Reason with türkçesi Reason with nedir

  • İnandırmaya çalışmak.
  • İkna etmeye çalışmak (mantık yoluyla).
  • İkna etmek.

Reason with ile ilgili cümleler

English: Don't try to reason with people like Ali.
Turkish: Ali gibi insanlarla görüşmeye çalışma.

English: I can reason with Tom.
Turkish: Tom'u ikna edebilirim.

English: How do we reason with Tom?
Turkish: Tom'u nasıl inandırmaya çalışırız?

English: Ali is trying to reason with Mary.
Turkish: Ali Mary'yi ikna etmeye çalışıyor.

English: How do we reason with her?
Turkish: Onunla nasıl mantık yürütürüz?

Reason with ingilizcede ne demek, Reason with nerede nasıl kullanılır?

Reason : Düşünüp taşınmak. Usa vurmak. Tartışmak. Görüşmek. Gerekçe. Kanıtlamaya çalışmak. Sebep. Muhakeme etmek. Anlamak. Bulmak.

With : Beraber. İle ilgili. Beraberinde. Li. -e karşın. İle. -la. Nedeniyle. -lı. Birlikte.

Reason for being : Var olma sebebi. Var olma nedeni.

Reason out : Akıl süzgecinden geçirmek. Düşünüp taşınmak. Düşünüp taşınarak bulmak. Etraflıca düşünmek. Çözümlemek.

Reason what : Ne olduğunu bulmak.

Reason why : Nedenini bulmak.

İngilizce Reason with Türkçe anlamı, Reason with eş anlamlısı

Sözcükler, direkt olarak Reason with ile ilgili eş anlamlı kelimeler olmayabilir. Kelime anlamı benzer olan sözcükler olabilirler.

 

Argue : Çekişmek. -e belirti olmak. Karşı gelmek. Göstergesi olmak. İleri sürmek. -e alamet olmak. Münakaşa etmek. Tartışmak. Kanıtlamaya çalışmak. Savunmak.

Bring over : Razı etmek. Karşıya geçirmek.

Bring : Sebebiyet vermek. Kazandırmak. Belirtmek. Ayıltmak. Razı etmek. Getirmek. Kandırmak. Doğurmak. Vermek (ceza).

Bring oneself to : Kandırmak.

Assures : Söz vermek. Güvence altına almak. Sigortalamak. Kesinleştirmek. Sağlama almak. Güven vermek. İnandırmak. Güvenceye almak.

Argue somebody into something : Razı etmek.

Argued : Kandırmak. İddia etmek. Münakaşa etmek. Tartışmak. Göstergesi olmak. İspatı olmak. Karşı gelmek. İtiraz etmek. Savunmak.

Argues : Göstergesi olmak. Becelleşmek. Belli etmek. Savunmak. İtiraz etmek. Karşı gelmek. Münakaşa etmek. İleri sürmek. Tartışmak. Çekişmek.

Assure : Güven vermek. İknaya çalışmak. Sağlama bağlamak. Güvenceye almak. Sağlamlaştırmak. İnandırmak. Sağlamak. Kesinleştirmek. Söz vermek. Sağlama almak.

Reason with synonyms : talk somebody into believing something, bring home to, bring around, bring round, assuring, arguing, brings, bring home.