Karan nedir, Karan ne demek

Karan; İsim olarak kullanılan bir kelimedir.

Yerel Türkçe'deki anlamı:

Yapışkan ve kokulu yaprağı olan, bodur funda boyunda dikensiz bir bitki.

Yaban nanesine benzeyen bir bitki.

[Bakınız: karağan].

Karan isminin anlamı, Karan ne demek:

Kahraman, yürekli. Karanlık. Karan ismi; Türkçe kökenli olup bir Erkek ismidir.

Karan ile ilgili Cümleler

  • Karanlıkta hareket eden bir şey gördüm.
  • “Gözleriyle sokakların karanlıklarını yırtmaya uğraşarak sinirli bir telaş içinde çırpınıyordu.”
  • Ali karanlık sonrasına kadar buraya gelmedi.
  • Ali karanlıkta duruyordu.
  • Karanlık sokakta dikkatlice aşağıya doğru yürüdüm.
  • Holokostun tarihi dünya tarihinde sınırsız karanlık bir ayıptır.
  • Karanlık maddenin neyden yapıldığını bilmiyorum.
  • “Gece kandili birdenbire sönmüş, oda zifiri karanlık kesilmişti.”
  • Karanlık madde doğrudan görülemez.
  • “Türkiye'nin güneşi battı, karanlığa gömüldük.”
  • Küçük bir nesne karanlıkta hareket etti.
  • Siyah ceketi karanlığa karıştı.
  • Karanlıkta burada yalnız oturarak ne yapıyorsunuz?
  • “Akşamdı, ortalığa hafif bir karanlık çökmüştü.”
  • Bodrum, çirkin, karanlık ve kötü kokuludur.
  • Karanlık korkunuzu yenmelisiniz.
  • Önce gitmekten korkuyorum, hava çok karanlık.

Karan ile ilgili Atasözü veya Deyim

karanlığa gömülmek : koyu karanlık içinde kalmak büyük sıkıntı ve keder içinde kalmak.

 

karanlığa kalmak : gidilecek yere varmadan akşam olmak.

karanlığı deşmek (veya yırtmak) : karanlıkta görmeye çalışmak, aydınlığa çıkmak için çaba harcamak Mecaz anlamı büyük sıkıntı ve üzüntüden kurtulmak için çabalamak.

karanlık basmak (veya çökmek) : hava kararmak.

karanlık etmek : bir şeyin önünde durarak görünmesine engel olmak.

karanlık kesilmek : ortalık birdenbire kararmak.

karanlıkta göz kırpmak : bir şeyi anlatmak isterken karşısındakinin anlayamayacağı bir işarette bulunmak veya bir söz söylemek.

Karan anlamı, tanımı

Kara : Yeryüzünün denizle örtülü olmayan bölümü, toprak. Kötü, uğursuz, sıkıntılı. Yüz kızartıcı durum, leke. En koyu renk, siyah, ak, beyaz karşıtı. Esmer. Bu renkte olan. İftira

Ay karanlık : Mehtapsız gece.

Bu karan : Bu kez.

Faraday karanlık bölgesi : Düşük basınçlı uçunlarda elektriksel boşalım sırasında oluşan eksi ışınlar bölgesi ile artı dikeç arasındaki karanlık bölge.

Göz karanuluğu : Göz kararması.

Imırcık karanlık : Tan atma zamanı, alaca karanlık: Bugün ımırcık karanlıkta geldim.

Karan fries sığırı : Hindistan’dan köken alan, Holştayn ve Tharparkar ırkları kullanılarak geliştirilmiş, 3/8 ila 4/8 oranında Hoştayn genotipi taşıyan sütçü sığır ırkı.

Karanaç : Serçe.

Karanalp : Kara yağız, kahraman yiğit.

Karanamlu : Çakmaklı tüfeklerden birinin adı.

Karanar : Samsun ili, Mezraa bucağına bağlı bir yer.

Karanat : Sıkıntı, çile.

Karanbay : Kahraman, yürekli kimse.

Karanbıh : Saçma büyüklüğünde meyveleri olan dikenli bir bitki, çalı.

 

Karanbuk : Saçma büyüklüğünde meyveleri olan dikenli bir bitki, çalı.

Karanculus : Aralık ayından üç, ocak ayından dört gün alan ve çok soğuk geçen zaman dilimi (Çopraşık k.).

Karandaş : Kalem.

Karandere : Ankara şehrinde, Şereflikoçhisar ilçesinde, merkez bucağına bağlı bir bölge.

Karandırık : Karanlık.

Karanduruk : Karanlık.

Karanebili : Adana şehrinde, Kozan ilçesinde, merkez nahiyesine bağlı bir yerleşim yeri.

Karanfil elması : Yazın yetişen, yeşil renkli, kokulu bir cins elma.

Karanfilbaş tütün : Yaprakları ince bir cins tütün.

Karanfilci : Karanfil yetiştiricisi.

Karanfilcilik : Karanfilcinin yaptığı iş.

Karanfilgiller : İki çeneklilerden, örnek bitkisi karanfil olan, çöven, karamuk ve benzerleri cinsleri içine alan bir familya.

Karanfili sıkmak : Tehlikelere ve güçlüklere göğüs gerebilmek.

Karanfilköy : Gaziantep ili, Karkamış belediyesi, merkez nahiyesine bağlı bir yer.

Karanfiller : Aydın şehri, Çine ilçesi, merkez nahiyesine bağlı bir yerleşim bölgesi.

Karangiform : Bazı balıklarda görülen dalgalanma benzeri yüzme biçimi.

Karanğımak : Karanlık basmak. Hava kararmak.

Karanı : Çok karanlık.

Karanı cel : Kuzey batıdan esen, sert rüzgâr.

Karanımak : Karanlık basmak.

Karanıt : Geniş yapraklı, uzun boylu bir ağaç.

Karanisviçre sığırı : Hindistan’dan köken alan, İsviçre Esmeri ve Sahiwal ırkları kullanılarak geliştirilmiş, 1/2 ila 3/4 arasında İsviçre Esmeri genotipi taşıyan, rengi açık griyle koyu kahverengi arasında değişen, hem iş hem de süt verimi yönünde yetiştirilen, erkekleri iş hayvanı olarak değerlendirilen ve dişileri kaliteli süt veren, kombine verimli sığır ırkı.

Karankaz : Yaşlı ağaç.

Karankuluğ : Karanlık.

Karankuş : Kırlangıç.

Karanlıg : Karanlık.

Karanlıh : Karanlık.

Karanlık akım : Bir ışıl gözenin, ışımadığı halde çevriminden geçmekte olan artık akım.

Karanlık alan mikroskobu : Işık kaynağından gelen ışığın saçılmasını sağlayan bir sistemle numunenin koyu zeminde açık renk görülmesini sağlayan bir tip ışık mikroskobu.

Karanlık boşalım : Bir uçun içinde, görünür bir ışık salımı olmaksızın elektrik boşalımı.

Karanlık çizgi izgesi : Güneş ışığı izgelerinde gözlendiği gibi, karanlık çizgiler içeren izge, bk. Fraunhofer çizgileri.

Karanlık kutu : Davranışçıların, uyaranla tepki arasına giren değişkene verdikleri simgesel ad. Her yanı sıkıca kapalı, yalnız ufacık bir deliği olan, bu delikten giren ışınların, dışarıdaki bir nesnenin ters görüntüsünü, deliğin karşısına rastlayan iç çepere düşürdüğü çeşitli boyda kutu. (1. yüzyıl ortalarından beri kullanılan karanlık kutu, bugünkü fotoğraf aygıtlarının, sinema alıcılarının temelini oluşturmuştur).

Karanlık oda işlemi : Karanlık odada film banyosunun yapılması.

Karanlık oluğu : Suyun biriktiği yer. Değirmene su veren ikinci oluk.

Karanlık saha mikroskobu : Cismin üzerine ışığın farklı bir açıyla gönderilerek şeffaf cisimlerin görülmesini sağlayan mikroskop.

Karanlık ton : Tizleri düşük, yumuşak hatlı, donuk ve sert gitar tonu.

Karanlık yılgısı : Karanlıktan aşırı derecede korkma hastalığı.

Karanlıkçılık : XX. yüzyıl başlarında beliren, kapalı anlatımı öngörüp okuyucunun imgesini çalıştırmayı amaç edinen sanat akımı.

Karanlıkdere : Malatya şehri, Sürgü nahiyesine bağlı bir yerleşim bölgesi. Niğde ili, Bor ilçesinde, merkez nahiyesine bağlı bir yerleşim yeri. Sakarya ili, Karasu ilçesinde, merkez bucağına bağlı bir yerleşim yeri.

Karanlıkkuşu : Yarasa.

Karanlıkoda lambası : Işığı, tayfsal bileşiminin özelliği ve düşük yeğinliğinden ötürü, karanlık oda çalışmalarının normal süreleri içinde, fotoğrafçılıkta kullanılan duyarlı maddeleri belirli bir biçimde etkilemeyen lamba.

Karanmak : Birisinin arkasından kötü konuşmak, kötülemek. Sitem etmek. [Bakınız: karamak]. Küfretmek, kötü söylemek, lânet etmek.

Karannıh : Karanlık.

Karannık : Karanlık.

Karannımak : Karanlık basmak.

Karansıllı : Tekirdağ kenti, İnecik bucağına bağlı bir yerleşim yeri.

Karantı : Böğürtlen. Karartı, karaltı, bir şeyin belli belirsiz görünen heyeti. Samsun kenti, Kavak ilçesi, merkez nahiyesine bağlı bir yerleşim bölgesi.

Karantı dikeni : Böğürtlen.

Karantina müddeti : Karantina süresi.

Karantina süresi : Karantina için gerekli olan ve öngörülen süre.

Karantu : Karamsı, karamtırak. [Bakınız: karantı].

Karanu : Karanlık.

Karanu delik : Mezar.

Karanu gönüllü : Siyah kalpli, kötü düşünceli.

Karanumak : Karanlık çökmek, karanlık hale gelmek.

Kıvırcık karanlık : Akşamla yatsı arası, alaca karanlık.

Kör karanlık : Çok karanlık.

Tam karanlık : Ana çevirgeç kapatılarak sahnenin tümüyle karartılması durumu.

Zıfırı karanlık : Koyu karanlık.

Akşam karanlığı : Alaca karanlık.

Alaca karanlık : Güneş doğmadan önceki veya battıktan hemen sonraki aydınlık, yarı karanlık, akşam karanlığı.

Ay karanlığı : Bulutlar arkasında kalan ayın yansıttığı hafif ışık.

Karanfil : Karanfilgillerden, güzel renkli çiçekler açan bir süs bitkisi (Dianthus caryophyllus). Mersingillerden, Molük Adaları'nda, Filipinler'de ve Hindistan'da yetişen ve yaprakları sürekli yeşil kalan bir ağaç (Caryophyllus aromaticus). Bu ağacın karanfil yağı elde edilen ve baharat olarak kullanılan, ağız kokusunu gideren, acımsı, koyu renkli, küçük çivi biçimindeki tomurcuğu.

Karanfil yağı : Karanfilin tomurcuklarından elde edilen uçucu yağ.

Karanlık : Işık olmama durumu. Gereğince anlaşılıp bilinemeyen, ne olacağı, sonu belli olmayan (durum). Karışık. Üzüntü, sıkıntı, perişanlık. Yasalara, töreye uygun olmayan. Işıksız.

Karanlık nokta : Bilinmeyen, gizli, şüpheli konu.

Karanlık oda : Film banyosu yapılmış olan ışıksız oda.

Karantina : Bulaşıcı bir hastalığın yayılmasını önlemek için belli bir bölgenin veya yerin kontrol altında tutulup giriş çıkışların engellenmesi biçiminde uygulanan sağlık önlemi. Hastanelerde, yatacak hastaların kayıt ve kabul edildikleri yer.

Su karanfili : Ormanlarda, akarsu ve göl kenarlarında yetişen, 20-50 santimetre yüksekliğinde, sarı çiçekli, çok yıllık ve otsu bir bitki (Geum urbanum).

Yarı karanlık : Alaca karanlık.

Zifiri karanlık : Çok koyu karanlık.

Diğer dillerde Karamelleşme anlamı nedir?

İngilizce'de Karamelleşme ne demek ? : caramelization, caramelisation