Sentence türkçesi Sentence nedir

  • Ceza vermek.
  • Mahkum etmek.
  • İlam.
  • Cezaya çarptırmak.
  • Bir fikri, bir duygu ve düşünceyi, bir oluş ve kılışı tam olarak bir yargı halinde anlatan kelime grubu. cümlenin varlığı için asgari şart bir çekimli fiil veya ek-fiilden oluşan yüklemdir: evin avlusuna, sırtında çuval kaplı yayvan torba, elinde bir ufacık iskemle ve uzun bir demir parçası, dağınık kıyafetli bir adam girdi (r. h. karay, eskici). muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur (m. k. atatürk, nutuk). türklük, beş yüz seneden beri istanbul’u ve boğaziçi’ni bütün beşeriyetin hayaline böyle nakşetti (y. kemal beyatlı aziz istanbul s. 183) vb. || cümleler yapılarına, yüklem türüne, yüklem yerine ve anlamlarına göre sınıflandırılır. yapılışlarına göre sınıflandırmada basit cümle, birleşik cümle, bağlı cümle, sıralı cümle; yüklemine göre isim cümlesi, fiil cümlesi; yüklemin yerine göre kurallı cümle, devrik cümle; anlamına göre olumlu cümle, olumsuz cümle ve soru cümlesi türüne ayrılır. bunlara bk.
  • Bilgisayar, hukuk, gramer alanlarında kullanılır.
  • Tümce.
  • Hüküm vermek.
  • Cümle.
  • Hükme bağlamak.
  • Hüküm giydirmek.
  • Karar.
  • Tüzel karar.
  • Mahkumiyet.

Sentence ile ilgili cümleler

English: "What do you mean?" Dima asked, but burped, for if he remained silent, this sentence would be too simple.
Turkish: "Ne demek istiyorsun?" Dima sordu fakat geğirdi, zira o sessiz kalırsa, bu cümle çok basit olur.

 

English: A sentence is never innocent.
Turkish: Bir cümle asla masum değildir.

English: A good sentence is not necessarily a good example sentence.
Turkish: İyi bir cümle mutlaka iyi bir örnek cümle değildir.

English: A sentence is a sentence.
Turkish: Bir cümle bir cümledir.

English: "How's the trouble and strife?" is an example of a sentence using Cockney rhyming slang.
Turkish: "Torun torba nasıl?" bir ikileme cümlesi örneğidir.

Sentence ingilizcede ne demek, Sentence nerede nasıl kullanılır?

Sentence beginning : Tümce girişi. Tümce bütünleme yordamında, gerisi yanıtlayıcı tarafından doldurulacak bir ya da bir kaç sözcükten oluşmuş giriş.

Sentence case : Tümce kullanımı. Normal tümce düzeni. Tümcenin normal harfleri.

Sentence completion : Tümce bütünleme. Bireylere eksik bir tümce ya da tümceler dizisi sunan ve ilk tepkilerine göre bu tümceleri bütünlemelerini isteyerek tutumlarını ölçen yordam, bk. çıkarımcı yordam. Öğrenciden kısa cümleleri tamamlaması istenilen ve kimi durumlarda sözlü olarak da uygulanabilen bir yansıtıcı teknik ya da test türü. Cümle tamamlama (testi). Cümle tamamlama.

Sentence method : Tümce yöntemi. Okuma öğretiminde öğrencilere gerekli becerilerin, sözcük tanımaya ve çözümlemeye geçmeden, cümle bütünlüğü içinde kazandırılması amacını güden yöntem. Cümle yöntemi.

Sentence of imprisonment : Hapishaneye gönderilmekle sonuçlanan cezalandırma.

Autocorrect sentence caps : Tümce büyük harflerini otomatik düzelt.

 

Sentence of statement : Bildirme tümcesi. Bildirme cümlesi.

Sentence stress : Cümle vurgusu. Tümce vurgusu.

Sentence pattern : Cümle kalıbı. Tümce kalıbı.

Sentence structure : Cümle yapısı.

İngilizce Sentence Türkçe anlamı, Sentence eş anlamlısı

Sözcükler, direkt olarak Sentence ile ilgili eş anlamlı kelimeler olmayabilir. Kelime anlamı benzer olan sözcükler olabilirler.

Sentences : Cümleler.

Bring in : İşi vermek. İşe almak. Kazandırmak. Suçluyu karakola getirmek. Tanıtmak. Para getirmek. Vermek. Kazanç getirmek. Getirmek.

Determination : Tespit. Tayin. Belirlenme. Gereklilik. Belirlenim. Niyet. Saplantı. Kararlılık. Tümevarımcı bilimlerde genellik ve yasalardan çıkarılmış öndeyilerin gerçekleşme kaçınılmazlığı. Kararlaştırma.

Adjudications : Münakaşa. Mahkemenin hüküm vermesi. Karar verme. Hüküm verme. Eksiltme. Hüküm.

Compound sentence : Bağlı cümle. Bileşik cümle. Birleşik cümle. Bileşik tümce. Birden çok önermeden oluşan ve olanaklı doğruluk değerleri çıkarım kalıplarına göre saptanan önerme, bk. biçimsel mantık. '. Bileşik önerme. Birleşik tümce.

Adjudicated : Hükmüne varılmış. Karara bağlanmış. Kararına varmak. İhale etmek. Karar verilmiş. Hakemlik etmek. Yargıcılık yapmak. Hüküm verilmiş. Hükmüne varmak.

Arbitrament : Hakemin karar vermesi. Karar verme yetkisi. İhtilafların hakem yoluyla çözülmesi. Tahkim. Hakem kararı. Hüküm.

Smites : Batırmak. Etkilemek. Çarpmak. Vurulmak. Öldürmek. Tutulmak. Mahvetmek. Sert bir şekilde vurmak. Rahatsız etmek. Cezasını vermek.

Declare : Bildirmek. İddia etmek. Deklare etmek. İfade vermek. Fikrini belirtmek. Açıklamak. İlan etmek. Söylemek. Beyan etmek. Deklarasyon yapmak.

Topic sentence : Konu tümcesi. Konu cümlesi.

Sentence synonyms : declaratory sentence, string of words, grammatical constituent, run on sentence, linguistic string, penalizing, convicts, propositioned, interrogative sentence, propositioning, word string, adjudication, damn, declarative sentence, convicting, penalized, decides, punished, punish, penalises, clauses, condemnations, clause, fine, condemnation, smiting, writ, constituent, conclusions, adjudging, sentencing, copy of the judgement, adjudicating.

Sentence zıt anlamlı kelimeler, Sentence kelime anlamı

Acquit : Ayrıcalık tanımak. Temize çıkarmak. Beraat etmek. İbra etmek. Suçsuz çıkarmak. Ödemek. Aklamak. Beraat ettirmek. Tenzih etmek. Muaf tutmak.

Acquittal : Tezkiye. Temize çıkma. Yapma. Beraat. İbra. Beraat kararı. Bir paranın ödenmiş olduğunu açıklayan imzalı yazılım. kişiyi sorumluluktan, borçtan, sözleşmeye ilişkin yargılardan tüm olarak aklanabilmek amacıyla düzenlenerek ona verilen imzalı belge. dernek ya da ortaklık genel kurullarında, yöneticilerin her hangi bir sorumluluğu olmadığı yolunda alınan karar. Yerine getirme. Aklama.

Sentence ingilizce tanımı, definition of Sentence

Sentence kelimesinin İngilizce - İngilizce çevirisi (English to English) : Meaning. To pass or pronounce judgment upon. To doom. To condemn to punishment. Sense. To prescribe the punishment of. Significance.