In place türkçesi In place nedir

In place ile ilgili cümleler

English: He went in place of me.
Turkish: O benim yerime gitti.

English: He attended the meeting in place of his boss.
Turkish: Patronunun yerine toplantıya katıldı.

English: I will go there in place of you.
Turkish: Oraya senin yerine gideceğim.

English: Let me go in place of him.
Turkish: Onun yerine gideyim.

English: I attended the meeting in place of him.
Turkish: Onun yerine toplantıya katıldım.

In place ingilizcede ne demek, In place nerede nasıl kullanılır?

In : Halinde. Gelmiş olan. Çok moda olan. İçeri doğru yönelen. İçeri. İçeriye. Mevsimi gelmiş. İçine. İç. Olarak.

Place : Sorumluluk. Mekan. Basamak. Kim olduğunu çıkarmak. Hane. Yerleşim yeri. Mevki. Makam. Kutsal olarak nitelenen, içinde ya da çevresinde dinsel, büyüsel, geleneksel, törensel işlemler yapılan, toplantılar düzenlenen alan, düzlük, dağ, tepe, orman vb. her biri. bk. adak, kurban.

In places : Zaman zaman. Ara sıra. Yer yer. Yeri geldikçe.

Back in place : Yeniden uygunca yerleştirilmiş. Tekrar kendi yerinde. Tekrardan uygun yerinde.

Cleaning in place : Kapalı devre temizleme. Süt fabrikalarında üretimden sonra alet ve ekipmanların sökülmeden yıkama çözeltilerinin kapalı devre dolaşımı yoluyla temizlik ve dezenfeksiyonunun yapılması işlemi, cıp. Yerinde temizlik. Cıp.

 

Running in place : Yer değiştirmeden yapılan tempolu yürüyüş. Yerinde say.

Install in place : Yerinde yükle.

İngilizce In place Türkçe anlamı, In place eş anlamlısı

Sözcükler, direkt olarak In place ile ilgili eş anlamlı kelimeler olmayabilir. Kelime anlamı benzer olan sözcükler olabilirler.

Amenable : Sorumlu. Mükellef. Yükümlü. Bağlı. Uysal. Tabi. Aklı başında. Cevap verebilir. Yumuşak başlı.

In force : Bütün kuvvetiyle. Geçerli. Cari. Yürürlükte bulunan. Geçer. Bütün gücüyle. Tam kuvvetle. Yürürlükte olan (geçerli).

Pursuant : Mutabık. Göre. Uygun olarak. Uyarınca.

Apter : Eğimli. Eğilimli. Zeki.

Adequate : Münasip. Ehven. Kafi. Kifayetli. Yeter. Yeterli.

In existence : Yok veya kayıp edilmiş olmayan. Var olan. Varlık. Varlığını sürdüren. Yaşayan.

Feasible : Mantıklı. Olurlu. Uygulanabilir. Fizibıl. Muhtemel. Olanaklı. Olası. Yapılabilir. Fizibil.

Congruent : Ahenkli. Mutabık. Eşleşik. Münasip. Uyumlu. Uyuşan.

In effect : Filhakika. Gerçi. Aslında. Geçerli. Etki itibariyle. Aslına bakılırsa. Gerçekte. Gerçekten. Yürürlükte olan.

Acceptable : Kabul edilebilir. Kabul edilir. Geçerli. Makul. Kabul olunabilir. Kabule elverişli. Geçer. Makbul. Elle tutulur.

In place synonyms : conformable, serviceable, aptest, going, extant, favourable, propitious, forthcoming, accordant, aptly, applicative, operative, disposables, admissible, actuals, accommodating, befitting, opportune, condign, braw, practicable, prosperous, satisfactory, apropos, existing, eligibles, eligible, favorable, advisable, congruences, adjusted, valid, calculated.