Cataracts türkçesi Cataracts nedir

Cataracts ingilizcede ne demek, Cataracts nerede nasıl kullanılır?

Cataract blade : Göz ameliyatlarında kullanılan, ince uzun bir sapı olan ve kesici yüzü köşelerinden basık dörtgen biçiminde bıçak. Katarakt bıçağı.

Congenital cataract : Doğuştan katarakt. Göz merceğinin doğuştan bulanıklığı. gözde diğer yapılış bozukluklarıyla birlikte holstein-friesian ve jersey ırkı sığırlarda kalıtsal bir özellik olmasının yanı sıra, sığır viral diyare virüsünün yol açtığı dölüt enfeksiyonlarında da biçimlenir.

Developmental cataract : Erişkinlik yaşından önce göz merceğinin saydamlığını kaybetmesi. Gelişimsel katarakt.

Diabetic cataract : Diyabetik katarakt. Diyapedes mellitusa bağlı göz merceğinin genellikle çift taraflı bulanıklaşması.

Electrical cataract : Yüksek elektrik akımına maruz kalma sonucu, göz merceği saydamlığının kaybolması. Elektrik kataraktı.

Catarrhal : Kataral. Nezle ile ilgili. Akıntılı.

Catarrhally : Mukusla. Kataral olarak. Nezleyle. Sümükle. Alıntılı bir halde.

Catarina : Bir kadın adı.

Catarrhal inflammation : Kataral yangı. Yangı sıvısının sümüksü özelliğiyle belirgin mukozaların yüzeysel yangısı, kataral yangı. Sümüksü yangı.

 

Cataract : Aksu. Çavlan. Sel. Yüksekliği az olan. Taşkın. Çağlayan. Nehrin en akıntılı yeri. Perde. Akarsu yataklarındaki eğim kesikliklerinde oluşan ve akımı ile geçirdiği su çok büyük nicelik taşıyan düşüş. Doğuştan veya kazanılmış nedenlerle, tam veya kısmi olarak göz merceği veya mercek kapsülünde, proteinlerin presipitasyonu sonucu göz merceğinin saydamlığını kaybetmesi, donuklaşması ve ışığın geçişine izin vermemesiyle belirgin, göz merceğinin en yaygın ve en önemli bozukluğu, hlk. aksu, boz inmesi.

İngilizce Cataracts Türkçe anlamı, Cataracts eş anlamlısı

Sözcükler, direkt olarak Cataracts ile ilgili eş anlamlı kelimeler olmayabilir. Kelime anlamı benzer olan sözcükler olabilirler.

Drapery : Çuha. Kumaşçılık. Tuhafiye. Kıvrımlar halinde duran kumaş. Kumaş. Döşemelik kumaş. Perdelik kumaş. Örtü.

Damper : Titreşim azaltan parça. Amortisör. Üzen şey. Kapak. Sürgü. Üzen kişi. Aracın salınımını sönümleyen aygıt. Sönümleç. Hava kapağı.

Skua : Bir martı türü. Yırtıcı martı. Yırtıcı martıgiller.

Flowage : Su baskını. Akım. Akan veya taşan sıvı. Su basma. Akış. Taşma.

Alluvion : Alüvyon. Su basması. Su kaynaklarındaki balçık ve kil benzeri çok ince taneciklerin kum ve çakılla karışmasıyla oluşan yığın. Lığ.

Inundations : Su basması. Boğma. İnundasyon. Su baskını. Su altında kalma. Tufan.

Episodes : Bölüm. Kısım. Olay.

Blustering : Tehditle. Yüksek ve haşin bir şekilde esme. Rüzgarlı. Şiddetli. Şamatacı. Gürültücü. Sert bir şekilde esme (blustering winds {sert rüzgarlar} gibi). Sert (esme). Tehdit etmek.

 

Inundation : Tufan. Su basması. Su baskını. İnundasyon. Boğma. Su altında kalma.

Cataracts synonyms : genus catharacta, stercorariidae, family stercorariidae, bird genus, bonxie, waterfalls, chutes, deluged, deluges, deluge, chute, spates, fret, bulkheads, ebullient, effusive, spate, overfall, cataract, torrent, exuberant, flooding, gurgling, episode, linn, expansive, frenzied, freshets, boisterous, landflood, waterfall, cascades, cascade.