Changes türkçesi Changes nedir

Changes ile ilgili cümleler

English: Ali often changes his mind.
Turkish: Ali sık sık fikrini değiştirir.

English: Ali changes his passwords often.
Turkish: Ali sık sık şifrelerini değiştirir.

English: Ali changes his mind a lot.
Turkish: Ali fikrini çok değiştirir.

English: Ali changes his mind all the time.
Turkish: Ali her zaman fikir değiştiriyor.

English: Ali changes channels during commercials.
Turkish: Ali reklamlar sırasında kanalları değiştirir.

Changes ingilizcede ne demek, Changes nerede nasıl kullanılır?

Changes hats : Rolleri değişmek. Fonksiyonları değişmek.

Changes in memory : Bellekteki değişiklikler.

Changes in the syllabus : Resmi program yapıldıktan sonra ders planında meydana gelen değişiklikler.

Changes in the weather : Hava durumundaki aşırı değişiklikler. Bir insanın huyundaki değişiklikler.

Changes on disk : Diskteki değişiklikler.

Save changes in : Değişiklikleri kaydet.

Chops and changes : Sürekli değişmeler. Yön değiştirme. Durmadan fikir değiştirme.

Drop changes : Değişikliklerden vazgeç.

Confirm record changes : Kayıt değişikliğini onayla.

 

Ring the changes on : Aynı şeyi tekrar tekrar söylemek.

İngilizce Changes Türkçe anlamı, Changes eş anlamlısı

Sözcükler, direkt olarak Changes ile ilgili eş anlamlı kelimeler olmayabilir. Kelime anlamı benzer olan sözcükler olabilirler.

Radicalize : Radikalleştirmek.

Intensify : Pekiştirmek. Güçlendirmek. Kuvvetlendirmek. Yoğunlaşmak. Artırmak. Derinleşmek. Şiddetlendirmek. Yoğunlaştırmak. Koyulaştırmak. Şiddetlenmek.

Synthesize : Sentez yapmak. Sentezle birleştirmek. Sentezlemek. Bireştirmek. Bireşim yapmak. Birleştirmek. Sentez haline getirmek. Sentezle oluşturmak. Sentez ile oluşturmak. Sentez yaparak oluşturmak.

Decorate : Dekorasyon yapmak. Süslemek. Süsleyip püslemek. Dekore etmek. Boyamak. Nişan vermek. Dekor olmak. Duvar kağıdı ile kaplamak. Donatmak. Madalya takmak.

Darken : Karartmak. Bulandırmak. Anlaşılması zor hale getirmek. Koyulaştırmak. Koyulmak. Siyahlaştırmak. Kararmak. Karıştırmak. Koyulaşmak. Esmerleşmek.

Color : Üçlü benek. Halkbilimin en önemli konularından biri olan, insanlık çapında geniş bir uygulama alanı bulan, her toplumun kendi anlayış, yaşantı, gelenek ve göreneklerine göre doğa, doğaüstü ve kültürel olayları simgeleştirmekte kullanılan doğal oluşum, bk. halkbilim, gelenek, görenek, doğa, simge. Abartmak. Boya. Boyamak. Renk değiştirmek. Çarpıtmak. Algılamanın niteliğinde, ışığın görüntüsel bileşim ayrımlarının doğurabilecekleriyle aynı türden olan ayrımları gözlemeyi ve ayırt etmeyi sağlayan, görsel bir algılanmanın belirtisi. renk bir dalga uzunluğudur. örnek ; kırmızı, görüntüsü açısından en uzun, mor ise en kısa dalga uzunluğu içindedir. Renközü. Renk katmak.

 

Loosen : Yumuşatmak. Söktürmek. Açmak. Çözülmek. Salıvermek. Açılmak. Gevşetmek. Gevşemek. Bollanmak. Çözmek.

Ulcerate : Ülserli. Ülserleşmek. Ülser olmak. Ülser etmek. Ülser yapmak. Ülserat. Ülsere dönüşmek. Ülserleştirmek. Ülsere dönüştürmek.

Metamorphose : Başkalaşmak. Başkalaştırmak.

Cites : Bahsetmek. Çağırmak (mahkemeye). Takdiri açıklamak. Anmak. Celbetmek. Alıntı yapmak.

Changes synonyms : lifehack, change integrity, animize, diabolize, matt up, assibilate, sensibilise, domesticise, colorize, renormalise, untune, mythicize, change by reversal, transaminate, domesticize, communise, automatise, alkalinise, sexualise, sensify, defervesce, mat up, individualise, professionalise, uniformize, concretise, mythicise, denationalise, spice up, deodorise, uniformise, devilize, suburbanize.

Changes zıt anlamlı kelimeler, Changes kelime anlamı

Decelerate : Yavaşlamak. Hız kesmek. Hız azaltmak. Hızı azalmak. Yavaşlatmak.

Dissimilate : Farklı olmak. Farklı yapmak. Farklılaşmak. Farklılaştırmak. Farklı sesler çıkarmak. Bir kelimede birbiriyle ilgili iki sesi atlamak (sesbilim).

Focus : Yakınsayan ışınların kesişme noktası (gerçek odak), ya da ıraksayan ışınların kaynaklanır göründüğü nokta (sanal odak). Odak ayarı yapmak. Mihrak. Bir merceğin ya da yuvarsal aynanın asal ekseni üzerinde, çok uzakta bulunan bir kaynaktan bu eksene koşut olarak gelen ışınların, mercekten geçtikten ya da aynada yansıdıktan sonra, bu asal eksen üzerinde kırıldıkları ya da yansıdıkları nokta. Odak noktası. Odaklama. Bir çekide toplamak. Odağı ayarlamak. Mercek ve aynalarda koşut ışık demetinin toplandığı nokta. Depremin yer içinde başladığı nokta.

Changes antonyms : orientalise, denationalise, odourise, deconcentrate, de iodinate, demulsify, de ionate, detransitivize, salinate, personalise, occidentalise, complicate, tire, brighten, destabilize, better, wet, odorize, nationalize, transitivize, demythologize, stabilise, awaken, cool, stiffen, stabilize, depersonalise, assimilate, decrease, centralize, activate, deoxidise, desensitize, accelerate, decontaminate, occidentalize, worsen, orientalize, increase, beautify, decentralise, dirty, dehydrogenate, hydrogenate, personalize, clarify, emulsify, concentrate, magnetise, dry, deoxidize, qualify, invalidate, dehumanize, inactivate, sensitize, sharpen, sensitise, strengthen, scramble, inflate, empty, decentralize, enable, demilitarise, heat, dull, darken, demilitarize, discolor, thin, centralise, clutter, magnetize, naturalize, loosen, rejuvenate, destabilise, depersonalize, nationalise, cause to sleep, denationalize, unstring, weaken, demagnetise, fill, quieten, begin, clean, deflate, simplify, wrong, disable, discharge, validate, tune, denazify, demagnetize, denaturalize, unscramble, mythologize, order, come in, oxidise, go out, lighten, widen, undress, stay, harden, color, oxidize, soften, desalinate.