Take into türkçesi Take into nedir

Take into ile ilgili cümleler

English: You should take into consideration the advice of your mother.
Turkish: Annenin tavsiyesini dikkate almalısın.

English: They failed to take into account the special needs of old people.
Turkish: Onlar yaşlı insanların özel ihtiyaçlarını dikkate alamadılar.

English: When you criticize his work, you should take into account his lack of experience.
Turkish: Onun çalışmalarını eleştirirken henüz tecrübesiz olduğunu hesaba katmalısın.

English: You had better take into consideration that you are no longer young.
Turkish: Artık genç olmadığını dikkate alsan iyi olur.

English: We must take into account the fact that she is old.
Turkish: Yaşlandığını dikkate almamız gerekir.

Take into ingilizcede ne demek, Take into nerede nasıl kullanılır?

Take : Ele almak. Kabul etme (vücut). Tepki. Avalanan hayvan miktarı. Etkili olmak. Hasat. Almak. Çekim. Alınan taş. Tutulan balık miktarı.

Into : Şekline. İçine. -in içine. -e. Haline. -a. Ye. İçeriye. Biçimine. E.

Take into account : Hesaba katmak. Hesaplamak. Düşünmek. Hesaba almak. Nazarı itibara almak. Göz önüne almak. Göz önünde bulundurmak. Göz önünde tutmak. Dikkate almak. Nazara almak.

Take into consideration : Göz önünde tutmak. Kale almak. Gözönünde bulundurmak. Düşünmek. Hesaba katmak. Dikkate almak. Nazarı itibara almak. Göz önünde bulundurmak. Nazarı dikkate almak.

 

Take into custody : Nezarete almak. Tutuklamak. Gözaltına almak.

Take into ones mind : Israr etmek.

Take into service : Servise sokmak. Servise almak. Hizmete açmak. Görevlendirmek. İşe almak. Hizmete sunmak.

İngilizce Take into Türkçe anlamı, Take into eş anlamlısı

Sözcükler, direkt olarak Take into ile ilgili eş anlamlı kelimeler olmayabilir. Kelime anlamı benzer olan sözcükler olabilirler.

Case : Ruhsal, toplumsal ve bedensel bakımdan çevresine başarılı bir biçimde uyması için inceleme ve bakım konusu olan kişi (öğrenci) ya da aile (ana-baba). yakınma konusu olan ve çözümü beklenilen sorun. Filmlerin taşınmasında kullanılan, yangına karşı korumalı, genellikle madenden ya da üzeri maden levhayla örtülü kap. Tuhaf tip. Görüş. Vaka. Olay. Sandık. Husus. Durum.

Brings : Razı etmek. Neden olmak. Vermek (ceza). İkna etmek. Kazandırmak.

Embed : Gömmek. Kafasına sokmak. İçine katmak. Yerleştirmek. Oturtmak. İyice yerleştirmek. Kakmak. Gömülmek.

Engrafted : Aşılamak. Dikilmiş. Dikmek. Yerleştirmek. Aşılanmış.

Admits : Almak. Meydan vermek. Kabul etmek. İtiraf etmek.

Drives : Zorlamak. Kullanmak. Saplamak. Çalıştırmak. Gütmek. Acele etmek. Önüne katmak. Hareket ettirmek. Sürmek.

Admit : Kabul etmek. Girmesine izin vermek. İzin vermek. Meydan vermek. İçeriye almak. İtiraf etmek. Almak. Teslim etmek. İçeriye bırakmak.

Bring in : İşi vermek. Karakolda sorgulamaya çekmek. Para getirmek. Tanıtmak. Öne almak. Kazandırmak. İşe almak. Vermek. Sunmak.

 

Drags : Ağırdan almak. Sürüklemek. El arabası. Bitmek bilmemek. Çekmek. Zahmetli şey. Tarak. Trol. Sürüklenmek.

Drag : Bulaştırmak. Kızak. Bir nesne ile ağdalı bir akışkan, bağıl devinim içinde bulunduğunda nesnenin devinime karşı gösterdiği direnim. Çekmek. Trol. Zahmetli şey. Direnç. Ağır hareket. Bilgisayar, fizik, jeoloji alanlarında kullanılır. Engel.

Take into synonyms : embroils, bring along, bring into, bring, let into, set back, taking in, adduced, dig into, adduce, adduces, bring forth, bring off, show in, let in, bites, carried, brought, bear, bears, adducing, bringing, bite, drive, engrafts, dragged, engraft, pass in, engrafting, embeds, pass into, take in.