Lever türkçesi Lever nedir

  • Manivela ile kaldırmak.
  • Kaldıraçla kaldırmak.
  • Manivela gibi kullanmak.
  • Kanırtmaç.
  • Vasıta.
  • Manivela kullanmak.
  • Kol.
  • Kaldıraç ilkesiyle bir yere güç uygulamak için kullanılan, uzun çelik kol.
  • Bilgisayar alanında kullanılır.
  • Lövye.
  • Manivela ile kaldırmak veya hareket ettirmek.
  • Kaldıraç.
  • Manivela.

Lever ile ilgili cümleler

English: Give me a lever long enough and a fulcrum on which to place it, and I shall move the world.
Turkish: Bana yeterince uzun bir manivela ve onu yerleştirmek için bir dayanak verin ve dünyayı kımıldatacağım.

English: Press down on the lever.
Turkish: Kolun üstüne bastırınız.

English: What we need is leverage.
Turkish: İhtiyacımız olan bir kaldıraç.

English: Ali put two slices of bread into the toaster and pushed down on the lever.
Turkish: Ali ekmek kızartma makinesine iki dilim ekmek koydu ve kolu aşağı itti.

English: Ali pulled a lever.
Turkish: Ali bir kolu çekti.

Lever ingilizcede ne demek, Lever nerede nasıl kullanılır?

Lever arch : Kalın klasör. Kol yayı.

Lever arm : Manivela kolu. Kaldıraç kolu. Levye kolu. Manivela.

Lever brake : Kollu fren. Kollu eğleç.

Lever jack : Kriko.

Lever rule : Fizik, kimya alanlarında kullanılır. Evre çizgesine bakarak, belli bileşimde bir evre soğudukça yeni, daha yoğun iki evrenin ne oranda çıkacaklarını veren kural. Kaldıraç kuralı.

 

Brake lever : Fren levyesi. Eğleç levyesi. El freni. Fren kolu.

Carburettor inner control lever : Karbüratör iç komuta levyesi.

Cam lever : Kam levyesi.

Carburettor float lever : Karbüratör şamandırası kolu.

Adjusting lever : Ayar kolu. Ayar levyesi. Ayar manivelası.

İngilizce Lever Türkçe anlamı, Lever eş anlamlısı

Sözcükler, direkt olarak Lever ile ilgili eş anlamlı kelimeler olmayabilir. Kelime anlamı benzer olan sözcükler olabilirler.

Branch : Yayılmak. Dallanmak. Dere. Sınıf. Soy ağacındaki yer. Kol (bitki). Dallara ayrılmak. Bitkilerin çoğunlukla yapraksız olan, sapın değişik uzunluk veya büyüklükteki küçük sap ve sürgün kısımları. canlıların sınıflandırılmasında kullanılan ve sınıfların bir araya gelmesiyle oluşan birlik, filum, kladus. Dal.

Jimmy : Bkz.jemmy. Levye ile açmak. Domuztırnağı. Zorlamak. İsmi bilinmeyen erkeğe resmi olmayan hitap şekli (iskoçya'da kullanılan). Erkek ismi (james isminin bir şekli). Ufak levye ile açmak (hırsızların kullandığı). Ender rastlanan kadın ismi. Penis. Baş.

Acception : Kabul edilmiş anlam. Kabul. Benimseme. Onaylama.

Tappet : Buruncuktan aldığı devinimi devirgiye ileten ince çubuk. Supap. Supap iteceğ. İtici. Supap iticisi. (makinede) kol. Dirsek. İtici supap.

Facilities : Tesis. Bina. İmkan. Sosyal tesisler. İmkanlar. Kolaylıklar. Olanak. Tesisler. Olanaklar. Hizmet araçları.

Agency : Acenta. Temsilci. Ajans. Şirket veya kuruluş adına birtakım etkinlikler yapmakla görevlendirilen kurum veya kuruluş. Faaliyet. Aracılık. Acente. İktisat, ekonomi alanlarında kullanılır. Acentelik.

 

Abstract syntax tree : Soyut söz dizimi ağacı. Soyut sözdizim ağacı.

Crankshaft : Krank mili. Şaft ile sürülen veya şaft kullanan mil. Krankmili. Ana mil. Dirsekli mil. Ana mili.

Open : Dürüst. Genişletmek. Karara bağlanmamış. Hiçbir perdeye basılmaksızın tellerin açık bırakıldığı veya tüm tellerin herhangi bir perdeden tek parmakla kapatıldığı durumlarda bile sık kullanılan akorların elde edilebildiği akortlama biçimi. Açık. Fora etmek. Ferah. Bilgisayar, gitar alanlarında kullanılır. Geniş. Bildirmek.

Conveyance : Araç. Tebliğ. İhbar. Sevk. Nakil. Götürme. Aktarım. Terk. Nakletme. Gönderme.

Lever synonyms : foot pedal, foot lever, dog hook, gun trigger, pinch bar, hand throttle, wrecking bar, ripping bar, cant dog, peavy, spark lever, pry bar, heavers, tire tool, crowbar, access control entry, control stick, jack, detent, prizing, purchases, facility, prizes, means, prises, accelerator key, stick, accent bar, apparatuses, access control, agent, heaver, prising.

Lever zıt anlamlı kelimeler, Lever kelime anlamı

Stiffen : Güçlenmek. Pekiştirmek (bir duyguyu). Kasmak. Pekiştirmek. Sertleştirmek. Ciddileşmek. Kolalamak. Dengelenmek. Kasılmak. Kuvvetlenmek.

Close : Çevirmek. Sonuç. Son vermek. Kapatmak. Bağlantılı. Kadans. Göğüs göğüse kavga. Yakın. Yummak (göz). Son.

Lever ingilizce tanımı, definition of Lever

Lever kelimesinin İngilizce - İngilizce çevirisi (English to English) : Rather. A rigid piece which is capable of turning about one point, or axis (the fulcrum), and in which are two or more other points where forces are applied. More agreeable. Used for transmitting and modifying force and motion. Specif., a bar of metal, wood, or other rigid substance, used to exert a pressure, or sustain a weight, at one point of its length, by receiving a force or power at a second, and turning at a third on a fixed point called a fulcrum. It is usually named as the first of the six mechanical powers, and is of three kinds, according as either the fulcrum F, the weight W, or the power P, respectively, is situated between the other two, as in the figures. More pleasing.