Case türkçesi Case nedir

  • Kanıt.
  • Örnekolay.
  • Delil.
  • Görüş.
  • Adın cümle içinde bulunduğu dil bilgisi şekli; yalın veya eklerle genişletilmiş olarak aldığı geçici durum. türkçede adlar yalın, yükleme, ilgi, bulunma, yönelme, çıkma ve vasıta durumlarına girerler: || yalın durum kapı (kapı kırıldı). || yükleme durumu kapıyı (kapı+y+ı çaldı). || ilgi durumu kapının (kapı+nın kolu). || yönelme durumu kapıya (kapı+y+a gitti). || bulunma durumu kapıda (kapı+da kaldı). || çıkma durumu kapıdan (kapı+dan döndü). || vasıta durumu kapıyla (kapı+y+la kolu, çocuk+la annesi) vb. || ad durumu ekleri, yukarıda belirtilen temel görevleri dışında daha başka bazı işlevler ile de kullanılır: sen+den küçük, su+dan cevap vb. türkçenin tarihi dönemlerinde eşitlik (equativus: +ça); yön gösterme (direktivus: +garu) ve vasıta (instrumentalis: +(ı)n/+(u)n durumları, belirtilen özel eklerle karşılanırdı. bugün bu durum ekleri türkiye türkçesinde yerlerini edatlara bırakmıştır. eat’de uçın>üçin edatı da sıklıkla ekleşerek + çun/+çün sebep gösterme ekine dönüşmüştür. buna bk.
  • Dava.
  • Durum.
  • Ruhsal, toplumsal ve bedensel bakımdan çevresine başarılı bir biçimde uyması için inceleme ve bakım konusu olan kişi (öğrenci) ya da aile (ana-baba). yakınma konusu olan ve çözümü beklenilen sorun.
  • Kılıf.
  • Filmlerin taşınmasında kullanılan, yangına karşı korumalı, genellikle madenden ya da üzeri maden levhayla örtülü kap.
  • Alıcıların korunmasını ve taşınmasını sağlayan çeşitli biçim ve boydaki kutular.
  • Tuhaf tip.
  • Olay.
  • Eğitim, gramer, sinema, televizyon alanlarında kullanılır.
  • Valiz.
  • Ciltlemek.
  • Çanta.
  • Hasta.
  • Hal.
  • Vaka.
  • Mahfaza.
  • Kovan.
  • Kutulamak.
  • Sandık.
  • Sorun.
  • Hukuksal olay.
  • Husus.
  • Kutu.
  • Bir konu, sorun, durum ya da sürecin gözlenmesi için elverişli ya da örnekçeli olduğu gerekçesiyle seçilen ve derinliğine gözlem konusu yapılan birim olay.
  • Kasa.
  • Neden.
  • Kap.
  • Sokmak.
  • Yerine koymak (kasa veya kılıf vb).
 

Case ile ilgili cümleler

English: A more experienced lawyer would have dealt with the case in a different way.
Turkish: Daha deneyimli bir avukat, dava ile farklı bir şekilde ilgilenirdi.

English: Ali bought a new case for his saxophone.
Turkish: Ali saksafonu için yeni bir kutu aldı.

English: A man was shot in a case of mistaken identity.
Turkish: Kimliği bir başkasıyla karıştırılan bir adam vuruldu.

English: Ali brought his knife just in case he needed it.
Turkish: Ali ihtiyacı olur diye bıçağını getirdi.

English: A good case can be made for the legalization of drugs.
Turkish: Uyuşturucuların yasallaştırılması için iyi bir kanun yapılabilir.

Case ingilizcede ne demek, Case nerede nasıl kullanılır?

Case study : Örnek olay.

Case analysis : Öğrenme amaçlı yapılan analiz. Bir askeri operasyonun test edilmesi ve değerlendirilmesi. Durum veya olay analizi.

Case and end punctuation : Büyük veya küçük harf ve noktalama.

Case bearing clothes moth : Eklem bacaklı hayvanlardan, böcekler (ınsecta) sınıfının, pul kanatlılar (lepidoptera) takımından, dar ve kenarları saçak gibi tüylü kanatlı, tırtılları kürk ve kumaş yiyen bir tür. Kürk güvesi.

 

Case book : Kazai içtihatlar kitabı. Örnek olay kitabı.

Case disposed of by final judgement : Kesin yargı.

Case endings : Durum takısı. Cümle içinde, adları, başka kelimelerle olan ilişkilerine göre çeşitli durumlara sokan ekler. yükleme durumu eki +ı/+u, ilgi durumu eki +(ı)n/+(u)n, +nın/nun, yönelme durumu eki +(y)a, bulunma durumu eki +da, çıkma durumu eki +dan ile karşılanır. bunların özel maddelerine bk. Hal takısı (dilbilgisi terimi). Takı. Durum gösterme ekleri.

Case composition : Kabuk bileşimi.

Case hardened roll : Kabuk sertleştirilmiş merdane. Doku sertleştirilmiş hadde. Dış yüzeyi sertleştirilmiş hadde.

Case for the defence : Savunma avukatı ve şahitler tarafından yapılan savunma amaçlı beyanlar.

İngilizce Case Türkçe anlamı, Case eş anlamlısı

Sözcükler, direkt olarak Case ile ilgili eş anlamlı kelimeler olmayabilir. Kelime anlamı benzer olan sözcükler olabilirler.

Causatively : Nedensel olarak.

Circs : Koşullar. Suret. Şartlar.

Curios : İlginç şey. Antika. Biblo. Nadir ve değerli eşya.

Configuration : Konum. Kurulum. Yapı. Suret. Konbiçim. Düzenleme. Doku. Gezegenlerin konumu. Atomların uzaydaki dizilişleri, düzenlenmeleri. Yıldız kümesi.

Conception : Konsepşın. Eğitim, veterinerlik alanlarında kullanılır. Fikir. Kavrama, anlama yetisi. görüş, anlayış. Kavrayış. Başlangıç. Döllenmiş yumurtanın döl yatağına ulaşması, gebelik sürecinin başlaması, gebeliğin ana tarafından tanınmaya başlaması, konsepşın. Kavrama. Gebe kalma.

Covering : Koruma. Kapama. Tabaka. Batma. Deniz yüzünün yükselmesi ya da oluşum deyimleriyle, kıyıların ve karaların su altına girmesi. Eli, ayağı, yüzü, deriyi; süt, yağ, un vb. yiyecekleri doğaüstü zararlı güçlerin etkisinden korumak amacıyla örtme, saklama. Sığınak. Kabuk. Örtme. Kat.

Fan : Körük. Yelpazelenmek. Hava vermek. Taraftar. Madencilik, sinema, televizyon alanlarında kullanılır. Hiçbir sanat kaygısı beslemeksizin sinemaya yalnız yıldızlar açısından bağlı olan ve bu açıdan sinemaya tutkunluk derecesinde düşkün olan kimse. Yelvuran. Yellemek. Alevlendirmek.

Funerals : Cenaze törenine ait. Cenaze. Gömme. Cenaze alayı. Cenaze merasimi. Defin. Cenaze töreni. Problem.

Circumstance : Zenginlik. Ayrıntı. Teferruat. Detay. Varlık. Şart(lar). Formalite.

Argument : Belge. Tez. Üzerinde konuşma. Bilgisayar, fizik, tiyatro alanlarında kullanılır. Sav. Yargılama. Münakaşa. Değiştirgen.

Case synonyms : occurrent, apparitions, expellers, bind, concept, difficulties, apparition, suitcase, bin, bins, crating, cover, difference, cab, curiosities, accusation, avis, pledge, ark, averment, fanatical, behavior, inducements, cosies, briefcases, catchalls, incidences, inducement, cause, container, expulsive, engrafting, holder.

Case ingilizce tanımı, definition of Case

Case kelimesinin İngilizce - İngilizce çevirisi (English to English) : Accident. Opportunity. To inclose. To propose hypothetical cases. As, a case for holding goods. A case (cover) for a book. A case for spectacles. Hap. To cover or protect with, or as with, a case. Chance. The case (capsule) of a cartridge. The case of a watch. A box, sheath, or covering.