Apply to türkçesi Apply to nedir

  • Müracaat etmek.
  • -e hitap etmek.
  • -i ilgilendirmek.
  • Aşağıdakilere uygula.
  • Bahsetmek.
  • Üstesinden gelmek.
  • Kapsamak.
  • Uygulanacağı yer.
  • İçermek.
  • -i içermek.
  • Pratik veya özel kullanım için uygulamak (örneğin, bilgi, yasalar, düzenlemeler).
  • Geçerli olmak.
  • Başvurmak.

Apply to ile ilgili cümleler

English: This rule doesn't apply to emergencies.
Turkish: Bu kural acil durumlarda geçerli değildir.

English: I've decided to apply to Harvard.
Turkish: Harvard'a müracaat etmeye karar verdim.

English: The rules apply to everyone.
Turkish: Kurallar herkes için geçerlidir.

English: This does not apply to students.
Turkish: Bu, öğrencileri içermiyor.

English: The law doesn't apply to this case.
Turkish: Yasa bu durumda uygulanmaz.

Apply to ingilizcede ne demek, Apply to nerede nasıl kullanılır?

Apply : Koymak. Gitmek (birine). Yaklaştırmak. Özen göstermek. Uygulamak. Müracaat etmek. İlgisi olmak. Aygıtları kullanmak. Yaymak. Kendini vermek.

To : Kala. -mek -mak (mastar). E. Göre. İle. Arasında. -e göre. Oranla. Ye. E doğru.

Apply to all : Tümüne uygula.

Apply to section : Uygulanacak bölüm.

Apply to the manager : Müdüre gitmek.

Apply to this section forward : Bu bölümden sonrasına uygula.

Apply to this section : Bu bölüme uygula.

İngilizce Apply to Türkçe anlamı, Apply to eş anlamlısı

 

Sözcükler, direkt olarak Apply to ile ilgili eş anlamlı kelimeler olmayabilir. Kelime anlamı benzer olan sözcükler olabilirler.

Break the back of : En güç bölümünü tamamlamak. Alt etmek. En zor kısmını başarmak. En zor engeli aşmak.

Approaches : Girişler. Yaklaşımlar. Yaklaşmak. Girişmek. Ele almak. Varmak. Temasta bulunmak. Ulaşmak. Andırmak. Benzemek.

Blow away : Birini saşırtmak. Birisini etkilemek. Üstün gelmek. Birini silahla öldurmek. Kuvvetle soluk vermek. Tarumar etmek. Öldürmek. Sürüklemek. Yenilgiye uğratmak.

Covers : Kapaklar. Üzerini kapatmak. Kaplamak. Karşılıklar. Belirli bir duruma gelen ya da gelmesi beklenen ancak niceliği kesinlikle kestirilemeyen ve girişim için bir borç niteliğinde görünen belirli bazı dokuncaları karşılamak amacıyla sayışımlarda yapılan ayırmalar. Yetmek. Kapak. Korumak.

Compass : Bir konuyu kavramak. Kavramak. Kuşatmak. Çevirmek. Bir çemberin özeğindeki bir iğne üzerine oturtularak yatay düzlem içinde erkince dönebilen ve çemberin çevresindeki dereceler üzerinde yön gösteren bir mıknatıs iğnesi. Pergel. Anlamak. Pusula. Çevre.

Cites : Alıntı yapmak. Takdiri açıklamak. Celbetmek. Aktarmak. Çağırmak (mahkemeye). Anmak.

Encapsulates : Kısa ve öz biçimde açıklamak. Özetlemek. Sarmalamak.

Comprehended : -in esasını kavramak. İhtiva etmek. Anlamak. Bilincine varmak. -i anlamak. İçine almak. Algılamak. İdrak etmek. Kavramak.

Cover : Korumak. Tecimsel bir işlemde dokuncayı önlemek amacıyla ayrılacak karşılama payı. İktisat, ekonomi alanlarında kullanılır. Almak. İnanca. kağıt para karşılığı değerli maden. herhangi bir nesnenin karşılığı olan para. İstila etmek. Bir oyuncunun başka bir oyuncunun önüne kayarak seyircinin onu görmesini engellemek. yapılmayan bir işi yapılıyormuş gibi. göstermek için oyuncunun gövdesiyle, yaptığı işi seyircinin görüşüne kapaması, örnek : eğer masa lambasının üstünde lambayı yakacak bir düğme yoksa, o lambanın yanması anında ışıklar parlatılacaksa oyuncu lambayı gövdesiyle görüşe kapayıp yakar gibi yapar. Kapatmak. Bir anlaşmada taraflardan birine ait sorumluluğun bir başkası tarafından söz, mal veya para biçiminde yüklenilmesi. bk. kefalet.

 

Obtained : Varlığını sürdürmek. Kazanmak. Edinmek. Elde edilmiş. Var olmak. Sağlamak. Süregelmek. Bulmak. Elde edilen.

Apply to synonyms : come into effect, look up, become effective, conquer, compassing, adverts, cite, prevailed, rule, call on, embodying, bring off, count in, fall back on, approached, applies, appeal, make mention of, fell back on, hold good, comprehends, go for, be inclusive of, obtains, discoursing, consult, calling on, arrive, holds, embodies, held, chew over, hold.