Audio türkçesi Audio nedir

  • İşitme.
  • İşitme ile ilgili.
  • Ses.
  • Sessel.
  • İşitsel.
  • Ses işitme.
  • Odiyo.
  • Bilgisayar alanında kullanılır.

Audio ile ilgili cümleler

English: An MP3 file is an audio file.
Turkish: Bir MP3 dosyası bir ses dosyasıdır.

English: It's getting easier to find audio files by native speakers for almost any language you might want to study.
Turkish: Neredeyse öğrenmek isteyebileceğin her dilde yerli konuşurlar tarafından hazırlanmış ses dosyalarını bulmak kolaylaşıyor.

English: I've converted all the audio files to MP3 files.
Turkish: Bütün ses dosyalarını MP3 dosyalarına dönüştürdük.

English: What's your favorite audio player?
Turkish: Favori ses çaların nedir?

English: Are there French audio guides?
Turkish: Fransızca ses kılavuzları var mı?

Audio ingilizcede ne demek, Audio nerede nasıl kullanılır?

Audio amplifier : Ses yükselteci. Ayrı bir kaynaktan güç alan ve içinden geçen elektriksel imin gücünü artıran elektronik aygıt. bunun, ses imlerinin gücünü artırıcı çeşidi; ses yükselteci. Yükselteç. İşitsel yükselteç. Odyoamplifikatör. Sinema, televizyon alanlarında kullanılır. Odyoamplifikatör işitsel yükselteç. Ses dalgası yükselticisi. Ses seviyesini yükselten cihaz.

Audio cassette : Teyp kaseti.

Audio cd : Müzik cd. Ses cd'si. Ses cd. Ses diski.

 

Audio channel : Ses oluğu. Sinema, televizyon alanlarında kullanılır. Bir televizyon oluğunun sese ayrılan bölümü. İşitme arnası. İşitme kanalı.

Audio charging system : Ses-kayıt ödünç verme yöntemi. Ödünç verme kaydının sesle bir şerit ya da diske saptanması temeline dayanan yöntem.

Audio device : Ses aygıtı.

Audio data rate : Ses veri hızı. Ses veri oranı.

Audio compression codecs : Ses sıkıştırma codecs.

Audio devices : Ses aygıtları.

Audio configuration : İşitsel yapılandırma. Ses yapılandırması.

İngilizce Audio Türkçe anlamı, Audio eş anlamlısı

Sözcükler, direkt olarak Audio ile ilgili eş anlamlı kelimeler olmayabilir. Kelime anlamı benzer olan sözcükler olabilirler.

Aural : İşitmeyle ilgili. Sinema, televizyon alanlarında kullanılır. Kulak. İşitmeyle, işitme duyusuyla ilgili. genel olarak sesler ve kulakla algılanabilen her şeyin taşıdığı özellik. (sinemayla televizyonda çoğunlukla, görüntü öğelerine karşılık ses öğelerini ve bölümünü belirtmekte kullanılır). Kulak veya duyma organına ait. Kulağa ait. Duyumsal.

Shouted : Banlamak. Haykırmak. Bağırarak söylemek. Çağırmak. Bağırış. Haykırış. Seslenmek. Bağırmak.

Hearing : Duruşma. Açıklama. Yargıtay duruşması. Ses erimi. Davanın görülmesi. Duyma. Mahkeme. Celse.

Tv : Sinema, televizyon alanlarında kullanılır. Devinimli görüntülerin kablolar ya da telsiz bağlantısıyla çok uzaklardaki yerlere ulaştırılması ve buralarda izlenebilmesi. (bunu gerçekleştirmek için gerekli başlıca aygıt ve donanımlar alıcı, kablolar, verici, verici dalgalık, alıcı dalgalık, almaçtır. alıcı, aktarılacak konuyu satır satır, nokta nokta tarayarak çözümler. bu çözümlemeye uygun biçimde oluşan televizyon imleri, eşeksenli kablolar ya da verici yayacın verici dalgalığı yoluyla almaca doğru yola çıkarılır. bu ikinci durumda, televizyon imlerini bir taşıyıcı dalga, dalgalığa ulaştırır. bu dalgalığın almaca verdiği televizyon imleri almacın çeşitli katlarından geçerek bir elektron topundan çıkan elektron demeti yardımıyla almacın görüntülüğünde konuyu yeniden kurar. görüntülükteki bu resim, alıcının ereğindeki resmin tıpkısıdır). bir ülkede televizyonu oluşturmak için gerekli kuruluşların tümü, televizyon işleyimi. güzel sanatların bir kolu olarak televizyon sanatı. televizyonu gerçekleştirmek için yapılan çalışmaların tümü, televizyonculuk. bir ülkenin kendine özgü nitelikler taşıyan ulusal televizyonu. Televizyon. Travesti.

 

Noise : Gürültü. Sinema ya da televizyonda sesin saptanması, çalınması ya da yayınlanmasında ortaya çıkan istenmeyen sesler. Yükselteç çıktısında gözlenen ve imlem girdisinde çeşitli nedenlerden kaynaklanan, asalak birleşenlerin yükseltilmesinden ileri gelen uyumsuz sesler. Ses sinyalinin kalitesinde belirleyici olan tıslama, cızırtı ve uğultu gibi istenmeyen seslerin tümü. Patırtı. Şamata. Gürültü etmek. Titreşimli düzenli olmayan sesler. boğumlanmaları sırasında tonlu ve tonsuz hışırtı niteliği taşıyan z, s ünsüzleri ile tonlu ve tonsuz patlama niteliği taşıyan b, p ünsüzleri titreşim açısından birer gürültü sesidir. Kısa devre.

Absolute loader : Salt yükleyici. Mutlak yükleyici.

Auditory : Oditori. Dinleme salonuna ait. İşitme duyusu, işitme yetisiyle ilgili. Duyumsal.

Abbreviate : Kısaltmak. Özetlemek. Kırpmak. İhtisar etmek. Sadeleştirmek.

Auditive : Oditif. İşitmeyle ilgili. Duyma yoluyla tecrübe edilen. İşitme duyusu, işitme yetisiyle ilgili. İşitmeye ait. Duymayla ilgili.

Abort : Erken doğum yapmak. Düşük yapmak. Durdurmak. Uşak salmak. İmtina etmek. Başarısızlıkla sonuçlanmak. Düşürtmek (dölütü). (bilgisayar) prosedürü durdurmak. Bebek düşürmek. Ölü çocuk doğurmak.

Audio synonyms : pipes, video, auriculars, vocalic, acception, auditorial, sonance, abstract syntax tree, phonic, hearings, frequency, acoustical, television, acoustic, access mechanism, access control entry, noised, clatters, phone, accent char, auditory communication, chirm, auricular, oftenness, accelerator key, audio frequency, phonetic, audition, phono, telecasting, abort sequence, access key, access control.