izlemesinden doğan durum. Kesme işareti. Lokum. Teneke, sac vb.ni kesmek için kullanılan makas. Kesmek işi.

Bölüm : Bölme işlemi sonunda elde edilen sayı. Canlıların bölümlenmesinde filumların bir araya gelmesiyle oluşan birlik. Bir bütünü oluşturan parçaların her biri, kısım. Çağ, devir. Bir kuruluşun yönetim birimlerinden her biri, departman, seksiyon. Bir okul veya üniversitenin herhangi bir bilim ve uzmanlık dalında eğitim sağlayan birimlerinden her biri, departman.

Parça : Pasaj. Bir bütünden ayrılan, ayrı sayılan veya artakalan şey. Küçümseme ve değersiz sayma bildiren bir söz. Müzik eseri. Nesne. Bir bütünden kopma, kırılma, yırtılma vb. yoluyla ayrılmış bölüm, lime. Güzel, alımlı kız veya kadın. Tane. Birkaçı bir araya geldiğinde bir bütünü oluşturan şeylerin her biri, modül.

Kısım : Kol. Parçalara ayrılmış bir şeyin her bölümü, bölük, kesim. Bir cinsten veya meslekten olanların tümü.

Sektör : Manyetik tamburun, manyetik diskin veya bir disk paketinin üzerindeki, veri ortamının önceden belirlenmiş açılı yer değiştirmesi sırasında manyetik kafaların erişebildiği, bir iz veya bant parçası. Bölüm, kol, dal, kesim. Aynı işi yapan topluluk.

Bölge : Vücut yüzeyinde sınırları belli herhangi bir bölüm, nahiye. Sınırları idari, ekonomik birliğe, toprak, iklim ve bitki özelliklerinin benzerliğine veya üzerinde yaşayan insanların aynı soydan gelmiş olmalarına göre belirlenen toprak parçası, mıntıka.

Zaman : Belirlenmiş olan an. Dönem, devir. Yer kabuğunun geçirdiği gelişimde belirlenen ve fosillere göre dörde ayrılan geniş evrelerden her biri. Bir işe ayrılmış veya bir iş için alışılmış saatler, vakit. Olayların oluş ve akış sırasını belirleyen, düzenli ve dönemli gök olaylarını birim olarak kullanan sanal bir kavram. Çağ, mevsim. Bu sürenin belirli bir parçası, vakit. Bir işin, bir oluşun içinde geçtiği, geçeceği veya geçmekte olduğu süre, vakit. Fiillerin belirttikleri geçmiş zaman, şimdiki zaman, gelecek zaman, geniş zaman kavramı.

Depolama : Depolamak işi. Bellek cihazına verinin yerleştirilmesi veya saklanması.

Belli : Gizli olmayan, ortada olan, anlaşılan, bedihi, zahir, aşikâr. Belirli, muayyen. Beli olan. Bilinmedik bir yanı olmayan, malum.

Yer : Durum, konum. Durum, konum, vaziyet. Önem. Otel, motel vb.nde kalınacak oda. Gezinilen, ayakla basılan taban. Bir olayın geçtiği veya geçeceği bölüm, alan, mahal. Bir şeyin, bir kimsenin kapladığı veya kaplayabileceği boşluk, mahal, mekân. İz. Bulunulan, yaşanılan, oturulan bölge. Üzerine yapı kurulmaya elverişli arazi, arsa. Ekime elverişli toprak parçası, arazi. Ülke. Görev, makam. Yerküre.

Boy : Ortak bir atadan türediklerine inanılan toplumsal ve ekonomik ilişkilerinde anaerkil, ataerkil anlayışı uygulayan geleneksel topluluk, kabile, klan. Bir şeyin tabanı ile en yüksek noktası arasındaki uzaklık. Uzunluk. "Özlü, güzel sözler söyledi" anlamında kullanılan boy boyladı, soy soyladı özlü sözünde geçen bir söz. Bir yüzeyde, en sayılan iki kenar arasındaki uzaklık, en, genişlik karşıtı. Kumaş için ölçü.

Bos : Bilgisiz. Yapılacak işi olmayan, işsiz. Görevlisi olmayan (iş, görev), münhal. Bir işe yaramayan, yararsız. Habersiz, hazırlıksız bir biçimde. Kullanıldıktan sonra içinde bir şey bulunmayan, kirli (bardak, çanak vb.). İçinde, üstünde hiç kimse veya hiçbir şey bulunmayan, dolu karşıtı. Anlamsız.

Endam : Vücut, beden, boy bos.

Pazarlık : Özellikle pazar günleri giyilen şık, gösterişli giysi. Bazı kolaylıklar elde etmek veya daha iyi bir çözüme varmak amacıyla yapılmış olan görüşme. Bir alışverişte tarafların kendileri için en elverişli fiyatı karşısındakine kabul ettirmek amacıyla yaptıkları görüşme.

Anlaşma : Anlaşmak durumu. Sözleşme. Devletler arası siyasal, ekonomik, kültürel vb. alanlarda yapılmış olan uzlaşma ve bu uzlaşmanın tespit edildiği belge, uyuşma, itilaf, antant, konvansiyon.

Kesim ağırlığı : Kesimden en az 12 saat önce yem verilmesinin kesilip kesimden hemen önce hayvanın gübre ve çamur kirleri temizlenerek belirlenen canlı ağırlığı.

Kesim bindirmesi : Kırık düzlemi, yatay ya da yataya yakın bir ters kırıkla, eski bir kesimin daha yenisinin üstüne bindirmesi.

Kesim çalım : Boy boş.

Kesim etmek : Taklidini yapmak.

Kesim firesi : Karkas ağırlığıyla kesim öncesi ağırlığı arasındaki farkın kesim öncesi ağırlığına oranı.

Kesim itmek : Vergiye bağlamak

Kesim kesmek : Düğün tarihini belirtmek, söz kesmek : Babam gelini getirmek için kesim kesmeğe gitti. Düğün, nişan için erkek ve kız aileleri anlaşmak. Pazarlıkta anlaşmak. [Bakınız: kesime kesmek]

Kesim kipi : Makineyle oluşturulmuş ağdan kullanılacak av aletine uygun ağ parçalarının çıkartılması için enine veya yüksekliğine göre çıkartılması gerekli olan kesim biçimi.

Kesim kuramı : Bir yerleşim yerinde, oturmaya ayrılmış alanların ve buralarda yaşayan sınıfların, kent özeğinden dışa doğru belli başlı anayollar boyunca uzanacak biçimde bir düzene girme eğiliminde olduklarını varsayan kentsel büyüme kuramı.

Kesim noktası : (matematik) Bir ölçekte ölçüm sürekliliğini konumlara ayıran kesit ya da bir çizimde kesişen çizgilerin ortak noktası.

Diğer dillerde Kesim anlamı nedir?

İngilizce'de Kesim ne demek? : n. cut, cutting, part, section, slaughter, fraction, phase

n. dope fiend

Fransızca'da Kesim : coupement [la], coupure [la], fraction [la], manière [le], secteur [le]

Almanca'da Kesim : n. Ausschnitt, Fasson, Zuschnitt

Rusça'da Kesim : n. резание (N), обрезка (F), вырубка (F), порубка (F), рубка (F), забой (M), кройка (F), прекращение (N), аренда (F), участок (M), сектор (M), фигура (F)

adj. забойный