Boşaltmak nedir, Boşaltmak ne demek

"Boşaltmak" ile ilgili cümleler

  • "Elenmiş, tertemiz unu leğençe denilen küçük leğene boşalttı." - O. Kemal
  • "Yayla devriyesi bizden yardım istemek için havaya silah boşaltmış." - H. R. Gürpınar
  • "İbrahim Ağa atın kolanlarını boşaltırken kendini bir iş yapmış sayar." - M. Ş. Esendal
  • "Bu durum, ister istemez evi doldurup boşaltanlarda da kısıntı yapmamızı gerektiriyordu." - A. Ağaoğlu

İngilizce'de Boşaltmak ne demek? Boşaltmak ingilizcesi nedir?:

dump

Boşaltmak kısaca anlamı, tanımı:

Doldurboşalt : Nöbet sonrası namluda merminin kalıp kalmadığını denetlemek için verilen komut. Oyunun son dakikalarında galip olan takım tarafından oyalama amacıyla topu uzun paslarla rakip kale önüne gönderme.

Boşaltma : Boşaltmak işi.

Dizgin boşaltmak : Atı hızlı bir biçimde sürmek.

Eyer boşaltmak : Saldırıları boşa çıkaracak önlemler almak. cirit oyununda hedef olmaktan kurtulmak için eyer üzerinde sağa sola eğilmek.

İçini boşaltmak : Sıkıntı ve derdini söylemek. öfkesini açığa vurmak. banka, şirket vb.ni yasal görüntü verip soymak.

Safra boşaltmak : Deniz aracına yüklenen safra dışarı atılmak, çıkarılmak.

 

Yüreğini boşaltmak : Derdini, üzüntüsünü anlatarak hafiflemek.

Durum : Bireyin toplum içindeki ilişkileriyle belirlenen yeri. Bir şeyin içinde bulunduğu koşulların hepsi, vaziyet, hâl, keyfiyet, mevki, pozisyon. Ad soyundan kelimelerin birbirleriyle edatlarla ve fiillerle ilişkilerini belirleyen biçim, hâl. Duruş biçimi, konum, tavır.

Getirmek : İletmek, bildirmek. Sağlamak. Erişmek veya eriştiğini sanmak. Bir makama atamak veya seçmek. Gelmesini sağlamak. Bazı kelimelerle birleşik fiil yapar. İleri sürmek. Bir şeyi yanında veya üstünde bulundurmak. Sebep olmak, ortaya çıkarmak.

Dökmek : Saçmak, serpmek. Çok söylemek. Açığa vurmak, söylemek, ortaya koymak. Üstünde bulunan bir şeyi düşürmek. Teninde kızamık, kızıl, suçiçeği hastalıklarında olduğu gibi kırmızı lekeler çıkmak. Sulu hamuru kızgın yağ veya tepsinin içine akıtarak pişirmek. Maden, mum eriyiği veya çimento, alçı vb.ni kalıba akıtarak biçim vermek, döküm yapmak. Belli bir yere boşaltmak. Bir işte veya bir konuyu ele alış biçiminde değişiklik yapmak. Akıtmak, düşürmek. Sıvı veya tane durumunda olan şeyleri bulundukları kaptan başka bir yere boşaltmak. Yakmak, tutuşturmak. Çok sayıda öğrenciyi sınavda veya bir üst sınıfa geçirmede başarısız saymak. Kullanmak, harcamak, sarf etmek. Salmak, bırakmak. Bol bol vermek, ödemek, sarf etmek. Bir yere çokça bir şey yığmak, taşımak. Bir şeyi yok etmek için atmak.

Boca : Geminin rüzgâr almayan yanı, rüzgâraltı, orsa veya rüzgârüstü karşıtı.

Silah : Savunmak veya saldırmak amacıyla kullanılan araç. Savunmak veya saldırmak için kullanılan nesne, etken araç. Bir konuda etkili her şey.

 

Mermi : Ateşli silahlarla atılan patlayıcı ve delici madde, kurşun.

Hepsi : Bütünü, tamamı, tümü, cümlesi.

Boş : Bilgisiz. Bir işe yaramayan, yararsız. Yapılacak işi olmayan, işsiz. Anlamsız. Görevlisi olmayan (iş, görev), münhal. Habersiz, hazırlıksız bir biçimde. İçinde, üstünde hiç kimse veya hiçbir şey bulunmayan, dolu karşıtı. Kullanıldıktan sonra içinde bir şey bulunmayan, kirli (bardak, çanak vb.).

Etmek : Herhangi bir değerde olmak. Bir işi yapmak. Kötülükte bulunmak. Eşit değer kazanmak. Bulmak, erişmek. Küçük veya büyük abdestini yapmak. "İyi, kötü" zarflarıyla birlikte davranmak. Demek, söylemek. Birini bir şeyden yoksun bırakmak.

Kusmak : Reddetmek. İçinde birikmiş kinini, öfkesini söyleyerek açığa vurmak. Midenin içindekini basınçla ağızdan dışarı atmak, çıkarmak, kay etmek, istifra etmek. Boyanan ve temizlenen şeyler yeniden ortaya çıkmak.

Gevşetmek : Sertlik ve gerginliğini bozmak. Rahatlatmak, sakinleştirmek.

Açmak : Bulutların dağılmasıyla gökyüzü aydınlanmak. Avunmak veya danışmak üzere söylemek, içini dökmek. Bir konu ile ilgili konuşmak. Sarılmış, katlanmış, örtülmüş veya iliklenmiş olan şeyleri bu durumdan kurtarmak. Bir şeyi, bir yeri oyarak veya kazarak çukur, delik oluşturmak. Yakışmak, güzel göstermek. Savaşla almak, fethetmek. Ayırmak, tahsis etmek. Sıkılganlığını, utangaçlığını gidermek. Tıkalı bir şeyi bu durumdan kurtarmak. Düğümü veya dolaşmış bir şeyi bu durumdan kurtarmak. Beğenmek. Ferahlık vermek. Bir aygıtı, bir düzeneği çalıştırmak. Bir şeyi kapalı durumdan açık duruma getirmek. Bir kuruluşu, bir iş yerini işler duruma getirmek. Geçit sağlamak. Engeli kaldırmak. Birbirinden uzaklaştırmak. Yapmak, düzenlemek. Görünür duruma getirmek. Bir toplantıyı, etkinliği başlatmak. Alanını genişletmek. Alışverişi başlatmak. Yarmak. Satranç, poker vb. oyunları başlatmak. Rengin koyuluğunu azaltmak.

Boşaltmak ile ilgili Cümleler

  • Odayı boşaltmak lazım!
  • Tesisatçı boruyu boşaltmak için suyu dışarı pompaladı.
  • Ali iki gün içerisinde apartmanını boşaltmak zorundaydı.

Diğer dillerde Boşaltmak anlamı nedir?

İngilizce'de Boşaltmak ne demek? : v. empty, pour from, evacuate, pour out of, discharge, pour, clean out, unload, ejaculate, clean, clear, clear out, close out, debus, deplenish, deplete, disgorge, dismantle, drain, drain away, drain off, draw off, drop off, dump, excrete, exhaust

Fransızca'da Boşaltmak : déballer, débarquer, dégorger, déguerpir, donner cours à, expulser, éjecter, épancher, évacuer, larguer, nettoyer, verser, vidanger, vider, excréter

Almanca'da Boşaltmak : v. abfüllen, abladen, abräumen, abziehen, aufheben, ausgießen, auskippen, ausladen, ausleeren, ausräumen, ausschütten, auswerfen, eingießen, entladen, entleeren, evakuieren, leeren, räumen, verschütten

Rusça'da Boşaltmak : v. высып`ать, вываливать, выгружать, выгребать, выливать, сливать, спускать, выпускать, переливать, отливать, выплескивать, высасывать, разгружать, сгружать, опустошать, опорожнять, разряжать, освобождать, эвакуировать, выбирать, съезжать, в`ысыпать, вывалить, выгрузить, выгрести, выли