Tarak nedir, Tarak ne demek

  • Saçların, sakalın, hayvan tüylerinin karışıklığını gidermeye veya kadınların saçlarını tutturmaya yarayan dişli araç.
  • Suda yaşayan hayvanlarda solungaç.
  • İnsanda ayağın yüksek olan üst bölümü.
  • Bahçıvanlıkta toprağın taşını ayıklamak için kullanılan, ucu bu biçimde olan araç, tırmık.
  • Dokuma tezgâhlarında, dişleri arasından arış ipliklerinin geçtiği tarak biçiminde araç.
  • Bazı kuşların başında bulunan yelpaze biçiminde tepelik.
  • Yassı solungaçlılardan, kabukları yuvarlak, yelpaze biçiminde bir yumuşakça (Pecten)

"Tarak" ile ilgili cümle

  • "Bir ay boyunca, kırlaşan saçlarına tarak sürmedi." - L. Tekin

Yerel Türkçe anlamı:

Deve hamutlarındaki tahta bölümlerin deliğine geçirilen ağaç parça.

Başak toplamakta kullanılan bir çeşit dişli araç.

Dokuma tezgâhlarındaki mekik.

Ayağın parmak kemikleri.

Hasır dokumakta kullanılan bir çeşit tahta araç.

Tarla ekildikten sonra tohumu örtmeye yarayan dişli araç.

Keçiyolu.

Karda insan geçebilecek genişlikte açılan yol.

Taş yontmaya ve düzeltmeye yarayan bir çeşit demir araç.

İstiridye.

1.Avlu korkuluğu. 2.Kağnı yanlarındaki parmaklıklar.

Biyoloji'deki anlamı:

[Bakınız: pekten]

Zanaat Ticaret alanındaki sözlük anlamı:

Dokuma tezgahında ipleri sıkıştırmak için kullanılan yassı bir ağaç sapa oturtulmuş dişli demirden oluşan araç. (Güllüce *Gümüşhacıköy -Amasya; -Ankara)

 

Dokuma tezgahlarında, çözgü iplerinin düzgün gelmesini ve atkı iplerinin de sıkışmasını sağlayan paralel yassı tellerden oluşan düzen. (*Yalvaç -Isparta; Bekilli *Çal -Denizli)

Zooloji alanındaki anlamı:

(Pecten) Yassı solungaçlılar (Lamellibranchiata) sınıfından (bk) bir yumuşakça cinsi. Kabukları eş, yuvarlak ve yelpaze biçimi eğelidir.

İngilizce'de Tarak ne demek? Tarak ingilizcesi nedir?:

scallop

Osmanlıca Tarak ne demek? Tarak Osmanlıca'da ne anlama gelir?:

peigne

Tarak kısaca anlamı, tanımı:

Tarak vurmak : Taramak.

Tarak dubası : Denizi taraklama işinde kullanılan dolaplı duba.

Tarak işi : Tarak dişleri gibi yol yol yapılmış el işi.

Tarak kemiği : El ve ayaklarda parmaklarla bilek arasında bulunan kemik.

Tarak otu : Tarak otugillerden otsu bir bitki (Dipsacus).

Tas tarak : "Gitmek üzere bütün eşyasını toplamak" anlamındaki tası tarağı toplamak deyiminde geçer.

Ayak tarağı : Tarak.

Çobantarağı : Maydanozgillerden, tarlalarda çok rastlanılan, beyaz çiçekli bir bitki (Scandix).

Deniztarağı : İki çenetli kabuklu bir tür yumuşakça (Pecten).

Taşçı tarağı : Mozaik sıvayı taramak için kullanılan dişli çelik kalem.

Tarak otugiller : Bitişik taç yapraklı iki çeneklilerden bir familya.

Tarakçı : Tarak yapan veya satan kimse. Taraklama işi yapan kimse.

Tarakçılık : Tarakçının işi.

Taraklama : Taraklamak işi. Ağaç gemilerde kaplamaların zedelenmesi durumunda, içeriye su girmemesi için omuzluktan su düzeyine kadar ıskarmozlar arasına uyumlu olarak yerleştirilen, ağaçtan yapılmış olan pekiştirme. Taşçı tarağı ile yapılan. Bağ bahçe işlerinde taşları tarakla toplama, ayıklama.

 

Taraklamak : Yılankavi çizgilerle boyamak. Gereksiz maddelerden ayıklamak amacıyla araç geçirmek, taramak. Tarar gibi yapmak. Bağ, bahçe toprağının yüzünü tarakla düzeltmek.

Taraklı : Tarağı geniş olan (ayak). Başında tarak bulunan (kuş veya kadın). Sakarya iline bağlı ilçelerden biri. Yol yol nakışlı. Tarağı olan.

Taraklılar : Sölenterlerin, saydam ve jelatinli deniz hayvanlarını içine alan sınıfı.

Taraksı : Tarağı andıran, tarağa benzeyen, tarak gibi.

Taraksı kas : Uyluğun üst bölümünde bulunan kas.

Taraksız : Tarağı olmayan.

Bin tarakta bezi olmak : Birçok işle uğraşmak.

Bir tarakta bezi olmamak : Sözü edilen konu ile ilgisi olmamak, bilgisi bulunmamak.

Her tarakta bezi olmak : Birçok işi veya ilişkisi olmak.

Kel başa şimşir tarak : Birçok ihtiyacı varken gereksiz özenti ve gösterişle uğraşanlar için kullanılan bir söz.

Kırk tarakta bezi olmak : Her tarakta bezi olmak.

O tarakta bezi olmamak : O şeyle ilişiği bulunmamak.

Sakalına göre tarak vurmak : Birinin hoşlanacağı biçimde konuşmak veya davranmak.

Sakalı : Saka hastalığına tutulmuş.

Hayvan : Duygu ve hareket yeteneği olan, içgüdüleriyle hareket eden canlı yaratık. At, eşek, katır gibi türlü hizmetlerde kullanılan yaratık. Kızılan bir kimseye söylenen bir söz. Akılsız, duygusuz, kaba, hoyrat (kimse).

Karışık : Ayrı nitelikteki şeylerden oluşmuş. Düzensiz, dağınık, intizamsız. Saf olmayan. Dolu. Halk inancına göre cin ve perilerle ilişkisi olan. Anlaşılması güç olan, açık seçik olmayan, çapraşık. Karışmış. Çalkantı, kargaşa, gerginlik içinde olan.

Giderme : Gidermek işi.

Kadın : Erişkin dişi insan, hatun, hatun kişi, zen. Hizmetçi bayan. Analık veya ev yönetimi bakımından gereken erdemleri, becerileri olan. Bayan.

Tutturma : Tutturmak işi.

Dişli : Ayakkabıcıların sayayı kalıba çekmek için kullandıkları kerpeten gibi bir araç. Beklenmedik düzeyde olan. Dişleri olan. Dişleri olan çark. Kaya balığı. Sözünü geçiren, istediğini yaptırabilen, güçlü (kimse).

Solungaç : Suda yaşayan hayvanların solunum organı, galsame.

Tarak ayaklı örümcek : ailesinin herhangi bir üyesi.

Tarak çitmek : Seyrek dişli tarakları iplikle sıkıştırmak.

Tarak hayvanları : Ktenoforlar.

Tarak midyeleri : Yuvarlak veya oval şekilli, kabuk parçaları bazı türlerde eşit bazılarında ise farklı büyüklükte, yüzeylerinde genellikle yelpaze biçiminde sıralanmış kaburgaları bulunan bir aile.

Tarak yol : Hayvanların çiğneyerek açtığı yol.

Taraka : Tahta bölme, tahta perde Başında tarak biçiminde tüyleri olan bir çeşit kuş.

Tarakcı : Tarayıcı.

Tarakçıl : Başında tarak biçiminde tüyleri olan bir çeşit kuş.

Tarakçılar : Artvin kenti, Yusufeli belediyesi, merkez bucağına bağlı bir yer.

Tarakçın : Başında tarak biçiminde tüyleri olan bir çeşit kuş.

Tarak ile ilgili Cümleler

  • Bu bir tahta taraktır.
  • Bu tahta bir tarak.
  • Eğer kelsen neden bir tarak kullanmaya ihtiyacın var?
  • Deniz tarakları bugün satılık.
  • Saçlarını bir tarak yardımıyla tarıyor.
  • Bu tarakla saçlarımı fırçalamayı severim.

Diğer dillerde Tarak anlamı nedir?

İngilizce'de Tarak ne demek? : n. comb, drag, dredger

Fransızca'da Tarak : peigne [le]

Almanca'da Tarak : n. Hechel, Riffel

Rusça'da Tarak : n. гребенка (F), гребень (M), расческа (F), грабли (PL), гребешок (M), трал (M), землечерпалка (F), жабры (PL)